Friday, May 9, 2025
HomeYaşam tarzıLa Tendresse: Erkeklik, Şefkat ve MeToo Tiyatrosu

La Tendresse: Erkeklik, Şefkat ve MeToo Tiyatrosu

Tiyatro, La Tendresse, Julie Berès, Kevin Keiss, MeToo, erkeklik, cinsiyet, performans, dans, hip-hop, kramp, toplumsal cinsiyet rolleri, patriyarki, gençlik, toplum, Bouffes Parisiens, Paris, gösteri, eleştiri, sanat

"La Tendresse": Erkekliğe Yeni Bir Bakış

Julie Berès’in yönetmenliğini üstlendiği ve Kevin Keiss, Alice Zeniter ve Lisa Guez ile birlikte yazdığı "La Tendresse" (Şefkat) adlı tiyatro oyunu, erkekliğin karmaşık ve çok katmanlı doğasını cesurca ele alıyor. Oyun, günümüz toplumunda erkek olmanın ne anlama geldiği sorusunu sorarken, erkeklerin cinsel kimlikleri, ilişkileri, arzuları ve MeToo hareketinin ardından yaşadıkları değişimler gibi çeşitli konuları masaya yatırıyor. Eleştirmenler tarafından övgüyle karşılanan yapım, Paris’teki Bouffes Parisiens tiyatrosunda seyirciyle buluşuyor ve izleyenleri derinden etkileyen bir deneyim sunuyor.

Oyun, dinamik bir enerjiyle başlıyor. Sahneye bir rap şarkısı eşliğinde fırtına gibi giren oyuncular, kararlı ve hatta agresif bir tavır sergiliyorlar. Vücutları elastikiyetle hareket ederken, Goury tarafından tasarlanan karanlık sahne duvarlarına tebeşirlerle isimlerini yazıyorlar. Ardından, geniş bir kapının üzerine büyük harflerle "LA TENDRESSE" (ŞEFKAT) yazıyorlar. Bu giriş, oyunun temel temasına işaret ediyor: erkekliğin sert ve kırılmaz imajının ardında yatan şefkat ve kırılganlık arayışı.

Oyunda, biri kadın olmak üzere sekiz genç oyuncu yer alıyor. Bu oyuncular, kendilerini kelimenin her anlamıyla soyarak, bugünün toplumunda yaşadıkları hayal kırıklıklarını, MeToo hareketi sonrası davranışlarını, arzularını, cinselliklerini, başkalarıyla olan ilişkilerini ve erkek olarak rollerini dürüstçe paylaşıyorlar. Oyuncuların samimi ve cesur performansları, seyircinin karakterlerle derin bir bağ kurmasını sağlıyor.

Oyunda Romain karakteri, "Her zaman zirvede olmamak zor" diyerek erkekliğin baskısını dile getiriyor. Bboy Junior ise, "Daha ilk ultrason görüntüsünden, genetik cinsel organın bilinir bilinmez, ne olacağına hazırlanacaksın" diyerek toplumun erkeklere dayattığı cinsiyet rollerinin erken yaşlarda başladığını vurguluyor. Erkekler, ne yapmaları gerektiği konusunda kafaları karışmış durumda. Kodlar değişti ve kurallar altüst oldu. Bu belirsizlik, oyunun temel çatışmalarından birini oluşturuyor.

Oyun, "savaşlar" olarak adlandırılan dinamik sahnelere ev sahipliği yapıyor. Oyuncular, kendi fikirlerini ve deneyimlerini paylaşıyor, birbirleriyle tartışıyor ve kendilerini sorguluyorlar. Bu "savaşlar", oyunun ritmini yükseltirken, erkekliğin farklı yönlerini ve bakış açılarını ortaya koyuyor. Oyunun metinleri, gerçek hayattaki tanıklıklardan esinlenerek yazılmış. Bu da, oyuna otantik ve dokunaklı bir hava katıyor.

Nathan karakteri, "Parayla erkekliğimi kanıtlamam. Çocuklarımla ilgilenmek için zaman bulmak benim için daha değerli olurdu" diyerek geleneksel erkeklik anlayışına meydan okuyor. Tigran ise, "Benim babam gibi olmayacağım. Otorite ve disiplin olacak. Ama oğluma karşı hoşgörülü olacağım. Ancak yarın bana ‘Baba, ben eşcinselim’ derse, hoşgörüm biter!" diyerek çelişkili duygularını ifade ediyor. Bu diyaloglar, erkeklerin iç dünyasındaki karmaşıklığı ve çelişkileri gözler önüne seriyor.

Julie Berès, 2017’de "sisters blessées" (yaralı kız kardeşler) temalı ve göçmen genç kadınlar tarafından sahnelenen "Désobéir" (İtaatsizlik) adlı oyunundan sonra, "La Tendresse" ile erkeklere söz hakkı veriyor. Oyun, erkeklerin viriliteyi (erkeklik) babadan oğula aktarma biçimlerini, sosyo-kültürel koşullarını ve kaygılarını inceliyor. Oyunda kullanılan dil, gerçekçi ve zaman zaman kaba olsa da, erkeklerin samimiyetini ve kırılganlığını yansıtıyor.

Oyuncuların performansları, Jessica Noita’nın akıcı koreografisiyle birleşiyor. Break dans, krump, hip-hop ve klasik dansın harmanlandığı koreografi, oyunun duygusal yoğunluğunu artırıyor. Julie Berès ve Kevin Keiss, sahnede özgürleştirici ve kardeşçe bir atmosfer yaratıyorlar. Oyun, Nantes’daki "Être un homme" (Erkek Olmak) festivalinde de sahnelenmiş ve büyük beğeni toplamıştı.

"La Tendresse", sadece erkekleri değil, kadınları da derinden etkileyen bir yapım. Oyunun yazarları, "Seyircide empati, umut ve özgürleşme yaratacak doğrudan bir diyalog kurmak istiyoruz" diyorlar. Bu hedefe ulaşılıyor. Oyunun sonunda, seyirciler ayağa kalkarak oyuncuları ayakta alkışlıyorlar.

Sonuç olarak, "La Tendresse", erkekliğe yeni bir bakış sunan, cesur ve düşündürücü bir tiyatro oyunu. Julie Berès ve ekibi, erkeklerin iç dünyasındaki karmaşıklığı ve çelişkileri dürüstçe ele alarak, izleyicileri derinden etkileyen bir deneyim sunuyorlar. Oyun, erkekliğin sert imajının ardında yatan şefkat ve kırılganlığı keşfederken, toplumun erkeklere dayattığı cinsiyet rollerine de meydan okuyor. "La Tendresse", günümüz toplumunda erkek olmanın ne anlama geldiği sorusunu sorarken, erkeklerin cinsel kimlikleri, ilişkileri, arzuları ve MeToo hareketinin ardından yaşadıkları değişimler gibi çeşitli konuları masaya yatırıyor. Oyun, sadece erkekler için değil, kadınlar için de önemli bir deneyim sunuyor ve cinsiyet rolleri üzerine düşünmeye teşvik ediyor.

RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Most Popular