Trump’ın Yönetim Bürokrasisini Küçültme Çabaları ve Bunun Tartışmaları
Amerika Birleşik Devletleri’nde, özellikle Cumhuriyetçiler arasında, federal hükümetin aşırı büyüdüğü ve verimsizleştiği konusunda geniş bir fikir birliği bulunuyor. Bu bağlamda, eski Başkan Donald Trump’ın göreve geldiği andan itibaren yürütme organını küçültmeye yönelik agresif bir çaba içine girmesi, Kongre’deki muhafazakarlar tarafından memnuniyetle karşılandı.
Florida Senatörü Rick Scott, Fox News Digital’e verdiği demeçte, Başkan Trump’ın tam olarak seçilmek için söz verdiği şeyi yaptığını savundu. Scott, Trump’ın sınırları güvence altına almak, enflasyonu düşürmek ve federal hükümetin inanılmaz büyümesini durdurmak için göreve geldiğini vurguladı. Senatör ayrıca, Anayasa’ya geri dönülmesi gerektiğini ve yürütme organının yıllar içinde biriktirdiği düzenleyici güce sahip olmaması gerektiğini savundu.
Missouri Senatörü Josh Hawley ise, "çürük ve israfı temizleme" konusunda destek verdiğini ifade etti. Hawley, Trump yönetiminin bazı değişikliklerinin Kongre’de 51 oyla geçebilecek bir "fesih paketi" ile yasalaştırılacağını belirtti.
Haberde ayrıca, Pentagon’un 60.000’e kadar sivil işi keseceği, ancak yalnızca 21.000’den az kişinin gönüllü olarak istifa ettiği bilgisi yer aldı.
Beyaz Saray’dan bir yetkili, Joe Biden’ın başkanlığı döneminde kamu sektöründe önemli bir iş büyümesi yaşandığına dikkat çekerek, federal hükümetin son dört yılda büyük bir genişleme gösterdiğini belirtti. Yetkili, "Donald Trump’ın ilk günden itibaren diktatör olacağı, yargı organını görmezden geleceği" yönündeki iddialara karşılık olarak, Trump’ın yürütme organının boyutunu küçültmeyi, daha verimli hale getirmeyi ve israf, sahtekarlık ve suiistimali ortadan kaldırmayı ilk günden itibaren misyon edindiğini savundu. Yetkili, bu durumun bir diktatöre benzemediğini vurguladı.
Trump’ın eski avukatı Jim Trusty ise, "aşırı ve israf edici harcamalar" için Kongre’nin suçlu olduğunu savundu. Ancak Trusty, Kongre’nin "kesenin ağzını tutma" gücünü elinde bulundurduğunu ve "satır başı vetosu" olmadığını belirterek, harcama yetkisini büyük ölçüde kontrol ettiklerini kaydetti. Trusty, Kongre’nin birçok konuda ihmalkar davrandığını ve yargı organının da çok fazla yetki kullandığını belirterek, "imparatorluk başkanlığı" riskinin çok fazla olduğuna inanmadığını ifade etti.
Utah Temsilcisi Celeste Maloy ise, X platformunda yürütme organının "çok güçlü" hale geldiğini yazdı. Maloy, daha önce bir belediye toplantısında yürütme organının "kontrol altında" olması gerektiği yönündeki açıklamasına açıklık getirmeye çalışıyor gibiydi. Maloy, "Amerika’nın otoriterliğe doğru sürüklendiğini mi düşünüyorum? Hayır. Ülkemizin yönü hakkında sadece umut ve iyimserliğim var. Yürütme organının çok güçlü olduğunu mu düşünüyorum? Kesinlikle," diye yazdı. "On yıllardır büyüyor. Daha küçük federal kurumlara ihtiyacımız var ve bu konuda bir şeyler yapmak için benzersiz bir fırsatımız var. Başkan, yürütme organını budamak için zorlu işler yapıyor."
