Vincent Strauss’a varlık yönetiminin zor bir meslek olduğunu anlatmayın. "Size bunu söyleyenler sadece yüksek komisyonları haklı çıkarmak istiyor," diye vurguluyor. "Gerçekte bu bir çiftçi mesleği: Şirketlerin ne yaptığını iyi anlamak ve analiz etmek için sağduyuya ihtiyacınız var." Comgest’in özgün modelini tanımlamak için başka bir kırsal metafor kullanıyor; kariyerinin çoğunun geçtiği ve sırasıyla yatırım direktörü ve ardından başkan olacağı varlık yönetim şirketi. "Bu bir işçi kooperatifi!" diye bağırıyor. "Fikrimiz, tüm çalışanları sermayeye ortak etmekti. Bir şirketteki tek gerçekten önemli şey insan sermayesidir. Mutlu olmalarını istiyorsak, iyi düşünülmeli ve çalışanların iş ve özel yaşamları arasında iyi bir denge olmalı." Bu parıltılı bakışların arkasında, elli yıllık borsa deneyimi sizi izliyor. 1975 Mart’ında…
Vincent Strauss, geleneksel varlık yönetimi anlayışına meydan okuyan, özgün bir bakış açısıyla tanınıyor. Onun için varlık yönetimi, karmaşık finansal modeller ve karmaşık stratejilerden ziyade, temel ilkeler ve sağduyuya dayalı bir meslek. Bu, onu diğer birçok varlık yöneticisinden ayıran bir yaklaşım. Strauss, bu mesleği bir çiftçinin işine benzeterek, şirketlerin faaliyetlerini anlamak ve analiz etmek için basit ama etkili bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor.
Onun felsefesi, karmaşık finansal jargonun ve yüksek ücretlerin ardında gizlenen bir gerçeği ortaya koyuyor: Başarılı varlık yönetimi, temel bilgilere dayanır. Bir şirketin ne yaptığını, nasıl yaptığını ve neden yaptığını anlamak, sürdürülebilir ve karlı yatırımlar yapmanın anahtarıdır. Bu, karmaşık matematiksel modeller veya gelişmiş algoritmalar kullanmaktan ziyade, şirketlerin işleyişini anlamak için temel analiz ve sağduyu gerektirir.
Strauss’un kariyerinin büyük bir bölümünü geçirdiği Comgest, onun bu felsefesini yansıtan bir yapıya sahip. Şirketin "işçi kooperatifi" olarak tanımlanması, çalışanların değerini ve önemini vurgulayan sıra dışı bir yönetim modeline işaret ediyor. Strauss, bir şirketteki en önemli şeyin insan sermayesi olduğuna inanıyor. Bu inanç, Comgest’in çalışanlarına yaklaşımını şekillendiriyor. Şirket, çalışanlarının mutlu ve motive olmasını sağlamak için, onların iyi değerlendirilmesine ve iş ve özel yaşamları arasında sağlıklı bir denge kurmalarına önem veriyor.
Bu yaklaşım, sadece çalışanların refahını artırmakla kalmıyor, aynı zamanda şirketin başarısına da katkıda bulunuyor. Mutlu ve motive olmuş çalışanlar, daha verimli ve yaratıcı olma eğilimindedir. Bu da, Comgest’in yatırım kararlarını ve genel performansını olumlu yönde etkiliyor. Şirketin çalışanlarını sermayeye ortak etmesi, onların şirketin başarısına doğrudan katkıda bulunmalarını ve bu başarıdan pay almalarını sağlıyor. Bu, çalışanların motivasyonunu artırmanın yanı sıra, şirket ile çalışanlar arasında güçlü bir bağ oluşturuyor.
Strauss’un Comgest’i yönetirken benimsediği bu insan odaklı yaklaşım, varlık yönetimi sektöründe nadir görülen bir durum. Birçok şirket, finansal verilere ve karmaşık modellere odaklanırken, Strauss, insan faktörünün önemini vurguluyor. Ona göre, bir şirketin başarısı, sadece finansal performansına değil, aynı zamanda çalışanlarının refahına ve motivasyonuna da bağlı.
Strauss’un deneyim dolu bakışları, elli yıllık borsa tecrübesinin bir yansıması. Bu uzun ve başarılı kariyer, ona sadece finansal piyasaların karmaşıklıklarını değil, aynı zamanda insan davranışının ve motivasyonunun önemini de öğretmiş. 1975 Mart’ında başlayan bu yolculuk, onu varlık yönetimi sektöründe saygın ve etkili bir figür haline getirmiş.
Strauss’un varlık yönetimi anlayışı, sadece finansal kararlar almakla sınırlı değil. Aynı zamanda, şirketlerin kültürünü ve değerlerini anlamayı da içeriyor. Onun için, bir şirketin sadece finansal performansı değil, aynı zamanda etik değerleri ve sosyal sorumlulukları da önemli. Bu nedenle, Comgest’in yatırım kararları, sadece finansal getirileri değil, aynı zamanda şirketlerin sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk ilkelerine uyumunu da dikkate alıyor.
Strauss’un felsefesi, varlık yönetimi sektöründe bir dönüşümün öncüsü olabilir. Onun insan odaklı ve sağduyuya dayalı yaklaşımı, sektördeki diğer şirketlere örnek teşkil edebilir. Varlık yönetimi şirketleri, sadece finansal verilere odaklanmak yerine, çalışanlarının refahına ve motivasyonuna da önem vererek, daha sürdürülebilir ve başarılı sonuçlar elde edebilirler.
Sonuç olarak, Vincent Strauss’un varlık yönetimi anlayışı, sadece finansal piyasaların karmaşıklıklarını değil, aynı zamanda insan davranışının ve motivasyonunun önemini de vurgulayan bir yaklaşımdır. Onun "çiftçi" metaforu, varlık yönetiminin temel ilkelerine ve sağduyuya dayalı bir meslek olduğunu hatırlatırken, "işçi kooperatifi" modeli, çalışanların değerini ve önemini vurgulayan sıra dışı bir yönetim anlayışını temsil ediyor. Strauss’un deneyim dolu bakışları, elli yıllık borsa tecrübesinin bir yansıması olup, varlık yönetimi sektöründe bir dönüşümün öncüsü olabilir.
