Gülme Gazı Tehlikesi ve Alman Şirketlerinin Dijitalleşme Mücadelesi
Son zamanlarda gençler arasında popüler hale gelen bir trend, ebeveynleri, öğretmenleri ve doktorları giderek daha fazla endişelendiriyor: gülme gazı (diazot monoksit) kullanımı. Gençler, bu gazı soluyarak kısa süreli bir sarhoşluk yaşarken, bu durum ciddi sağlık sorunlarına yol açma potansiyeli taşıyor. Ancak, gülme gazı kullanımının yarattığı tek sorun sağlık değil. Boş kartuşlar sokaklara atılıyor, temizlik araçları tarafından toplanıyor ve atık işleme tesislerine gönderiliyor. İşte tam bu noktada, Münih merkezli Martin adlı bir şirketin karşılaştığı beklenmedik bir sorun ortaya çıkıyor: patlama riski.
Faust büyüklüğündeki metal kartuşlar, büyük atık yakma tesislerindeki makinelerin içine karışabiliyor ve patlayabiliyor. Martin’in satış direktörü Christian Le Hong, bu durumun yarattığı stresi dile getiriyor. Patlamaların milyonlarca dolarlık zarara yol açabileceğini, tesislerin onarımının zorlu ve bürokratik bir süreç olduğunu vurguluyor. Bu bürokrasi, devlet dairelerinden kaynaklanmasa da, şirket içi süreçleri daha karmaşık, yavaş ve hatalara açık hale getiriyor.
Martin’in hikayesi, Almanya’nın 2025 yılındaki dijitalleşme durumuna ışık tutuyor. Şirket, 1925 yılında kurulmuş bir aile işletmesi ve atık termal işleme tesisleri konusunda dünya liderlerinden biri olarak kabul ediliyor. Ancak, dijitalleşme konusunda hala kat edilmesi gereken uzun bir yol var. Örneğin, teknisyenler bir tesisi (Kempten im Allgäu’daki gibi) bakıma aldıklarında veya onardıklarında, küçük veya büyük makine parçalarını değiştirdiklerinde, hala kağıt ve kaleme başvuruyorlar. Daha sonra, yaptıkları işlemleri Word, Excel gibi programlara not ediyorlar. Münih’teki merkezde, diğer çalışanlar bu verileri topluyor ve birçok sunucuda farklı klasörlere kaydediyorlar.
Le Hong, "Müşterilerimizin sorunlarını çözerek para kazanıyoruz," diyor. Bu nedenle, bazı süreçlerin dijitalleştirilmesi bazen ihmal edilebiliyor. Ancak, bu durum Almanya’da oldukça yaygın. Martin gibi başarılı şirketler olsa da, birçok "gizli şampiyon" dijitalleşme konusunda geride kalıyor. Dijital dernek Bitkom tarafından 2024 yılında yapılan bir ankete göre, şirketlerin %48’i dijitalleşme konusunda sorunlar yaşadıklarını belirtiyor. Bu oran, 2023 yılında %39’du.
Son iki yılda, bu sorun daha da derinleşti. ABD merkezli yazılım şirketi OpenAI’ın ChatGPT adlı yapay zeka tabanlı, öğrenme yeteneğine sahip bir dil modelini yayınlamasıyla birlikte, diğer şirketler de (Google ve Microsoft gibi) benzer ürünler geliştirdi. Alman şirketleri ise başlangıçta bu yeni teknolojiye karşı çekimser davrandı. Bitkom anketine göre, şirketlerin %82’si yapay zekanın gelecekteki rekabet gücü için büyük önem taşıdığını düşünse de, yalnızca %13’ü şu ana kadar bu teknolojiyi kullanıyor.
Öte yandan, Alman şirketlerinin %96’sı dijital teknolojileri ve hizmetleri yurt dışından temin ediyor. Bu durum, Bitkom’un son anketinde ortaya çıkan bir diğer önemli bulgu.
Ancak, Martin bu konuda öncü bir azınlığa dahil. Münih merkezli şirket, şimdi yapay zeka yardımıyla orta ölçekli işletmeleri daha verimli hale getirmeyi hedefleyen bir start-up ile işbirliği yapıyor. Bu işbirliğinin temelinde, dil modellerinin sadece hobi aşçıları için değil, aynı zamanda birçok orta ölçekli işletmede maliyetleri düşürebileceği ve gelirleri artırabileceği fikri yatıyor. 32 yaşındaki David Hahn, bu konuda oldukça umutlu. Hahn, 2018 yılında sınıf arkadaşlarıyla birlikte Remberg adlı start-up’ı kurdu. Remberg’in ofisleri, Martin’in Münih merkezine sadece on dakikalık mesafede bulunuyor. Remberg’de hedefler büyük: toplantı odaları "Zugspitze" (Almanya’nın en yüksek dağı) ve "Mount Everest" gibi isimler taşıyor.
Martin’in dijitalleşme yolculuğu, Almanya’daki birçok şirketin karşılaştığı zorlukları yansıtıyor. Bir yandan, başarılı bir işletme modeli ve köklü bir geçmişe sahip olmak, değişime ayak uydurmayı zorlaştırabiliyor. Diğer yandan, yeni teknolojilere yatırım yapma ve süreçleri dijitalleştirme konusunda tereddütler yaşanabiliyor. Ancak, rekabet gücünü korumak ve geleceğe hazırlanmak için dijitalleşme kaçınılmaz bir gereklilik. Martin’in Remberg ile yaptığı işbirliği, bu yolda atılan önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Alman şirketlerinin yapay zeka ve diğer dijital teknolojileri daha etkin bir şekilde kullanarak, verimliliklerini artırmaları ve küresel pazarda daha rekabetçi hale gelmeleri mümkün. Ancak, bu süreçte karşılaşılan zorlukların üstesinden gelmek ve değişime uyum sağlamak için stratejik bir yaklaşım ve kararlılık gerekiyor.