George Washington Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü ve Brookings Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olan Sarah Binder, Kongre’nin bazı yetkilerinden vazgeçme eğiliminin 19. yüzyılda kritik adımlar attığını söyledi. Binder, 19. yüzyılın genel olarak Kongre’nin iktidarda olduğu bir dönem olduğunu ve federal hükümetin çok fazla şey yapmadığını belirtti. Binder, Kongre’nin tarife yasalarını belirlediğini, demiryolları, yollar ve limanlar inşa ettiğini vurguladı. Bu durumun, 20. yüzyıldan ve özellikle 21. yüzyıla geçişten oldukça farklı olduğunu ifade etti.
Binder, zaman içindeki değişimin muhtemelen aciliyet ve siyaset gibi faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklandığını söyledi. Binder, Kongre’nin reaktif olduğunu ve bir krize hızla yanıt vermeye uygun olmadığını belirtti. Binder ayrıca, bazı sorunların siyasi olarak tartışmalı olduğunu ve Kongre’nin bu yetkileri 1930’ların başlarında başkana devretmeye başladığını söyledi. Binder, bazı Cumhuriyetçi milletvekillerinin Trump’ın başlattığı tarife savaşından memnun olmadığını, ancak aynı zamanda bu tarifeleri belirlemekten sorumlu olmadıkları için mutlu olduklarını gözlemledi.
Eski ABD savcısı ve Fox News yorumcusu Andy McCarthy, idari devletin yürütme organıyla aynı şey olmadığını ve SEC, FTC ve Federal Rezerv gibi "bağımsız kurumların" teknik olarak yürütme şemsiyesi altında olsalar da doğrudan başkanın kontrolünde olmadığını belirtti.
McCarthy’ye göre Trump’ın sorunu, kurumların yasalarla oluşturulmuş olması ve bu yasaların yalnızca yasayla yürürlükten kaldırılabilecek olmasıdır. McCarthy, Trump’ın kurumları küçültmekte zorlandığını, çünkü yasaların ve mahkeme kararlarının kurumları yöneten yetkilileri kovma yetkisini sınırladığını açıkladı.
McCarthy, Adalet Bakanlığı’nın mevcut Yüksek Mahkeme’den 1935 tarihli Humphrey’s Executor kararını geçersiz kılmasını istemesinin nedeninin bu olduğunu belirtti. Humphrey’s Executor kararı, bağımsız kurumların oluşturulmasını desteklemiş, bu kurumların birden fazla yetki türünü kullandığını ve başkanın kurum başkanlarını kovma yetkisine kısıtlamalar getirdiğini vurgulamıştı. Humphrey’s Executor – Amerika Birleşik Devletleri davasında, Yüksek Mahkeme başkanın, Federal Ticaret Komisyonu gibi yarı yasama veya yarı yargı organlarından yetkilileri tek taraflı olarak görevden alamayacağına karar verdi. Bu kararın geçersiz kılınması, başkanın Kongre veya mahkemelerin dışındaki federal ofislerde çalışanları kontrol etme gücünü büyük ölçüde genişletecektir.
"Schedule F," hükümet çalışanları için bir başka sınıflandırmadır ve başkana ilgili ofisleri üzerinde daha fazla kontrol sağlar. "Schedule F," geniş bir federal çalışan kesimini "isteğe bağlı" olarak sınıflandırarak, çalışanları toplu olarak işten çıkarmayı veya işten çıkarmayı çok daha kolay hale getirir. Trump’ın bu yılın başlarında "Schedule F"yi genişletme hamlesinin eleştirmenleri, bu durumun başkana apolitik rollerde olması gereken çalışanları kovma konusunda çok fazla güç verdiğini söylediler. Ancak destekçileri, bu hamlenin hükümeti daha verimli hale getireceğini ve bürokratik israfı azaltacağını savunuyor.
Sonuç olarak, makale, Trump’ın yönetim bürokrasisini küçültme çabalarının Cumhuriyetçiler arasında geniş bir destek bulduğunu, ancak aynı zamanda eleştirilere de yol açtığını gösteriyor. Tartışma, yürütme organının yetkilerinin sınırları, federal kurumların rolü ve hükümetin verimliliği gibi temel konular etrafında dönüyor.