California ve 15 eyalet, Çarşamba günü Trump yönetimine dava açarak, federal hükümetin eyaletlere elektrikli araç şarj istasyonları kurmaları için verilen milyarlarca dolarlık fonu yasa dışı bir şekilde alıkoyduğunu iddia etti.
ABD Ulaştırma Bakanlığı, Şubat ayında elektrikli araç şarj programını askıya aldı ve bir inceleme beklerken eyalet planlarının onayını geri çekti. Senato Demokratları, Başkan Donald Trump’ın eski Başkan Joe Biden’ın Enflasyonu Düşürme Yasası’nın bir parçası olarak onaylanan programdan 3 milyar dolardan fazla parayı alıkoyduğunu söyledi.
Washington Eyaleti’ndeki ABD Bölge Mahkemesi’nde açılan davaya, diğerlerinin yanı sıra Columbia Bölgesi, New York, New Jersey ve Colorado da katıldı.
Eğer kaçırdıysanız: Araba alıcıları dikkat: Elektrikli araçlardaki büyük vergi indirimi belirsizlik içinde.
Eyaletler, yönetimin kararının, eyaletlerin elektrikli araçları daha fazla tüketici için erişilebilir hale getirmek, iklim değişikliğiyle mücadele etmek, diğer zararlı kirliliği azaltmak ve eyaletlerin yeşil ekonomilerini desteklemek için gerekli olan şarj altyapısını inşa etme yeteneğini yok edeceğini söyledi. Ulaştırma Bakanı Sean Duffy’nin bir sözcüsü henüz bir açıklama yapmadı.
Şubat ayında, otomobil üreticilerini ve elektrikli araç şarj şirketlerini temsil eden bir grup, ulaştırma bakanlığını fonu hızla geri vermeye çağırdı.
Trump, Ocak ayındaki göreve başlama töreninden bu yana, Biden yönetiminin fosil yakıtlardan temiz enerjiye geçişi teşvik eden ve iklim değişikliğiyle mücadele eden politikalarını tersine çevirmek için harekete geçti. Trump, kömürle çalışan enerji santrallerine dönüşü ve yerli petrol arama ve üretiminin artırılmasını savundu.
Duruşunun bir parçası olarak, başkan elektrikli araçları hedef aldı ve 5 milyar dolarlık Ulusal Elektrikli Araç Altyapı Fonu’ndan araç şarj istasyonları için hükümet fonlarının dağıtımını durdurdu.
Trump, Biden’ın ABD’de satılan tüm yeni araçların yarısının 2030 yılına kadar elektrikli olmasını sağlamaya çalışan 2021 tarihli bir emrini iptal etti.
Sıfır emisyonlu araç kurallarını benimseme yönündeki eyalet çabalarına son verilmesi ve California’daki hızlı trenler için finansmanın durdurulması çağrısında bulundu.
Trump yönetiminin bu kararları, ABD’nin enerji politikalarında ve iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir dönüm noktası oluşturuyor. Biden yönetiminin yenilenebilir enerjiye ve elektrikli araçlara yaptığı yatırımlar, Trump yönetimi tarafından geri alınmaya çalışılıyor. Bu durum, ABD’nin küresel iklim hedeflerine ulaşma konusunda ne kadar kararlı olduğu konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Eyaletlerin açtığı dava, bu konuda önemli bir hukuki mücadele başlatacak. Eyaletler, federal hükümetin yasalara aykırı davrandığını ve elektrikli araç altyapısının gelişimini engellediğini savunacaklar. Bu davanın sonucu, gelecekteki enerji politikalarını ve iklim değişikliğiyle mücadele stratejilerini önemli ölçüde etkileyebilir.
Elektrikli araç şarj istasyonlarına yapılan yatırımlar, sadece çevre için değil, aynı zamanda ekonomik büyüme için de kritik öneme sahip. Elektrikli araç sektörünün gelişimi, yeni iş olanakları yaratacak ve teknolojik yenilikleri teşvik edecektir. Bu nedenle, bu yatırımların durdurulması, ABD ekonomisi için de olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Trump yönetiminin bu kararlarının ardında, fosil yakıt endüstrisinin çıkarlarını koruma amacı olduğu düşünülüyor. Fosil yakıt endüstrisi, uzun yıllardır ABD ekonomisinde önemli bir rol oynamış ve politikacılar üzerinde büyük bir etkiye sahip olmuştur. Ancak, iklim değişikliğinin etkileri giderek daha belirgin hale geldikçe, fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmak ve yenilenebilir enerjiye geçiş yapmak kaçınılmaz hale geliyor.
Eyaletlerin açtığı dava, bu konuda bir farkındalık yaratmaya ve kamuoyunun dikkatini çekmeye yardımcı olabilir. İklim değişikliğiyle mücadele, hepimizin sorumluluğunda olan bir konu ve bu konuda atılacak adımlar, gelecek nesiller için daha yaşanabilir bir dünya bırakmamızı sağlayacaktır.
Özetle, California ve diğer 15 eyaletin Trump yönetimine açtığı dava, elektrikli araç şarj istasyonlarına yönelik federal fonların yasa dışı bir şekilde alıkonulmasına karşı önemli bir tepkiyi temsil ediyor. Bu dava, ABD’nin enerji politikaları ve iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki geleceği için kritik bir dönüm noktası olabilir.