Hindistan-Pakistan Gerilimi Tırmanıyor: Nükleer Silahlanma Yarışı ve Uluslararası Endişeler
Hindistan ve Pakistan arasındaki onlarca yıldır süren anlaşmazlık, 7 Mayıs’ta Keşmir’deki tartışmalı bölgede meydana gelen bir terör saldırısının ardından yeniden alevlendi. Hindistan’ın bu saldırıya karşılık olarak sınır ötesi hava saldırıları düzenlemesi, iki nükleer güç arasında tehlikeli bir tırmanışa yol açtı.
Hindistan hükümeti, 22 Nisan’da Hindistan kontrolündeki Keşmir’de 26 turistin ölümüne neden olan terör saldırısından Pakistan’ı sorumlu tutuyor. Ancak İslamabad yönetimi bu suçlamaları reddediyor. Pakistan ordusu ise hava saldırıları sırasında Hindistan uçaklarını düşürdüğünü ve tartışmalı sınır boyunca topçu ateşi açtığını iddia ediyor. Pakistan, misilleme yapacağını da duyurdu.
Bu yükselen gerilim, ABD Başkanı Donald Trump da dahil olmak üzere dünya liderlerini alarma geçirdi. Trump, Oval Ofis’te gazetecilere yaptığı açıklamada, çatışmaların "çok korkunç" olduğunu söyledi ve savaşan ülkelerin bu sorunu çözmelerini istediğini belirtti. Her iki ülkeyle de iyi anlaştığını ve her ikisini de çok iyi tanıdığını söyleyen Trump, "Onların durmasını istiyorum. Umarım şimdi durabilirler. Karşılıklı misilleme yapıyorlar, umarım şimdi durabilirler" dedi. Trump ayrıca, "Yardımcı olabileceğim bir şey olursa, orada olacağım" diye ekledi.
Trump doğrudan iki ülke arasında bir nükleer savaş olasılığından bahsetmese de, ülkelerin nükleer cephanelikleriyle ilgili endişeler tarihsel olarak çatışma dönemlerinde artış gösterdi.
Hindistan’ın Nükleer Silah Geliştirme Süreci
Hindistan’ın nükleer programı 1950’lerin sonlarında ABD ve Kanada’nın yardımıyla kuruldu. Bu ülkeler, Hindistan’a nükleer reaktörler ve nükleer yakıt sağladı. Programın belirtilen amacı tamamen barışçıydı ve Hindistan, reaktörlerin ve yakıtın silah yapımında kullanılmasını önlemeye yönelik güvenlik önlemlerini kabul etti.
Ancak nükleer silahların yayılmasını önleme uzmanları, Hindistan’ın 1960’larda gizlice kullanılmış yakıtı plütonyuma dönüştürmeye başlayarak güvenlik önlemlerindeki bir boşluğu istismar ettiğini söylüyor. Bu, nükleer silah için fisyon malzemesi üretmenin iki ana yönteminden biriydi.
Yeni Delhi’nin gizli bomba geliştirme programı resmi olarak 1964’te başladı, ancak 1970’lerin başlarında, Hintli fizikçilerden oluşan birden fazla ekip aynı anda yeniden işlenmiş plütonyumdan nükleer patlama yaratmak için gereken farklı silah bileşenlerini geliştirdiğinde, program en yoğun dönemine ulaştı.
Ülkenin ilk nükleer denemesi "Smiling Buddha" kod adıyla 1974’te ülkenin kuzeybatısındaki uzak bir bölgede gerçekleştirildi. Hindistan, patlamanın "barışçıl" olduğunu iddia etti, ancak uluslararası toplum (ve önde gelen bilim adamları daha sonra açıkladı) bir bomba patlattıkları sonucuna vardı.
Buna karşılık Kanada, Hindistan ile nükleer işbirliğini durdurdu. ABD, Yeni Delhi’ye yaptırım uygulamadı veya nükleer yardımını sona erdirmedi, ancak güvenlik önlemlerinin başarısızlığı, Kongre’nin 1978 Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Yasası’nı çıkarmasına yardımcı oldu.
İlerleyen yıllarda Hindistan, daha güçlü termonükleer silahlar geliştirdi ve dünyanın şaşkınlığına rağmen 1998’de bunları başarıyla test etti. Silah Kontrol Derneği’ne göre, Yeni Delhi bugün yaklaşık 172 nükleer silaha sahip.
Pakistan’ın Nükleer Silah Geliştirme Süreci
Pakistan’ın nükleer silah programının hikayesi, büyük ölçüde, Hindistan’ın bölünmesinden önce doğan ve yeni bağımsız Pakistan’da büyüyen bir metalurji uzmanı olan A.Q. Khan ile başlıyor.
Khan, Avrupa’da lisansüstü eğitimine devam etti ve 1972’de Amsterdam’da bir nükleer mühendislik danışmanlık firmasında çalışmaya başladı. Burada, radyoaktif uranyumu yüksek oranda zenginleştirebilen ultra santrifüjler hakkında bilgi edindi. Bu, nükleer silah için fisyon malzemesi üretmenin ikinci ana yöntemidir.
Hindistan’ın 1971 savaşında Pakistan’a aşağılayıcı bir askeri yenilgi yaşatmasının ve 1974’te Smiling Buddha nükleer denemesini gerçekleştirmesinin ardından Khan, Pakistan Başbakanı Zülfikar Ali Butto’ya bir mektup yazarak ülkesi için bir nükleer silah programına öncülük etmeyi teklif etti. Khan, Hollanda’daki Pakistan Büyükelçiliği’ne santrifüjlerin bilgilerini, fotoğraflarını, planlarını ve hatta bileşenlerini başarılı bir şekilde kaçırdıktan sonra programı yönetmek için Pakistan’a kaçtı.
Khan, 1986’da nükleer savaş başlıkları üreten gizli üretim çabalarına (başka bir Pakistan silah programına paralel olarak) öncülük etti, ancak bunlar, Hindistan’ın yeni termonükleer silahlarını test etmesinden sadece haftalar sonra, 1998’e kadar test edilmedi.
Khan ayrıca Kuzey Kore, İran ve Libya dahil olmak üzere haydut devletlere nükleer silah teknolojisi dağıtmakla da bağlantılıydı.
Silah Kontrol Derneği’ne göre, Pakistan bugün yaklaşık 170 nükleer savaş başlığına sahip.
Uluslararası Toplumun Endişeleri ve Çağrıları
Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilimlerin tırmanması, uluslararası toplumda büyük endişelere yol açtı. Birçok ülke ve uluslararası kuruluş, her iki tarafa da itidal çağrısında bulundu ve diplomatik yollarla çözüm bulunması gerektiğini vurguladı. Bir nükleer savaş olasılığı, tüm dünya için ciddi bir tehdit oluşturuyor ve bu nedenle gerilimi azaltmak için acil adımlar atılması gerekiyor.
ABD Başkanı Trump’ın arabuluculuk teklifi, umut verici bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Ancak, her iki ülkenin de diyalog ve uzlaşmaya açık olması gerekiyor. Uluslararası toplumun da bu sürece aktif olarak katılması ve çözüm bulunmasına katkıda bulunması önemlidir.
Hindistan ve Pakistan arasındaki sorunların karmaşıklığı göz önüne alındığında, kolay bir çözümün mümkün olmadığı açıktır. Ancak, her iki ülkenin de barış ve istikrarı ön planda tutarak, uzun vadeli bir çözüm bulmaya odaklanması gerekiyor. Nükleer silahların varlığı, bu sorumluluğu daha da artırıyor.