Senatör Blackburn NBA’in Çin Bağlantılarını Sorguladı
ABD Senatörü Marsha Blackburn, NBA’in Çin ile olan ilişkilerini sorgulayarak, ligin insan hakları ve ifade özgürlüğü konusundaki duruşunu mercek altına aldı. Temsilciler Meclisi’nde düzenlenen bir oturumda, büyük profesyonel spor liglerinden temsilciler medya hakları, yayıncılık ve yayın akışı hizmetleri gibi konuları görüşmek üzere bir araya geldi. Bu toplantıda Blackburn, NBA’in küresel içerik ve medya dağıtım başkanı Bill Koenig’e ligin Çin ile olan ilişkilerine dair bir dizi soru yöneltti.
Blackburn, NBA’in Çin ile olan ilişkisinin uzun süredir tartışma konusu olduğunu ve bu ilişkinin ligin değerleriyle ne kadar örtüştüğünü sorguladı. Senatör, özellikle 2019 yılında Daryl Morey’in Hong Kong’daki özgürlük yanlısı protestoları destekleyen tweet’i sonrasında yaşananları gündeme getirdi. Morey’in tweet’i, Çin’in NBA yayınlarını askıya almasına neden olmuş, bu durum lig ile Çin arasındaki ilişkilerde ciddi bir krize yol açmıştı.
Blackburn, bu olayın ardından NBA’in Çin ile ilişkilerini yeniden düzeltmek için bir anlaşma yapmak zorunda kaldığını iddia etti. "NBA’in baskıcı rejimlerle olan ilişkilerine baktığımda, özellikle Çin Komünist Partisi (ÇKP) ile olan ‘sıcak’ ilişkiniz dikkat çekiyor. Sansür uyguladıklarını biliyoruz," diyen Blackburn, Morey’in tweet’inin ardından NBA yayınlarının Çin’de askıya alınmasının ardından, ligin bu durumu düzeltmek için bir "anlaşma" yapmak zorunda kaldığını ima etti.
Senatör, Koenig’e Çin’deki yayın haklarının değerini ve NBA sahiplerinin Çin’e ne kadar yatırım yaptığını sordu. Koenig, NBA’in Çin’de 30 yılı aşkın bir süredir oyunlarını ve içeriğini dağıttığını belirtmekle yetinirken, Blackburn bu cevabı yeterli bulmadı. "Ne kadar süredir Çin’de olduğunuzu sormuyorum. Medya haklarının değerini soruyorum. Küresel içerik ve medya dağıtım başkanısınız. Bu hakların değeri ne kadar ve NBA sahipleri Çin’e ne kadar yatırım yaptı?" diye sordu.
Koenig, NBA’in ABD’de veya yurt dışında ilişkilerinin finansal koşulları hakkında kamuoyuna açıklama yapmadığını belirtti. Ancak, Morey’in 2019’daki tweet’inin ardından yaşananların farkında olduklarını kabul etti. Blackburn, "Bir anlaşma yapmak zorunda kaldınız," diye ısrar etti, ancak Koenig ligin herhangi bir anlaşma yapmadığını savundu.
Blackburn, tahminlere göre NBA’in Çin’deki medya haklarının yüz milyonlarca dolar değerinde olduğunu ve NBA takımı sahiplerinin Çin’e yaklaşık 10 milyar dolar yatırım yaptığını iddia etti. Bu rakamların açıklığa kavuşturulmasının önemli olduğunu vurguladı. Ayrıca, NBA’in insan hakları konusundaki duruşunu da sorgulayan Blackburn, Enes Kanter Freedom gibi Çin’deki insan hakları ihlallerine karşı sesini yükselten oyuncuların NBA tarafından cezalandırıldığını iddia etti.
Blackburn, Koenig’den NBA’in dünya çapında yaptığı her anlaşmada insan haklarını, ifade özgürlüğünü ve Amerikan özgürlük ideallerini koruyacağına dair bir taahhüt istedi. Koenig, NBA’in en önemli değerlerinden birinin ifade özgürlüğü olduğunu belirterek, Morey’in örneğini verdi. Morey’in yaptığı yorumlar nedeniyle herhangi bir disiplin veya sansür uygulanmadığını, ancak bu yorumların Çin’deki yayınların durdurulmasına neden olmuş olabileceğini kabul etti.
Koenig, NBA’in ifade özgürlüğüne büyük değer verdiğini ve bu konuda güvence verebileceğini söyledi. NBA Başkanı Adam Silver da ligin Çin ile ilişkilerini düzeltmesinin ardından, gelecekte Çin’de tekrar maçlar oynayabileceklerini belirtmişti. Silver, 2020’de yaptığı bir açıklamada, Çin ile olan ilişkilerin bozulmasının ardından kurumsal sponsorların kaçması gibi faktörler nedeniyle NBA’in ciddi mali kayıplar yaşadığını söylemişti.
2022’de yapılan bir ESPN araştırması, NBA sahiplerinin Çin’e toplamda 10 milyar dolar yatırım yaptığını ortaya koymuştu. Bu yatırımlar arasında, bir sahibinin şirketinin ABD hükümeti tarafından yaptırım uygulanan bir kuruluşla ortak girişimi de bulunuyordu.
Blackburn’ün sorgulaması, NBA’in Çin ile olan ilişkilerinin karmaşıklığını ve ligin değerleri ile ekonomik çıkarları arasındaki dengeyi bir kez daha gözler önüne serdi. NBA’in gelecekte bu dengeyi nasıl kuracağı ve insan hakları konusundaki duruşunu nasıl koruyacağı merak konusu olmaya devam ediyor.