Bong Joon Ho’nun "Mickey 17"si: Ölümsüzlüğün Karanlık Mizahla Harmanı
Bong Joon Ho, "Parazit" ile dünya çapında bir fenomen yarattıktan sonra, uzun zamandır beklenen yeni filmi "Mickey 17" ile bir kez daha sinema salonlarını fethetmeye hazırlanıyor. Edward Ashton’ın 2022 tarihli romanından uyarlanan bu futuristik kara komedi, Robert Pattinson’ın canlandırdığı Mickey Barnes karakterinin ölümsüzlüğe mahkum edildiği, politik göndermeler ve absürt mizahla örülü bir hikaye sunuyor. Film, yönetmenin alametifarikası olan derin temaları ve karmaşık karakterleri, alışılmadık bir bilim kurgu atmosferinde bir araya getirerek seyirciye düşündürücü ve eğlenceli bir deneyim vaat ediyor.
Mickey Barnes, borç batağına saplanmış, beceriksiz bir makaron şefidir. Ortağı Timo ile birlikte, tefecilerden kaçmak için uzak bir gezegeni kolonileştirme görevine gönüllü olurlar. Mickey, "harcanabilir" olarak kaydolduğunu bilmeden, bu görevin ne anlama geldiğinden habersizdir. Gezegen yolunda, Mickey sürekli olarak tehlikeli durumlara sokulur ve her öldüğünde, organik atıklardan üretilen bir insan yazıcısı aracılığıyla hafızaları korunarak yeniden yaratılır. On yedinci Mickey, buzlu bir mağarada mahsur kalır ve Timo tarafından ölüme terk edilir. Ancak, gezegenin yerli halkı olan Creeper’lar, Mickey 17’yi kurtarır. Eve döndüğünde, yatağa yatar ve Mickey 18 ile karşılaşır. Aynı kişiden birden fazla olması yasaktır, bu yüzden 18 önce 17’yi öldürmeye çalışır. Ancak, seferin kendini beğenmiş lideri Kenneth Marshall (Mark Ruffalo), onları ve Creeper’ları yok etmek isteyince, Mickeyler işbirliği yapmak zorunda kalır.
"Mickey 17," Bong Joon Ho’nun Amerikan seyircisine kendisini tanıtan ve Oscar ödülünü kazanan "Parazit" kadar unutulmaz bir yapım olmasa da, yönetmenin yüksek konseptli anlatılar ve düşündürücü temaları bir araya getirme becerisi etkileyici olmaya devam ediyor. Bong’un 2013 yapımı distopik filmi "Snowpiercer" gibi, "Mickey 17" de uzay gemisinde yaşayan zenginler ve yoksullar arasındaki sınıf ayrımını ele alıyor. Mickey ve arkadaşlarının yaşadığı kasvetli alan, ofis, hapishane ve askeri kışla karışımı gibi görünürken, Marshall ve narsist eşi Ylfa (Toni Collette) çoğunlukla süslü ve lüks bölümde kalıyorlar. Ancak Bong, sömürgecilik ve kimlik, kilise ve devlet arasındaki kaybolan çizgi ve diğerlerinin insanlıktan çıkarılması gibi unsurları da ustalıkla ele alıyor.
Mickey 17, gemiyi onarmaya çalışırken kötü bir kaderle karşılaşırken veya aşı deneylerinde birçok kez ölürken (Huzur içinde yatsın Mickeyler 12’den 16’ya kadar), zor durumdaki ana karakterimiz, etrafındaki herkes tarafından hor görülmesine rağmen her şeyin üstesinden gelir. Tek destekçisi, sert bakışlı kız arkadaşı Nasha (Naomi Ackie) olur. Mickey 17, daha güçlü olan 18 onu sarsana kadar kendisini değersiz görür. Bu, kişinin kendi gücünü ve yeteneklerini anlaması için kendisiyle yüzleşmesi gerektiğinin somut bir örneğidir.
Robert Pattinson, Mickey 17’ye tiz bir ses ve melankoli katıyor ve onu kolayca sempati duyulabilecek bir karakter haline getiriyor. Ancak, 18’in dengesiz kişiliğiyle bir tezat oluşturuyor ve her ikisi de önemli bir karakter gelişiminden geçiyor. Pattinson’ın fiziksel komedisi burada muhteşem. İnsan yazıcısından çıkmak asla eskimez ve 17’nin lüks bir akşam yemeğinde (tabii ki kasten) zehirlendiği olağanüstü bir slapstick sahnesi var.
Bong, 2 saat 17 dakikaya çok şey sığdırmaya çalışıyor, ancak bazı iyi şeyler keşfedilmeden kalıyor. Mickey’nin iş arkadaşlarının karakter gelişimi yeterli değil, ancak Ackie’nin filmdeki en güçlü anlardan birine sahip olduğu söylenebilir ve yeterince Mickey yok. Pattinson o kadar iyi ki, film temanın 18 varyasyonunu istiyor.
Eğer bu, Bong’un bir Hollywood uzay gişe rekorları denemesi ise, çoğu filmden daha iyi. "Mickey 17", tuhaf bir ezilenin önderliğinde, galaksinin diğer tarafında empati’nin zulmün üstesinden gelebileceği zamanında bir kaçış sunuyor. Film, ölümsüzlüğün bedelini, kimlik arayışını ve sınıf ayrımlarını ele alırken, seyirciyi hem güldürmeyi hem de düşündürmeyi başarıyor. Bong Joon Ho’nun alametifarikası olan karmaşık karakterler ve derin temalar, bu alışılmadık bilim kurgu atmosferinde bir araya gelerek seyirciye unutulmaz bir deneyim yaşatıyor. "Mickey 17," sadece bir bilim kurgu filmi olmanın ötesinde, günümüz toplumuna yönelik eleştirel bir bakış açısı sunan ve insan olmanın anlamını sorgulayan bir yapım olarak öne çıkıyor.