Trump’ın 100 Günlük Dönemi: Görevden Alınmalar, Yeni Atamalar ve Tartışmalı Kararnameler
Başkan Donald Trump, görevdeki ilk 100 gününü geride bırakırken, bu dönemde attığı adımlar ve aldığı kararlar Amerikan siyasetinde önemli yankılar uyandırdı. Göçmenlik konusundaki sert tutumu, dini özgürlükleri destekleme çabaları ve beklenmedik personel değişiklikleri, bu dönemin öne çıkan başlıkları oldu.
Ulusal Güvenlik Danışmanı Değişikliği ve Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Ataması
Haftanın en dikkat çekici olaylarından biri, Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz’ın görevden alınması ve hemen ardından Birleşmiş Milletler Büyükelçisi olarak atanması oldu. Trump, bu kararı Truth Social üzerinden duyurarak, Waltz’ın askeri geçmişine, Kongre’deki çalışmalarına ve Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevindeki performansına vurgu yaptı. Trump, Waltz’ın "ülkenin çıkarlarını her zaman ön planda tuttuğunu" ve yeni görevinde de aynı şekilde davranacağına inandığını belirtti.
"Mike Waltz’ı Birleşmiş Milletler Büyükelçisi olarak atamaktan memnuniyet duyuyorum," diyen Trump, "Üniformasıyla savaş alanında, Kongre’de ve Ulusal Güvenlik Danışmanım olarak Mike Waltz, ülkemizin çıkarlarını her zaman ön planda tutmak için çalıştı. Yeni görevinde de aynı şekilde davranacağına eminim." ifadelerini kullandı.
Bu ani görev değişikliği, siyasi çevrelerde sürprizle karşılandı. Waltz’ın Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevinden alınma nedenleri hakkında resmi bir açıklama yapılmazken, Trump’ın Waltz’ı Birleşmiş Milletler gibi önemli bir pozisyona ataması, aralarındaki ilişkinin güçlü olduğunu gösteriyor.
Marco Rubio’nun Ulusal Güvenlik Danışmanlığına Vekaleten Atanması
Mike Waltz’ın görevden ayrılmasıyla boşalan Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevine ise Dışişleri Bakanı Marco Rubio vekaleten atandı. Trump, Rubio’nun hem Dışişleri Bakanlığı görevini sürdüreceğini hem de Ulusal Güvenlik Danışmanlığı sorumluluğunu üstleneceğini açıkladı. Bu durum, Rubio’nun Trump yönetimi içindeki artan etkisini ve güvenini gösteriyor.
Trump, bu kararı, "Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Dışişleri Bakanlığı’ndaki güçlü liderliğini sürdürürken, aynı zamanda Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak da görev yapacak. Birlikte, Amerika’yı ve dünyayı YENİDEN GÜVENLİ HALE getirmek için yorulmadan mücadele etmeye devam edeceğiz." şeklinde duyurdu.
Rubio’nun hem Dışişleri Bakanlığı hem de Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevlerini aynı anda yürütmesi, yönetim içinde koordinasyonun sağlanması açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak, bu durumun Rubio’nun iş yükünü artıracağı ve önceliklerini belirlemede zorluklar yaratabileceği de belirtiliyor.
Sığınmacı Şehirler Kararnamesi: Göçmenlik Politikalarında Sertleşme
Trump’ın ilk 100 gününde imzaladığı en tartışmalı kararnamelerden biri, sığınmacı şehirlerle ilgili olanıydı. Bu kararname, Adalet Bakanlığı ve İç Güvenlik Bakanlığı’na, federal göçmenlik yasalarına uymayan tüm sığınmacı şehirlerin bir listesini oluşturma talimatı veriyor. Kararnameye göre, bu şehirlere uyarı gönderilecek ve sığınmacı şehir statüsünden vazgeçmeleri istenecektir. Aksi takdirde, federal fonlardan mahrum kalma riskiyle karşı karşıya kalacaklardır.
Beyaz Saray Basın Sözcüsü Karoline Leavitt, bu kararnameyi savunarak, "Amerikan halkı, topluluklarında yasa dışı göçmen suçlular istemiyor. 5 Kasım’da bunu açıkça belirttiler ve bu yönetim, ülkemizin göçmenlik yasalarını uygulamaya kararlı." dedi.
Sığınmacı şehirler, federal göçmenlik yetkilileriyle işbirliğini kısıtlayan ve ICE (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza) gözaltı taleplerine uymayı reddeden yerel yönetimlerdir. Trump yönetimi, bu şehirleri "kamu güvenliğini tehdit etmekle" suçluyor ve federal yasalara uymaya zorlamak istiyor.
