Schalke’de Hesaplaşma
Schalke’de bir hesaplaşma, her şey veya hiçbir şey durumu. Daha ilk meslektaşım bana yumruk atmak istiyor. "Sen Hamburg’lusun, değil mi?" diye geveliyor Königsblau’lu, bunu koklayarak anlamış olmalı, üzerimde bir taraftar atkısı bile yok. Tereddütle başımı sallıyorum.
"O ZAMAN BURADA TAMAMEN YANLIŞSIN," diyerek öne atılıyor.
Ben de "Biz arkadaşız" diyorum, bu onu kaçacak kadar uzun süre şaşırtıyor. Akşam güneşi arenaya giden yollara çizgiler çiziyor, hardal kokusu geliyor, bir çocuk kalabalığın içinde Fanta ve sosisli sandviçle bir grup adamın arkasından yürüyor. İkinci Futbol Bundesliga’sının 30. haftası, Hamburger Sport-Verein Gelsenkirchen’de FC Schalke 04 ile karşılaşıyor.
Maç gününün heyecanı, havanın yoğunluğunda hissediliyor. Taraftarlar, mavi ve beyaz renklere bürünmüş, stadyuma doğru akın ediyorlar. Her biri, takımlarına olan tutkularını sergiliyor. Bazıları, takım formalarını gururla giyerken, diğerleri atkıları ve şapkalarıyla desteklerini gösteriyor. Yüzlerdeki gergin ifade, maçın önemini vurguluyor. Bu sadece bir futbol maçı değil, bir kader anı.
Otoparklarda ve çevredeki sokaklarda, taraftarlar bir araya gelerek sohbet ediyorlar. Maç öncesi ritüellerini yerine getiriyorlar. Bir yandan sosisli sandviçler ve biralar tüketilirken, diğer yandan takımlarına tezahüratlar yapılıyor. Şarkılar söyleniyor, sloganlar atılıyor. Hava, futbol aşkıyla dolup taşıyor.
Benim içinse durum biraz farklı. Hamburg’lu olmam, Schalke taraftarları arasında şüpheyle karşılanmama neden oluyor. İlk karşılaştığım taraftarın agresif tavrı, bu gerginliğin bir göstergesi. Ancak, diyalog kurarak durumu yatıştırmayı başarıyorum. Belki de "Biz arkadaşız" sözlerim, onu bir an için duraksatıyor ve bana kaçış fırsatı veriyor.
Stadyuma doğru ilerlerken, farklı taraftar grupları arasında küçük çaplı atışmalar yaşanıyor. Provokasyonlar, karşılıklı hakaretler havada uçuşuyor. Polis, güvenliği sağlamak için yoğun çaba sarf ediyor. Atmosfer, her an kontrolden çıkabilecek bir potansiyele sahip.
Arena’ya yaklaştıkça, sesler yükseliyor. Taraftarların tezahüratları, şarkıları ve marşları birbirine karışıyor. Stadyum, adeta bir kazan gibi kaynıyor. İçeri girdiğimde, bambaşka bir dünyaya adım atıyorum. Tribünler, tıklım tıklım dolu. Mavi ve beyaz renkler, her yeri kaplamış. Bayraklar dalgalanıyor, pankartlar açılıyor.
Maç öncesi seremoniler başlıyor. Oyuncular sahaya çıkıyor, milli marşlar çalınıyor. Taraftarlar, coşkuyla eşlik ediyorlar. Hakemin düdüğüyle birlikte, maç başlıyor.
İlk dakikalarda, her iki takım da kontrollü bir oyun sergiliyor. Orta sahada top kapma mücadelesi yoğunlaşıyor. İlk tehlikeli atak, Schalke’den geliyor. Forvet oyuncusu, kaleciyle karşı karşıya kalıyor, ancak şutu direkten dönüyor. Hamburg, bu atağa hızlı bir kontra atakla cevap veriyor. Sol kanattan yapılan ortayı, forvet oyuncusu ağlara gönderiyor. Tribünler adeta yıkılıyor. Hamburg, 1-0 öne geçiyor.
Golden sonra, Schalke baskısını artırıyor. Oyunu Hamburg yarı sahasına yıkıyor. Ancak, Hamburg savunması başarılı bir şekilde direniyor. İlk yarı, Hamburg’un 1-0 üstünlüğüyle sona eriyor.
İkinci yarıya, Schalke daha istekli başlıyor. Gol için bastırıyor. 60. dakikada, bir penaltı kazanıyor. Topun başına geçen oyuncu, hata yapmıyor ve topu ağlara gönderiyor. Skor eşitleniyor.
Beraberlik golünden sonra, maç daha da heyecanlı bir hale geliyor. Her iki takım da galibiyet için saldırıyor. Karşılıklı ataklar, tehlikeli pozisyonlar yaşanıyor. 80. dakikada, Hamburg bir gol daha buluyor. Orta sahadan yapılan uzun pası, forvet oyuncusu kontrol ediyor ve kalecinin üzerinden aşırarak topu ağlara gönderiyor. Hamburg, tekrar öne geçiyor.
Maçın son dakikaları, nefesler tutulmuş bir şekilde izleniyor. Schalke, beraberlik için son bir atak başlatıyor. Ancak, Hamburg savunması hata yapmıyor. Hakemin son düdüğüyle birlikte, maç sona eriyor. Hamburg, deplasmanda Schalke’yi 2-1 mağlup ediyor.
Maçın bitimiyle birlikte, tribünlerde sevinç ve hüzün bir arada yaşanıyor. Hamburg taraftarları, galibiyeti coşkuyla kutluyorlar. Schalke taraftarları ise, büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. Maç, her iki takım için de önemli bir dönüm noktası oluyor.
Benim içinse, bu maç sadece bir futbol karşılaşması değil, aynı zamanda bir deneyim oluyor. Farklı kültürleri, farklı tutkuları ve farklı duyguları bir arada yaşama fırsatı buluyorum. Futbolun birleştirici ve ayrıştırıcı gücüne tanık oluyorum. Ve en önemlisi, "Biz arkadaşız" demenin, bazen en gergin anlarda bile işe yarayabileceğini görüyorum.