Wednesday, September 10, 2025
HomeSiyasetJames Cameron'dan Trump Eleştirisi: "Korkunç!"

James Cameron’dan Trump Eleştirisi: “Korkunç!”

James Cameron, Donald Trump, Yeni Zelanda vatandaşlığı, siyasi yorum, Hollywood, film yönetmeni, ikinci dönem, Amerika Birleşik Devletleri, Weta Digital, Avatar, Titanic, politika, göçmenler, transseksüel Amerikalılar, eleştiri, direniş

James Cameron, Trump’ın İkinci Dönemini "Korkunç" Olarak Nitelendirdi ve Yeni Zelanda Vatandaşlığına Hazırlanıyor

Ünlü yönetmen James Cameron, Donald Trump’ın ikinci başkanlık döneminin başlamasının üzerinden bir ay geçtikten sonra sessizliğini bozdu. Kanadalı film yapımcısı, Yeni Zelanda haber kuruluşu Stuff’a verdiği bir röportajda, Amerikan hükümetinin durumuyla ilgili endişelerini dile getirdi ve okyanuslar ötesinde yaşamanın rahatlığını ifade etti. Cameron’ın önümüzdeki haftalarda Yeni Zelanda vatandaşı olması bekleniyor ve kuruluşa göre bu durum "yakın".

70 yaşındaki film yapımcısı, Trump’ın ikinci dönemi hakkında "Bence korkunç," dedi. "Bence dehşet verici… Her şeyin iyiden uzaklaştığını görüyorum. Amerika, tarihsel olarak temsil ettiği şeyleri temsil etmiyorsa hiçbir şey ifade etmez. Boş bir fikir haline gelir." USA TODAY, konuyla ilgili daha fazla yorum almak için temsilcilerine başvurdu.

Hollywood uzun zamandır Trump’ın eleştirmenlerine ev sahipliği yapsa da, ikinci seçim daha sessiz bir direniş getirmiş durumda. Genellikle ateşli siyasi konuşmalarla geçen ödül sezonu, özellikle "Trump karşıtı" söylemlerden ziyade, yönetimin son eylemleriyle hedef alınan göçmenler ve transseksüel Amerikalılar gibi bireysel gruplara daha fazla odaklanmaya sahne oldu.

Cameron, yeni başkan ve atadığı kişiler hakkında "Bence onu olabildiğince hızlı bir şekilde boşaltıyorlar," dedi. "Kendi çıkarları için." Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşamamasına rağmen, "Avatar" ve "Titanik" gibi gişe rekortmeni filmlerin yönetmeni, ABD ile bağlantısını tam olarak kesemediğini ve duyarsız kalamadığını söyledi.

Çıkışa yaptığı açıklamada, "Bence hepimiz küresel olarak bu işin içindeyiz, burada daha güvende hissedip hissetmediğimi bilmiyorum," dedi, "ama kesinlikle her gün ön sayfada okumak zorunda değilim ve bu sadece mide bulandırıcı." Cameron, Yeni Zelanda gazetelerinin genellikle Trump haberlerini üçüncü sayfada yayınlayacağını ve bunun, Cameron’ın "tekrar tekrar bir araba kazası izlemek gibi" hissettiği şeyden hoş bir sapma olduğunu söyledi. "Sadece o adamın yüzünü artık gazetenin ön sayfasında görmek istemiyorum," dedi.

Cameron Kanada’da doğdu, ancak Amerika’ya taşındıktan sonra Hollywood’da isim yaptı. Ancak Yeni Zelanda ile olan bağları derinlere iniyor; her iki yüksek hasılatlı "Avatar" filmi de ülkenin başkenti Wellington’da bulunan Oscar ödüllü görsel efekt stüdyosu Weta Digital ile yapıldı.

Cameron’ın bu açıklamaları, Trump’ın ikinci başkanlık döneminin sadece Amerikan siyasetinde değil, aynı zamanda dünya genelinde de yarattığı endişeyi gözler önüne seriyor. Özellikle sanat ve eğlence dünyasından gelen bu tür eleştiriler, Amerikan demokrasisinin geleceği ve dünya üzerindeki etkisi konusunda giderek artan bir kaygının işareti olarak değerlendirilebilir. Cameron’ın Yeni Zelanda vatandaşlığına geçişi ise, bu endişelerin somut bir yansıması olarak görülebilir. Yönetmen, fiziksel olarak Amerika Birleşik Devletleri’nden uzaklaşarak, Trump’ın yönetimi altındaki ülkenin atmosferinden ve yarattığı gerginlikten kaçmayı hedefliyor gibi görünüyor.

Ancak Cameron’ın açıklamalarında da belirttiği gibi, küresel bir dünyada hiçbir ülke tamamen izole değil. Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan siyasi ve sosyal değişimler, diğer ülkeleri de etkileyebiliyor. Bu nedenle, Cameron gibi etkili figürlerin bu konulara dikkat çekmesi ve eleştirel bir duruş sergilemesi, küresel kamuoyunun bilinçlenmesi ve daha iyi bir gelecek için harekete geçmesi açısından büyük önem taşıyor.

Cameron’ın açıklamalarının zamanlaması da dikkat çekici. Trump’ın ikinci döneminin başlarında gelmesi, yönetimin ilk adımlarını eleştirmek ve gelecekteki politikalar konusunda uyarıda bulunmak için önemli bir fırsat sunuyor. Ayrıca, ödül sezonunda siyasi konuların daha az konuşulmasına rağmen, Cameron’ın bu konuyu gündeme getirmesi, sanatçıların toplumsal sorumluluğu ve ifade özgürlüğünün önemini vurguluyor.

Sonuç olarak, James Cameron’ın Trump’ın ikinci başkanlık dönemine yönelik eleştirileri ve Yeni Zelanda vatandaşlığına geçiş kararı, sadece kişisel bir tercih değil, aynı zamanda küresel bir kaygı ve direnişin ifadesi olarak değerlendirilebilir. Cameron’ın sesi, Amerika Birleşik Devletleri’nde ve dünyanın dört bir yanında, daha adil, daha eşitlikçi ve daha sürdürülebilir bir gelecek için mücadele eden milyonlarca insanın sesine yankı katıyor.

RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Most Popular