WASHINGTON – Trump yönetimi, Harvard Üniversitesi kampüsündeki antisemitizme dair sert bir iç inceleme yayınlamasından iki hafta sonra, Ivy League okuluna sağlanan 450 milyon dolarlık hibeyi daha iptal etti.
Bu hamle, ülkenin en saygın üniversitelerinden biri üzerinde önemli bir baskı oluşturuyor. Harvard, Beyaz Saray’ın bir dizi tehdidi ve soruşturmasının hedefi haline geldi. Bu soruşturmalar, okulun vergi muafiyeti statüsünün ve uluslararası öğrenci kaydetme yeteneğini belirleyen düzenlemelere uyumunun gözden geçirilmesini içeriyor.
Nisan ayında, çok kurumlu bir federal görev gücü, Harvard için yaklaşık 2,2 milyar dolarlık fonu askıya aldı. Trump yönetimi, bu askıya almanın tam olarak nasıl uygulandığını ve hangi araştırma hibelerinin etkilendiğini henüz açıklamadı. 5 Mayıs’ta, Eğitim Bakanı Linda McMahon, mücadeleyi tırmandırarak Harvard’ın Yahudi rektörü Alan Garber’a okulun artık yeni federal destekli araştırma hibeleri almaya uygun olmadığını söyledi.
İlk duyuruda, yönetim hibelerin sekiz kurumdan geldiğini belirtti. Federal Eğitim Bakanlığı, hangi yeni fonun feshedildiğine dair sorulara hemen yanıt vermedi. Harvard yetkilileri de bir soruşturmaya hemen yanıt vermedi.
Bu haber gelişiyor. Güncellemeler için tekrar kontrol edin.
Zachary Schermele, USA TODAY için bir eğitim muhabiridir. Ona [email protected] adresinden e-posta ile ulaşabilirsiniz. Onu X’te @ZachSchermele ve Bluesky’da @zachschermele.bsky.social adresinden takip edin.
Trump yönetiminin Harvard Üniversitesi’ne yönelik son hamlesi, ülkedeki yükseköğretim kurumları ile hükümet arasındaki gerilimin giderek arttığını gösteriyor. Özellikle, bu olay, antisemitizm iddiaları ve üniversite kampüslerindeki ifade özgürlüğü konularındaki tartışmaların yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleşiyor.
İptal edilen 450 milyon dolarlık hibe, Harvard’ın araştırma bütçesi üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Üniversite, bu fonları çeşitli bilimsel projelerde kullanıyordu ve bu projeler, tıp, mühendislik ve sosyal bilimler gibi birçok farklı alanda yeniliklerin önünü açıyordu. Fonların kesilmesi, bu projelerin gecikmesine veya tamamen iptal edilmesine yol açabilir ve bu da Amerikan bilimsel ilerlemesi için uzun vadeli sonuçlar doğurabilir.
Trump yönetiminin Harvard’a yönelik diğer baskı unsurları da dikkate değerdir. Vergi muafiyeti statüsünün gözden geçirilmesi, üniversitenin mali yapısını derinden etkileyebilir. Harvard gibi özel üniversiteler, bağışlardan elde ettikleri gelirler ve diğer kaynaklar üzerinden vergi ödemezler. Bu muafiyet, üniversitenin eğitim ve araştırma faaliyetlerine daha fazla kaynak ayırmasını sağlar. Ancak, vergi muafiyetinin kaldırılması, Harvard’ın mali yükünü artıracak ve eğitim ücretlerini yükseltmesine veya öğrenci yardımlarını azaltmasına neden olabilir.
Uluslararası öğrenci kaydetme yeteneğini belirleyen düzenlemelere uyumun gözden geçirilmesi de Harvard için önemli bir sorun teşkil ediyor. Harvard, dünyanın dört bir yanından gelen yetenekli öğrencileri çekiyor ve bu öğrenciler, üniversitenin akademik çeşitliliğine ve kültürel zenginliğine katkıda bulunuyor. Uluslararası öğrenci sayısının azaltılması, Harvard’ın küresel bir eğitim merkezi olarak konumunu zayıflatabilir ve Amerikan diplomalarının uluslararası alandaki rekabet gücünü azaltabilir.
Trump yönetiminin bu hamlelerinin ardında yatan motivasyonlar karmaşıktır. Bazı analistler, yönetimin Harvard’ı cezalandırmak ve diğer üniversitelere bir mesaj göndermek istediğini savunuyor. Bu analistlere göre, Trump yönetimi, üniversitelerin liberal değerleri desteklediğini ve muhafazakar görüşlere karşı önyargılı olduğunu düşünüyor. Diğer analistler ise yönetimin, üniversitelerin mali sorumluluklarını yerine getirmesini ve antisemitizm gibi sorunlarla daha etkili bir şekilde mücadele etmesini sağlamak istediğini iddia ediyor.
Harvard Üniversitesi, bu zorlu durumla başa çıkmak için çeşitli stratejiler geliştirebilir. Öncelikle, üniversite, iptal edilen hibelerin yerini doldurmak için özel bağış toplamaya odaklanabilir. Harvard, dünyanın en zengin üniversitelerinden biri ve mezunları arasında birçok başarılı iş insanı ve hayırsever bulunuyor. Bu kişilerden gelecek bağışlar, üniversitenin mali zorlukların üstesinden gelmesine yardımcı olabilir.
İkinci olarak, Harvard, hükümetle daha yapıcı bir diyalog kurmaya çalışabilir. Üniversite yetkilileri, Trump yönetimi ile görüşerek, endişelerini dile getirebilir ve ortak bir zemin bulmaya çalışabilir. Bu diyalog, Harvard’ın vergi muafiyeti statüsünü ve uluslararası öğrenci kaydetme yeteneğini korumasına yardımcı olabilir.
Son olarak, Harvard, antisemitizmle mücadeleye daha fazla kaynak ayırabilir. Üniversite, kampüsünde Yahudi öğrencilerin ve öğretim üyelerinin güvenliğini sağlamak için yeni önlemler alabilir ve antisemitizmi kınayan güçlü bir duruş sergileyebilir. Bu adımlar, Harvard’ın itibarını korumasına ve hükümetin eleştirilerini azaltmasına yardımcı olabilir.
Trump yönetiminin Harvard’a yönelik hamleleri, Amerikan yükseköğretim sistemi için önemli bir dönüm noktası olabilir. Bu olay, hükümetin üniversitelere müdahale etme yetkisinin sınırlarını ve akademik özgürlüğün korunmasının önemini sorgulatıyor. Gelecekte, bu tür olayların yaşanmaması için, hükümetin ve üniversitelerin daha şeffaf ve işbirlikçi bir ilişki kurması gerekiyor.