Radiohead Gitaristi Jonny Greenwood ve İsrailli Müzisyen Dudu Tassa’dan Tartışmalı Karar: İngiltere Konserleri İptal Edildi
Ünlü rock grubu Radiohead’in gitaristi Jonny Greenwood ve İsrailli müzisyen Dudu Tassa, planlanan İngiltere konserlerini iptal etme kararı aldı. Londra ve Bristol’de yapılması planlanan iki konser, Filistin yanlısı bir grubun boykot çağrısı ve ardından gelen "inandırıcı tehditler" nedeniyle gerçekleşmeyecek. Sanatçılar, 6 Mayıs Salı günü yaptıkları açıklamada, organizatörlerin "bu konserleri vermenin güvenli olmadığına dair yeterli inandırıcı tehdit aldığı"nı belirtti. Sosyal medya üzerinden yapılan açıklamada, "İki kişinin güvenliğimizi veya seyircilerimizin güvenliğini finanse etmesini bekleyemeyiz" ifadelerine yer verildi.
Greenwood ve Tassa, bu durumun bir "sansür" olduğunu vurgulayarak, "Konser mekanlarını sindirmek… Orta Doğu’da herkesin hak ettiği barışa ve adalete ulaşmaya yardımcı olmayacaktır" dediler. Sanatçılar, ulusal kimlikleri veya dini inançları ne olursa olsun, sanatçıların kendilerini özgürce ifade edebilmesi gerektiğini savunarak, "Sanatçılar, hangi hükümetlerin karar aldığından kesinlikle bağımsız olarak kendilerini ifade edebilmelidir" şeklinde konuştu.
Konserlerin iptal edilmesine yol açan boykot çağrısının arkasında ise Filistin Akademik ve Kültürel Boykot Kampanyası (PACBI) bulunuyor. PACBI, konserlerin iptal edilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, tüm mekanlara bu konserleri programlamayı reddetmeleri yönündeki çağrısını yineledi. PACBI, İsrail’e karşı Boykot, Yatırımdan Çekme ve Yaptırımlar (BDS) hareketinin bir parçası olarak biliniyor.
BDS hareketi, Greenwood ve Tassa’yı "Gazze’deki soykırımın suç ortakları" olarak nitelendiriyor. BDS’nin eleştirilerinin odağında Greenwood’un Mayıs 2024’te Tel Aviv’de verdiği konser yer alıyor. Hareket ayrıca, İsrail’i boykot çağrılarına "meydan okuyan en tanınmış grup" olarak değerlendirdiği Radiohead’i de hedef alıyor.
Bu olay, BDS hareketinin sanat ve kültür alanındaki etkisini bir kez daha gözler önüne seriyor. İsrail’e yönelik eleştirilerini dile getirmek için çeşitli yöntemlere başvuran hareket, sanatçıları ve kültürel kurumları boykot etme stratejisiyle sık sık gündeme geliyor.
Geçtiğimiz Ekim ayında, Radiohead’in solisti Thom Yorke, Avustralya’nın Melbourne kentinde verdiği bir konser sırasında Filistin yanlısı bir seyirci tarafından protesto edilmişti. Solo performans sergileyen Yorke’a yönelik, "Gazze’deki soykırımı kınamanız için kaç çocuk ölmesi gerekiyor?" şeklinde bir soru yöneltilmişti. Yorke ise bu soruya sert bir tepki göstererek, seyirciyi konseri mahvetmekle suçlamış ve onu sahneye davet ederek, "Orada korkak gibi durma, gel buraya ve yüzüme söyle" demişti.
Benzer bir durum 2017 yılında da yaşanmış, İngiliz grup İsrail’de bir konser vermemesi yönünde yapılan kampanyayı kınamış ve boykot çağrılarını "olağanüstü bir enerji israfı" olarak nitelendirmişti. Radiohead, o dönemde yaptığı açıklamada, sanatçıların siyasi görüşleri ne olursa olsun, müziklerini her yerde çalabilme özgürlüğüne sahip olması gerektiğini savunmuştu.
Greenwood ve Tassa’nın konser iptali kararı, sanatın politikayla ilişkisi, ifade özgürlüğü ve boykot hareketlerinin etkileri gibi bir dizi tartışmayı yeniden alevlendirdi. Bazı kesimler, sanatçıların siyasi baskılar altında kalmadan özgürce performans sergileyebilmesi gerektiğini savunurken, bazıları ise sanatçıların eylemlerinin politik sonuçları olduğunu ve bu nedenle hesap verebilir olmaları gerektiğini belirtiyor.
Olayın ardından, BDS hareketinin destekçileri, Greenwood ve Tassa’nın konserlerini iptal etme kararını memnuniyetle karşılayarak, diğer sanatçıları da İsrail’i boykot etmeye çağırdı. Hareket, İsrail’in Filistinlilere yönelik politikalarını protesto etmenin ve İsrail hükümetine baskı yapmanın önemli bir yolu olarak boykotu savunuyor.
Ancak, BDS hareketinin yöntemleri ve hedefleri de eleştiriliyor. Hareketin, İsrail’i gayrı meşru göstermeye çalıştığı, antisemitizm içerdiği ve İsrail’in var olma hakkını sorguladığı yönünde suçlamalar bulunuyor.
Greenwood ve Tassa’nın konser iptali kararı, Orta Doğu’daki karmaşık siyasi durumun sanat ve kültür üzerindeki yansımalarını gözler önüne seren önemli bir örnek teşkil ediyor. Olay, sanatçıların siyasi görüşlerini ifade etme özgürlüğü ile toplumsal sorumlulukları arasındaki dengeyi bulmanın zorluğunu bir kez daha vurguluyor. Konserlerin iptali, sadece müzikseverleri değil, aynı zamanda ifade özgürlüğü, siyasi aktivizm ve sanatın rolü üzerine düşünen herkesi etkileyen geniş kapsamlı bir tartışma başlatmış durumda.