"Tanrı Neşelileri Sevmez": Ömer Yusuf Süleyman ve Gülümseyen Arap
Flammarion yayınlarından çıkan dördüncü romanı "Gülümseyen Arap" – ironik bir başlık – ile okurların karşısına çıkan Ömer Yusuf Süleyman, Paris’in 11. bölgesinde küçük bir stüdyo dairesinde yaşıyor. Tek yoldaşları bir kanepe, etrafa saçılmış birkaç kitap, ahşap bir masa ve masmavi bir gökyüzüne açılan iki uzun beyaz pencere.
Fransız-Suriye roman yazarı, şair ve gazeteci Süleyman, on yılı aşkın bir süredir Paris’te mülteci olarak yaşıyor ve adı Beşar Esad rejiminin düşmanlarının kara listesinde yer alıyor. "İslam kültüründe büyüdüm ve bu kültürde neşeli olmak arzu edilen bir şey değildi," diyor.
Kıvırcık saçları, küçük dikdörtgen gözlükleri ve yeni çıkmaya başlayan sakalıyla 37 yaşındaki Süleyman, adeta ebedi bir genç adam havasında. Sadece on yıl önce öğrendiği kusursuz Fransızcasıyla hızlı konuşuyor. Kelimeler, sanki çok uzun süre tutulmuş gibi ağzından dışarı fışkırıyor, şimdi temiz havada ve gülümseyerek hayatlarını yaşamak için sabırsızlanıyorlar.
Neşenin ve Yasakların Arasında Bir Yaşam
Ömer Yusuf Süleyman’ın hayatı, neşe ile yasakların, gülümseme ile acının iç içe geçtiği karmaşık bir tabloyu andırıyor. İslam kültüründe neşenin her zaman teşvik edilmediği bir ortamda büyümüş olması, onun dünyaya bakış açısını derinden etkilemiş. Neşeli olmanın neredeyse günah sayıldığı bir atmosferde, gülümsemek bir isyan, bir başkaldırı anlamına gelebiliyor.
Suriye’deki iç savaşın acımasızlığı ve Esad rejiminin baskısı altında yaşamak, Süleyman’ın hayatına derin bir travma bırakmış. Ülkesini terk etmek zorunda kalması, onu bir mülteci olarak yeni bir hayata başlamaya zorlamış. Paris’te, yabancı bir şehirde, yeni bir dilde ve yeni bir kültürde tutunmaya çalışmak, onun için kolay olmamış.
Ancak, Süleyman pes etmemiş. Yazmaya devam etmiş, şiirler yazmış, romanlar yazmış ve gazetecilik yapmış. Eserlerinde, ülkesinin acılarını, mülteci olmanın zorluklarını ve insanlığın direncini anlatmış. Gülümsemeyi bir umut sembolü olarak görmüş ve eserlerinde bu umudu yaymaya çalışmış.
Gülümseyen Arap: Bir İroninin Hikayesi
"Gülümseyen Arap" romanının başlığı, Süleyman’ın ironi anlayışının bir yansıması. Roman, Arap dünyasında gülümsemenin ne kadar zor olduğunu, ne kadar çok anlam taşıdığını ve ne kadar çok tehlike barındırabileceğini anlatıyor. Gülümsemek, bazen bir direniş, bazen bir alay, bazen de bir kabullenme anlamına gelebiliyor.
Romanın kahramanı, Süleyman’ın kendisi gibi Suriyeli bir mülteci. Paris’te yeni bir hayata başlamaya çalışan bu genç adam, geçmişin travmalarıyla mücadele ediyor ve geleceğe umutla bakmaya çalışıyor. Gülümsemek, onun için bir maske, bir savunma mekanizması ve aynı zamanda bir umut ışığı.
Roman, Arap dünyasının karmaşıklığını, İslam kültürünün farklı yorumlarını ve mültecilerin yaşadığı zorlukları derinlemesine ele alıyor. Süleyman’ın akıcı dili ve etkileyici anlatımıyla okurları derinden etkiliyor.
Sanat ve Direniş
Ömer Yusuf Süleyman, sadece bir yazar değil, aynı zamanda bir aktivist. Sanatını, ülkesindeki ve dünyadaki adaletsizliklere karşı bir direniş aracı olarak kullanıyor. Eserlerinde, insan haklarını savunuyor, özgürlüğü ve demokrasiyi destekliyor ve her türlü ayrımcılığa karşı çıkıyor.
Süleyman, mültecilerin sesi olmaya çalışıyor. Onların hikayelerini anlatıyor, sorunlarına dikkat çekiyor ve topluma entegre olmalarına yardımcı olmaya çalışıyor. Gülümsemeyi, bir umut sembolü olarak kullanarak, insanları bir araya getirmeye ve daha iyi bir dünya inşa etmeye çalışıyor.
Paris’te Bir Mülteci
Süleyman’ın Paris’teki stüdyo dairesi, onun sığınağı, çalışma alanı ve ilham kaynağı. Dört duvar arasında, anılarını, hayallerini ve umutlarını bir araya getiriyor. Pencereden görünen masmavi gökyüzü, ona umut veriyor ve geleceğe dair hayaller kurmasına yardımcı oluyor.
Kitaplar, onun en yakın arkadaşları. Onlardan öğreniyor, onlardan ilham alıyor ve onlarla birlikte dünyayı keşfediyor. Ahşap masa, onun yazı masası, onun çalışma alanı, onun düşünce laboratuvarı. Orada, kelimeleri bir araya getiriyor, cümleler kuruyor ve hikayeler anlatıyor.
Umut ve Gülümseme
Ömer Yusuf Süleyman, hayatın zorluklarına rağmen umudunu kaybetmemiş bir insan. Gülümsemeyi, bir yaşam felsefesi olarak benimsemiş ve eserlerinde bu felsefeyi yaymaya çalışıyor. "Tanrı neşelileri sevmez" sözüne rağmen, o neşeli olmaya, gülümsemeye ve hayata umutla bakmaya devam ediyor. Çünkü o biliyor ki, gülümsemek bir direniş, bir umut ve bir başlangıçtır.