Musk’ın Yardımcılarının ABD Nükleer Silah Verilerine Erişimi Endişe Yaratıyor

Washington – Elon Musk’ın Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE) bünyesinde çalışan Luke Farritor ve Adam Ramada’nın, ABD nükleer silahlarının tasarımı ve zayıflıkları hakkında sıkı bir şekilde korunan bilgileri içeren hassas bir Ulusal Nükleer Güvenlik İdaresi (NNSA) ağı üzerinde hesapları bulunduğu iddia edildi. Bu durum, bilgi sahibi iki kaynak tarafından dile getirilen ciddi güvenlik endişelerini gündeme getiriyor.

USA TODAY’e konuşan ve misilleme korkusuyla anonim kalmayı tercih eden kaynaklar, Farritor ve Ramada’nın isimlerinin, ABD nükleer silah stokunu denetleyen kurumdaki hassas bir ağda listelendiğini belirtti. İki Musk yardımcısının da – eski bir SpaceX stajyeri ve bir Miami yatırımcısı – nükleer silahlar konusunda herhangi bir geçmişi bulunmaması, bu durumun ciddiyetini daha da artırıyor.

Enerji Bakanlığı Baş Sözcüsü Ben Dietderich, DOGE çalışanlarının hiçbir zaman bu sisteme erişimi olmadığını savunsa da, Farritor ve Ramada’nın sınıflandırılmış sistemdeki hesaplarının varlığı ilk olarak NPR tarafından rapor edildi.

Kurumun sınıflandırılmış bilgileri işleme kurallarına göre, kullanıcıların ağa erişebilmesi için Enerji Bakanlığı’ndaki en yüksek seviyede "çok gizli" güvenlik iznine sahip olması gerekiyor. Bu ağ, nükleer silahların nasıl tasarlandığı ve işlediği ve olası zayıflıkları da dahil olmak üzere son derece gizli nükleer bilgileri aktarıyor. Sunucudaki bazı bilgilerin, "kirli bomba" olarak bilinen, radyoaktif madde yüklü konvansiyonel bir bombanın yapımında kullanılabileceği belirtiliyor.

Kaynaklar, iki yardımcının adının ağda yer almasının, içerdiği her şeye erişebilecekleri anlamına gelmediğini, kullanıcıların yine de belirli klasörlere erişim izni alması gerektiğini vurguluyor. Brookings Institution’da kıdemli araştırmacı olan Elaine Kamarck, "Bu son derece hassas bir kurum, belki de tüm hükümetteki en hassas kurumlardan biri. DOGE’nin gelip devralması nedeniyle hükümetin her parçasında güvenlik endişeleri var" şeklinde konuştu.

Kamarck, Trump yönetiminin – Musk ve yardımcılarının öncülüğünde – Sosyal Güvenlik İdaresi, İç Gelir Servisi ve Ulusal Çalışma İlişkileri Kurulu gibi kurumlarda kitlesel işten çıkarmalar ve hassas bilgilere erişim talepleriyle federal hükümeti karıştırdığını iddia etti. Kamarck, "DOGE’nin hassas bilgilere erişim çabası, memurların işten çıkarılmasından daha büyük bir hikaye çünkü tüm Amerikalıları tehlikeye atıyor" dedi. Clinton yönetimi sırasında federal hükümeti 400.000 kişi küçülten bir girişime öncülük eden Kamarck, bu tür girişimlerin ulusal güvenliği tehdit ettiğini savunuyor.

Trump yönetiminin, temizlik sırasında 300’den fazla deneme süresindeki NNSA çalışanını işten çıkardığı, ancak daha sonra geri adım atarak neredeyse tamamını birkaç gün sonra geri aldığı belirtiliyor.

İki Musk yardımcısının adları altında bulunan e-posta adreslerinin, DOGE’nin federal hükümetin büyük bir bölümünü ortadan kaldırmak için kapsamlı bir çaba gösterdiği aylarda diğer kurumlarda ortaya çıktığı belirtiliyor.

23 yaşındaki eski bir SpaceX stajyeri ve teknoloji milyarderi Peter Thiel tarafından kurulan üniversite terkleri için bir burs programının üyesi olan Farritor’a, New York Times’a göre, Şubat ayı başlarında ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’ndaki üst düzey sistemlere de erişim izni verildi. Times ayrıca, Sağlık ve İnsan Hizmetleri bakanlığında "yönetici mühendis" olarak listelendiğini bildirdi.

Trump yönetiminin daha sonra USAID’i dağıttığı ve çalışanlarının neredeyse tamamını işten çıkardığı belirtiliyor.

Ramada’nın ise eski bir Miami girişim kapitalisti olduğu belirtiliyor. Politico’nun haberine göre, Ramada, Farritor ve yakın zamanda SpaceX çalışanı olarak listelenen Ryan Riedel, Şubat ayında NNSA’yı da kapsayan Enerji Bakanlığı’na atandı. Bu atamaların, Musk’ın federal hükümet üzerindeki etkisini ve hassas bilgilere erişimini artırma çabalarının bir parçası olduğu düşünülüyor.

Bu gelişmeler, Elon Musk’ın hem özel sektördeki hem de kamu sektöründeki nüfuzunun boyutunu ve bu nüfuzun ulusal güvenlik üzerindeki potansiyel etkilerini sorgulayan birçok kesimin tepkisini çekiyor. Özellikle, nükleer silahlarla ilgili hassas bilgilere erişimi olan kişilerin nitelikleri ve geçmişleri konusunda daha sıkı denetimlerin yapılması gerektiği vurgulanıyor. Bu durum, sadece ABD için değil, küresel güvenlik açısından da büyük önem taşıyor.

Olayın detayları ve soruşturmanın sonuçları merakla beklenirken, bu durumun, hükümetin güvenlik protokollerini ve hassas bilgilere erişim izinlerini yeniden değerlendirmesine yol açabileceği belirtiliyor.