Vezüv Yanardağı’nın Gölgesinde: Pompeii’deki Yeni Keşifler
MS 79 yılında, Vezüv Yanardağı’nın muazzam bir güçle patlaması, yakınlardaki Roma şehirleri Pompeii ve Herculaneum’u ve muhtemelen yaklaşık 16.000 insanı kül ve ponza taşı altında bıraktı. Aradan geçen yaklaşık 2000 yılda, arkeolojik araştırmalar, kurbanların katılaşmış volkanik kalıntılarda ölümsüzleşen son anlarını ortaya çıkarmaya devam ediyor.
Son zamanlarda Elle ve Frisso’nun evi olarak bilinen Pompeii evinde yapılan kazılarda, binanın ana iç mekanları gün yüzüne çıkarıldı. Arkeologlar ayrıca, E-Journal of Pompeii’s Excavations’da ayrıntılı olarak anlatılan, sakinlerin patlamadan korunmak için gösterdiği çaresiz çabaların yürek burkan detaylarını da ortaya çıkardı.
Pompeii Arkeoloji Parkı direktörü Gabriel Zuchtriegel, bir park açıklamasında, "Pompeii’yi kazmak ve ziyaret etmek, sanatın güzelliğiyle olduğu kadar hayatımızın kırılganlığıyla da yüzleşmek anlamına geliyor" dedi.
Arkeologlar, binanın girişini, su toplama havuzlu merkezi bir salonu, bir yatak odasını ve Elle ve Frisso’yu tasvir eden fresk de dahil olmak üzere fresklerle süslenmiş bir ziyafet odasını ortaya çıkardılar. Ayrıca yağmur suyunu toplamak için tasarlanmış açık çatılı bir oda da buldular. Yatak odasında, bir çocuk da dahil olmak üzere en az dört kişinin kalıntıları ve muhtemelen onlara ait olan bir muska bulundu.
En çarpıcı keşif, odanın girişine doğru yana itilmiş bir yatak oldu. Bu, muhtemelen bir aile olan sakinlerin, çatıdaki açıklıktan akan küçük volkanik parçalar olan lapilliden korunmak için bir girişimiydi. Yatağın ahşabı uzun zaman önce çürümüş olsa da, arkeologlar katılaşmış volkanik kalıntılarda geride bıraktığı boşlukların alçı dökümünü yapabildiler.
Zuchtriegel, "Bu küçük, harika bir şekilde dekore edilmiş evde, kendilerini kurtarmaya çalışan sakinlerin izlerini bulduk" diye açıkladı. "Başaramadılar, sonunda piroklastik akış geldi, çok sıcak külden oluşan şiddetli bir akış burayı, başka yerlerde olduğu gibi, her odayı doldurdu."
Arkeologlar ayrıca bir kepçe, bir sürahi, deniz kabuğu şeklinde bir bardak ve bazıları bir zamanlar ikonik antik Roma balık sosu garumu saklayan amforalar da dahil olmak üzere bronz çömlekler buldular. Dahası, duvarcılık malzemelerinin ve eksik dekorasyonların izleri, evin patlama sırasında tadilatta olduğunu gösteriyor. Günümüzde olduğu gibi, evin sakinleri de çalışma sırasında taşınmamaya karar vermişlerdi.
Elle ve Frisso efsanesinde, diğer adıyla Helle ve Phrixus, iki kardeşin üvey annesi, babalarını onları tanrılara kurban etmesi için kandırır. Anneleri Nephele, onları kurtarmak için uçan altın postlu bir koç gönderir, ancak Elle sırtından düşer ve onun onuruna Hellespont (günümüzdeki Çanakkale Boğazı) adı verilen denize düşer. Pompeii evindeki fresk, Elle’nin düştüğü anı tasvir ediyor ve bu noktada versiyona bağlı olarak boğulur veya Poseidon onu bir deniz tanrıçasına dönüştürür.
Fresco’yu evi için yaptıran kişi, efsanevi trajedinin bir gün antik dünyanın en ünlü felaketlerinden birine tanık olacağını hayal edemezdi. Evin keşfi, sadece bir arkeolojik kazıdan daha fazlasını temsil ediyor. Vezüv’ün öfkesinin silip süpürdüğü hayatların, ailenin sarsılmaz bağlarının ve umudun en karanlık anlarda bile sönmeyen ışığının dokunaklı bir kanıtı. Pompeii’nin kül altındaki hikayesi, modern dünyaya, yaşamın kırılganlığını ve insan ruhunun kalıcılığını hatırlatmaya devam ediyor.
Kazı çalışmalarının devam etmesiyle birlikte, Elle ve Frisso’nun evinden daha fazla sırrın ortaya çıkarılması bekleniyor. Arkeologlar, bu yeni keşiflerin, antik Roma yaşamına, Pompeii sakinlerinin günlük rutinlerine ve felaketin onların üzerindeki etkisine dair daha derin bir anlayış sunacağına inanıyor. Her yeni buluntu, geçmişin bir parçası olarak, Vezüv’ün gölgesinde yaşamış insanların hikayesini daha da zenginleştiriyor.
Pompeii, sadece bir arkeolojik sit alanı değil, aynı zamanda zamanın durduğu bir anıt. Kül altındaki şehir, modern dünyaya geçmişin derslerini sunarken, insanlık tarihinin unutulmaz bir parçası olarak kalmaya devam ediyor. Elle ve Frisso’nun evi, bu dersleri hatırlatan ve ziyaretçilere antik dünyanın derinliklerine bir pencere açan önemli bir durak noktası olarak önemini koruyacak.