Bu kararname, insan hakları savunucuları ve göçmen hakları örgütleri tarafından sert bir şekilde eleştiriliyor. Eleştirmenler, bu kararnamenin göçmen topluluklarını hedef aldığını, ayrımcılığı körüklediğini ve yerel yönetimlerin özerkliğini ihlal ettiğini savunuyorlar.
Selfridge Hava Üssü’ne Yeni Nesil Savaş Uçakları Müjdesi
Trump, Michigan’daki Selfridge Hava Ulusal Muhafız Üssü’nü ziyaret ederek, emekliye ayrılan A-10 Warthog uçaklarının yerine 21 adet yeni nesil F-15EX Eagle II savaş uçağı konuşlandırılacağını duyurdu. Bu müjde, üs çalışanları ve Michigan halkı tarafından büyük bir sevinçle karşılandı.
Trump, "Selfridge, Temmuz 2024’te operasyonel hizmete giren bu savaş uçağını kullanan dördüncü askeri üs olacak. Bunlar yepyeni uçaklar. Hiçbir yerde bulunmadılar. Uzun bir süre burada kalacaklar. Bir tanesini gördüm, başımın üzerinden uçtu ve ‘Bu da neyin nesi?’ dedim. Bu uçak çok güçlü. Dünyanın en iyisi, F-15EX Eagle II. Bu, Selfridge’i Kuzey Amerika hava gücünün zirvesinde tutacak." şeklinde konuştu.
F-15EX Eagle II, Hava Kuvvetleri’nin 1989’da tanıttığı F-15C Eagle uçağının güncellenmiş bir versiyonu. Daha fazla yakıt verimliliği, gelişmiş radar ve aviyonik sistemlere sahip. Bu uçak, F-22 Raptor ve F-35 Lightning II savaş uçakları da dahil olmak üzere diğer Hava Kuvvetleri uçaklarıyla birlikte çalışacak şekilde tasarlandı.
Bu yeni savaş uçaklarının Selfridge Hava Üssü’ne konuşlandırılması, Michigan’ın savunma kapasitesini güçlendirecek ve bölgedeki ekonomik aktiviteyi artıracak.
Dini Özgürlükler Komisyonu: Tartışmalı Bir Girişim
Trump, Ulusal Dua Günü etkinliğinde, dini özgürlükleri korumak ve güçlendirmek amacıyla bir başkanlık komisyonu kurulacağını açıkladı. Bu komisyonun başkanlığını Texas Vali Yardımcısı Dan Patrick yapacak.
Patrick, "Son yönetim, dört yıl boyunca inançlı insanlara saldırdı. Doktorla hasta arasına kimse girmemeli derler. Biz de Tanrı ile inanan arasına kimse girmemeli diyoruz. Tanrı ile O’nu arayanlar arasına kimse girmemeli." şeklinde konuştu.
Beyaz Saray’ın açıklamasına göre, Dini Özgürlükler Komisyonu, ABD’deki dini özgürlüğe yönelik tehditleri değerlendiren, dini özgürlüğü geliştirmenin yollarını araştıran ve Amerikan dini özgürlüğünün tarihini inceleyen bir rapor hazırlayacak. Rapor, dini eğitimde ebeveyn hakları, okul seçimi, ibadethanelere yönelik saldırılar ve dini kuruluşların ifade özgürlüğü gibi konuları ele alacak.
Bu komisyonun kurulması, dini muhafazakarlar tarafından memnuniyetle karşılanırken, sivil haklar örgütleri ve laiklik savunucuları tarafından eleştiriliyor. Eleştirmenler, bu komisyonun dini azınlıkları dışlayabileceğini, ayrımcılığı meşrulaştırabileceğini ve dini özgürlüğü Hıristiyan değerleriyle sınırlayabileceğini savunuyorlar.
Sonuç
Trump’ın görevdeki ilk 100 günü, hızlı karar alma, beklenmedik personel değişiklikleri ve tartışmalı politikalarla dolu geçti. Göçmenlik konusundaki sert tutumu, dini özgürlükleri destekleme çabaları ve savunma harcamalarındaki artış, bu dönemin öne çıkan başlıkları oldu. Ancak, bu politikaların Amerikan toplumu üzerindeki uzun vadeli etkileri ve uluslararası ilişkilerdeki yansımaları, zamanla daha net bir şekilde görülecektir.