Harvard Başkanı Eğitim Bakanına Yanıt Veriyor: Antisemitizm, Özgür Düşünce ve Finansman Tartışması
Harvard Üniversitesi Rektörü Alan Garber, Eğitim Bakanı Linda McMahon’a gönderdiği bir mektupla, Trump yönetiminin üniversiteye yönelik eylemlerini eleştirdi ve aynı zamanda çeşitli konularda ortak zeminlerin bulunduğunu vurguladı. Garber, antisemitizm ve diğer bağnazlık türlerinin kampüste sona erdirilmesi gibi kritik konularda ortak bir anlayışa sahip olduklarını belirtti.
Garber, McMahon gibi, Harvard’ın akademik özgürlüğü ve düşünce çeşitliliğini teşvik eden bir ortam yaratması gerektiğine inandığını ifade etti. Dar ve katı görüşlere odaklanmak yerine, farklı bakış açılarını kucaklamanın önemine değindi. Ancak, federal hükümetin özel üniversitelerin anayasal özgürlüklerine aşırı müdahalesi ve Harvard’ın yasalara uyumunu sürekli olarak göz ardı etmesinin, üniversitenin hedeflerini zedelediğini ve tehdit ettiğini vurguladı.
Garber, yasalara ve kendi değerlerine uygun olarak, paydaşlarla istişare içinde ve yasalara her zaman uyarak gerekli reformları yapmaya devam ettiklerini belirtti. Ancak, Harvard’ın federal hükümetin asılsız misillemelerinden korkarak temel ve yasal olarak korunan ilkelerinden vazgeçmeyeceğini de sözlerine ekledi.
Garber’in açıklamaları, McMahon’un geçen hafta gönderdiği ve üniversitenin kampüsündeki antisemitizmle başa çıkma biçimi nedeniyle federal hibelere artık uygun olmayacağını belirten sert bir mektuba yanıt olarak geldi. McMahon, bu tür vergi mükellefi fonlarını almanın bir hak değil, bir ayrıcalık olduğunu vurguladı. Ancak Harvard’ın bu fonları öğrencilerinin eğitimini ilerletmek yerine, federal yasaları sistematik olarak ihlal ettiğini iddia etti.
McMahon, bu öğrencilerin çoğunun nereden geldiği, kim oldukları, Harvard’a ve hatta ülkeye nasıl girdikleri ve neden bu kadar nefret olduğu gibi soruların yanıtlanması gerektiğini belirtti. Harvard’ın Amerikan halkına neden dürüst cevaplar vermediğinin ise en büyük soru olduğunu ekledi.
Trump yönetimi, üniversiteye sağlanan 2,2 milyar dolarlık fonu dondurmuş ve vergi muafiyetini iptal etmekle tehdit etmişti.
Garber, mektubunda Harvard’ın kampüsteki sorunları ele almak için attığı adımları sıraladı. Yeni dekanların atanması, okulun disiplin yapıları ve prosedürlerinin açıklığa kavuşturulması gibi önlemleri vurguladı. Harvard’ın, birçok üniversite gibi, kampüste entelektüel çeşitliliği teşvik etmek için yapması gereken çalışmalar olduğunu da kabul etti.
Garber ayrıca, McMahon’un Harvard’ın "partizan" bir kurum olduğu iddiasına karşı çıktı. Harvard’ın Cumhuriyetçi veya Demokrat olmadığını, herhangi bir siyasi partinin veya hareketin kolu olmadığını ve asla olmayacağını belirtti. Harvard’ın, muhafazakar, "liberal" veya başka bir şey olarak kabul edilip edilmediğine bakılmaksızın, fikirlerin geliştiği ve varsayımların ve iddiaların saygılı ve düşünceli bir şekilde test edildiği, bilgi ve gerçeğin arayışında olan kapsayıcı bir ortamda, her kökenden insanı bir araya getiren bir yer olduğunu vurguladı.
Garber’in mektubu, Harvard ile federal hükümet arasındaki gerilimi açıkça ortaya koyuyor. Bir yandan antisemitizmle mücadele ve akademik özgürlüğün korunması gibi konularda ortak zeminler olduğunu kabul ederken, diğer yandan federal hükümetin üniversite üzerindeki baskısının ve finansal tehditlerinin kabul edilemez olduğunu vurguluyor. Harvard’ın bu zorlu süreçte nasıl bir yol izleyeceği ve federal hükümetle nasıl bir uzlaşma sağlayacağı merak konusu olmaya devam ediyor. Üniversitenin, hem kendi değerlerini koruyarak hem de hükümetin beklentilerini karşılayarak bu dengeyi nasıl sağlayacağı, önümüzdeki dönemde yakından takip edilecek. Tartışma, sadece Harvard özelinde değil, tüm yükseköğretim kurumlarının özerkliği, finansmanı ve toplumsal sorumluluğu gibi daha geniş konuları da gündeme getiriyor.