Octomom Nadya Suleman Yıllar Sonra Suskunluğunu Bozdu: Pişmanlıklar, Şükran ve Yeni Bir Başlangıç
Natalie Nadya Suleman, kamuoyunda "Octomom" olarak tanınan ve 16 yaşındaki sekizizlerinin doğumuyla büyük bir medya fırtınasına neden olan kadın, yaşadıklarını 15 yıl sonra ilk kez ayrıntılarıyla anlatıyor. People dergisine verdiği özel röportajda Suleman, 2009 yılında tüp bebek doktoruyla yaşadığı tartışmalı olayların ardından nasıl "Octomom" olarak etiketlendiğini ve bu süreçte neler hissettiğini açıklıyor.
2013 yılında kamusal hayattan çekilen Suleman, Lifetime kanalı için çekilen biyografik filmi "I Was Octomom" ve belgesel dizisi "Confessions of Octomom" ile yeniden gündeme geliyor. Cuma günü yayınlanacak film ve Pazartesi günü başlayacak belgesel dizisi öncesinde People dergisine konuşan Suleman, "Çok fazla şeyi farklı yapacağımı düşünmüyorum," diyor. Ancak, özellikle pişmanlık duyduğu bir konu var: "Kısırlık doktoru Dr. Michael Kamrava’ya dava açmadığıma pişmanım. Kesinlikle pişmanım çünkü onun sigortası ödeyecekti ve bu milyonlarca dolar demekti, ailem için çok yardımcı olurdu," şeklinde konuşuyor 14 çocuk annesi.
Suleman’ın altı kat fazla embriyo (normalde iki embriyo transfer edilirken, ona 12 embriyo transfer edildi) transfer eden Dr. Kamrava ile yaşadığı olay, 2009 yılında Suleman’ın hayatta kalan ilk sekizizleri dünyaya getirmesiyle kamuoyunun büyük tepkisini çekmişti. Zaten zorlu bir mali durumda olan Suleman’ın bu kararı, ahlaki ve etik tartışmaları da beraberinde getirmişti. Altı tane de daha büyük çocuğu olan Suleman, bu olayla birlikte sadece bir anne olmanın ötesinde, tartışmalı bir figür haline gelmişti.
Octomom Nadya Suleman şimdi de torun sahibi oldu. Oğlu ve gelini kısa süre önce bir kız bebek dünyaya getirdi.
Kamrava, Suleman’a transfer ettiği embriyo sayısı hakkında yalan söyledikten sonra tıp lisansı iptal edildi. Suleman bu konuda, "Onu korumak için kendimi feda ettiğime pişmanım, yapmamalıydım ama minnettardım. Onun yenilikçi tekniği olmasaydı hiçbir çocuğum olmazdı. Dünyada bu tür bir prosedürü uygulayan başka kimse yoktu, bu yüzden ona dava açmaya içim el vermedi," diye ekliyor.
Suleman, People’a "sadece bir çocuk daha" istediğini ancak Kamrava’nın kendisine başlangıçta sadece altı embriyo transfer edeceğini söylemesine rağmen 12 embriyo transfer ettiğini anlatıyor. "Ama hastaneye dava açtım çünkü HIPAA’yı ihlal ettiler," diyen Suleman, hastane çalışanlarının ismini ve tıbbi bilgilerini basına sızdırdığını iddia ediyor. "Kamuoyunun önüne çıkmamın nedeni onlar." 1996 Sağlık Sigortası Taşınabilirlik ve Sorumluluk Yasası (HIPAA), hastaların sağlık bilgilerinin doktorlar gibi sağlık hizmeti sağlayıcıları tarafından izin ve rıza olmadan açıklanmasını engelliyor.
Suleman, People ile yaptığı video röportajında, çocukların gelişimsel etkileri nedeniyle reality şov yerine belgesel dizisi yapmayı tercih ettiğini vurguluyor. Ancak kendisini "minnettar" olarak tanımlıyor. "Natalie Suleman sadece birçok çocuğun annesi ve çok, çok, çok minnettar," diyen Suleman, "Biz sevgi dolu bir aileyiz ve birbirimize destek oluyoruz. Tüm çocuklarım çok mütevazı, ayakları yere basan, nazik ve iyi kalpli insanlar," şeklinde konuşuyor.
Suleman, yalnızlık korkusu nedeniyle bu kadar çok çocuk sahibi olmayı seçtiğini itiraf ediyor. "Tek çocuk olduğum için mutlu değildim ve açıkça hayalimi çocuklarıma yansıttım ve büyük, yani bu kadar büyük bir aile değil ama yedi çocuk istedim," diyor People’a. Ancak, "Sadece yalnız olduğum için büyük bir aile istediğimi söylemek yeterli değil," diye ekliyor. "Birçok faktörün birleşimi var. Belki de büyürken eksikliğini hissettiğim güvenli ve öngörülebilir küçük bir dünya yaratmak için çocuk sahibi olmak istedim. Sonra elbette, gelecekteki aileme yansıttım."
Yeni Başlangıç ve Gelecek Umutları
Yıllar süren suskunluğun ardından kameraların karşısına geçen Suleman, sadece geçmişini değil, geleceğe dair umutlarını da paylaşıyor. Çocuklarını büyütmek, onlara iyi bir gelecek sunmak ve geçmişteki hatalarından ders çıkararak daha iyi bir insan olmak istediğini vurguluyor. Lifetime ile yaptığı işbirliği sayesinde kendi hikayesini kendi ağzından anlatma fırsatı bulan Suleman, bu projenin kendisine yeni bir sayfa açma imkanı sunduğunu belirtiyor.
"I Was Octomom" filmi ve "Confessions of Octomom" belgesel dizisi, Suleman’ın hayatının bilinmeyen yönlerini, yaşadığı zorlukları ve bu zorlukların üstesinden nasıl geldiğini gözler önüne seriyor. İzleyiciler, medyanın yarattığı "Octomom" imgesinin ötesinde, gerçek bir insanın hayatına tanık olacaklar. Suleman, bu projeler sayesinde sadece kendi hikayesini anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda benzer durumdaki diğer kadınlara da ilham vermeyi umuyor.
Pişmanlıklar ve Öğrenilen Dersler
Suleman’ın hayatı, pişmanlıklar ve öğrenilen derslerle dolu. Özellikle Dr. Kamrava’ya dava açmaması ve hastanenin HIPAA ihlali, hayatında derin izler bırakmış. Ancak, bu hatalarından ders çıkardığını ve gelecekte benzer hataları yapmamak için elinden geleni yapacağını söylüyor. Çocuklarının sağlığı ve mutluluğu her zaman önceliği olmuş ve bundan sonra da olmaya devam edecek.
Suleman’ın hikayesi, medyanın gücünü, kamuoyunun algısını ve bir insanın hayatının nasıl etkilenebileceğini gösteren çarpıcı bir örnek. Ancak, aynı zamanda bir insanın nasıl ayağa kalkabileceğini, hatalarından ders çıkarabileceğini ve yeni bir başlangıç yapabileceğini de gösteriyor. Natalie Nadya Suleman, "Octomom" olarak tanınan kadın, artık sadece bir anne, bir insan ve kendi hikayesini anlatma cesaretini gösteren bir figür olarak anılmak istiyor.