Sunday, May 18, 2025
HomeYaşam tarzıRilke ve Psikanaliz: Freud ve Rilke Arasında Bir Mektup

Rilke ve Psikanaliz: Freud ve Rilke Arasında Bir Mektup

Rainer Maria Rilke, Rilke'nin Doğum Günleri, Rilke'nin Ölüm Günleri, Rilke'nin Psikanalize Bakışı, Rilke ve Freud, Viktor Emil von Gebsattel, Lou Andreas-Salomé

Rainer Maria Rilke’nin İki Yakın Yıldönümü ve Ruhunun İncelenmesi

Büyük şair Rainer Maria Rilke’nin iki önemli yıldönümü yaklaşıyor: Aralık 1875’teki Prag’daki doğumu ve Aralık 1926’daki İsviçre’deki bir sanatoryumda ölümü. Bu anmaları kutlamak için şimdiden iki yeni Rilke biyografisi yayınlandı. Ayrıca, "Sinn und Form" dergisi, mevcut sayısında, Sigmund Freud ve Rilke arasındaki Şubat 1916 tarihli kısa bir mektup alışverişini yayınladı. Bu mektuplar, Deutsche Literaturarchiv’in üç yıl önce Rilke’nin mirasçılarından satın aldığı devasa edebi mirasında yer alıyor.

Rilke’nin psikanalizle olan ilişkisi iyi bilinmektedir. Şair, 1910’da Paris’te arkadaşı Viktor Emil von Gebsattel aracılığıyla bilinçdışı ve "id" hakkındaki yeni fikirlerden ilk kez haberdar oldu. En önemli arkadaşı olan yazar Lou Andreas-Salomé, 1912’den itibaren Freud’un yanında analist olarak eğitim aldı. Rilke, 1913 yazında Freud’u tanıdığı Uluslararası Psikanaliz Birliği Kongresi’ne Andreas-Salomé’ye eşlik etti. O gece geç saatlere kadar birlikte vakit geçirdiler.

Rilke ve Psikanaliz

Rilke’nin psikanalize olan ilgisi, bilinçdışı zihnin gizemlerini keşfetme arzusundan kaynaklanıyordu. Bilinçdışı zihni, ruhun bastırılmış yönlerini ve yaratıcılığın kaynağını barındıran keşfedilmemiş bir bölge olarak görüyordu. Psikanalizin, kendi iç dünyasını anlamasına ve yaratıcı potansiyelini serbest bırakmasına yardımcı olabileceğine inanıyordu.

Rilke, psikanalizle ilgilenmesine rağmen, Freud’un teorilerinin tüm yönlerini kabul etmedi. Özellikle, Freud’un cinselliğe yaptığı vurgudan rahatsızdı. Rilke, cinselliğin insan deneyiminin önemli bir yönü olduğunu kabul etse de, Freud’un bu konudaki aşırı vurgusunun insan ruhunun daha incelikli veçhelerini gözden kaçırdığını düşünüyordu.

Bunun yerine, Rilke, psikanalizi iç dünyasını keşfetmek için bir araç olarak gördü. Bilinçdışının gücünü tanıdı ve şiirinin bu derin gerçekliklerden beslenmesine izin verdi. En ünlü şiirlerinden bazıları, "Soneler Orpheus’a" ve "Duino Ağıtları", bilinçdışının imgelerini ve sembollerini yansıtır.

Freud ve Rilke Arasındaki Mektup Alışverişi

Freud ve Rilke arasındaki mektup alışverişi, ilişkilerinin karmaşık doğasını aydınlatan büyüleyici bir pencere sunuyor. Mektuplar, Rilke’nin psikanalize olan ilgisini, Freud’un şairin çalışmaları hakkındaki fikirlerini ve aralarındaki karşılıklı saygıyı ortaya koyuyor.

Rilke, Freud’a ilk mektubunda, "bilinçdışı" fikrinin kendisini "derinden ilgilendirdiğini" yazdı. Freud, şairin çalışmalarını "büyük saygıyla" karşıladığını ve Rilke’nin şiirinde "psikolojik gözlemleri" kabul ettiğini belirtti.

Mektuplar, iki adam arasındaki entelektüel yakınlığı ve karşılıklı hayranlığı ortaya koyuyor. Aynı zamanda, psikanaliz ve şiir doğası hakkındaki farklı görüşlerinin de altını çiziyor. Rilke, bilinçdışıyla ilgilenmesine rağmen, Freud’un cinselliğe yaptığı aşırı vurguya karşı çıktı. Freud ise Rilke’nin şiirinin psişik gerçekliği güçlü bir şekilde dışavurduğunu kabul etti, ancak şiirin temel amacını terapi olarak görmedi.

Sonuç

Rainer Maria Rilke, 20. yüzyılın en önemli şairlerinden biri olarak kalmaya devam ediyor. Psikanalizle olan ilişkisi, iç dünyasını keşfetme ve yaratıcı potansiyelini serbest bırakma arzusunu yansıtmaktadır. Freud ve Rilke arasındaki mektup alışverişi, ilişkilerinin karmaşık doğasını ve iki büyük zihin arasındaki diyaloğu ortaya koymaktadır. Rilke’nin mirası, psikanalizin insan ruhunu anlama konusundaki süregelen önemine tanıklık ediyor ve onun şiirinin, hem bilinçli hem de bilinçdışı zihnin derinliklerinde yankılanmaya devam edeceğini hatırlatıyor.

RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Most Popular