Pennsylvania’dan Dünyaya: Bir Çiftin Olağanüstü Seyahatnamesi
Pennsylvania’dan Hudson ve Emily Crider çifti, pek çok kişinin hayallerini süsleyen uluslararası seyahatleri gerçeğe dönüştürerek adeta dünyayı keşfetmiş. Sudan’daki süregelen insani kriz nedeniyle ziyaret edemedikleri ülke dışında, yeryüzündeki tüm ülkeleri görmeyi başarmışlar.
Tuvalu gibi dünyanın en küçük ülkelerinden birini 60 saniyeden kısa sürede yürüyerek geçmekten, Çin Seddi üzerinde uyumaya kadar, evli çift sekiz yıl gibi kısa bir sürede 197 ülkeyi ziyaret ederek akıllara durgunluk veren bir başarıya imza attılar. Seyahat tutkularına ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin 50 eyaletini gezerek başlayan Criders çifti, uluslararası maceralarını Haziran ayında dünyaya gelecek ilk çocuklarını karşılamadan önce Bahamalar’da rahatlatıcı bir tatille taçlandırdı.
Hudson, seyahatlerine başlarken her ülkeyi gezmek gibi bir planlarının olmadığını, sadece dünyayı daha fazla görmek ve farklı kültürleri deneyimlemek istediklerini belirtiyor. Fox News Digital’e verdikleri bir röportajda, Criders çifti dünya turu boyunca yaşadıkları unutulmaz anıları paylaştı. Yolculukları boyunca karşılaştıkları insanların nezaketi onları derinden etkilemiş.
Hudson, kültürler çok farklı olsa da bir gülümsemenin tüm dillerin ötesine geçtiğini vurguluyor. Neredeyse her ülkede insanların kendilerini karşılamak veya yardım etmek için ellerinden geleni yaptıklarını belirtiyor. Emily ise, kendilerine "bir lütuf" olan insanların sayısız hikayesine sahip olduklarını ekliyor. Diğer ülkelerde insanların kendilerine davranış şekli nedeniyle kim olmak istedikleri konusunda kalplerinin tamamen değiştiğini ve bunun beklenmedik bir şekilde ön plana çıkarak paylaşmak istedikleri bir şey haline geldiğini ifade ediyor.
Amerikalılar tarafından daha az ziyaret edilen ülkeler arasında Özbekistan, etkileyici kültürü, yemekleri ve insanları ile bütçe dostu olması açısından Criders çiftini en çok şaşırtan ülke olmuş. Hudson, daha sınırdan geçmeden, toplu taşıma araçlarını ve 15 kişilik minibüsleri kullanırken bile birilerinin kendilerini evlerine davet ettiğini hatırlıyor. Bunun gittikleri her yerde geçerli olduğunu belirtiyor ve Özbekistan’ın İpek Yolu üzerinde önemli bir durak olduğunu (Doğu Asya’yı Akdeniz ve Avrupa’ya bağlayan, Çin ipeği ticaretinde bilinen antik bir ticaret ağı) vurguluyor. Semerkant gibi şehirlerin mavi camileri ve binalarıyla adeta büyüleyici olduğunu ve yemeklerinin de inanılmaz olduğunu ekliyor.
Emily, Namibya’nın güzel manzarasına da şaşırdığını belirtiyor. Buranın çok "küçümsendiğini" söyleyen Emily, safari imkanlarının, göz alabildiğine uzanan güzel kum tepelerinin olduğunu ve seyahat etmenin nispeten kolay olduğunu ifade ediyor.
Criders çiftinin yedi ay geçirdiği Tayland, genel olarak en iyi destinasyonlarından biri olarak öne çıkıyor. Emily, bütçe dostu olması, güzelliği, insanları, yemekleri ve dostlukların ülkenin öne çıkan özelliklerinden bazıları olduğunu söylüyor.
Hudson, Arjantin’in Patagonya bölgesini "dünyanın en güzel yerlerinden biri" olarak tanımlıyor ve en iyi fotoğraf fırsatlarından bazılarını sunduğunu belirtiyor. İnanılmaz buzulların ve dağların bulunduğunu, ovaların ve plajların da mevcut olduğunu ekliyor.
Criders çifti ayrıca Maldivleri, dünyanın en güzel plajlarından bazılarına sahip, en rahatlatıcı destinasyonlardan biri olarak nitelendiriyor.
Yemek, Criders çiftinin seyahatleri sırasında evrensel bir dil olmuş; birçok yerli halk sürekli olarak onları doyurmaya çalışmış, bazen de ücretsiz olarak.
Emily, büyük ölçüde peynir ve çikolata fondüsü nedeniyle İsviçre’yi en sevdiği yemek destinasyonu olarak belirtiyor. Criders çiftini ağırlayan bir İsviçre ailesi, et ve diğer eşliklerle servis edilen eritilmiş bir peynir türü olan raclette adında geleneksel bir yemek ikram etmiş. Emily, ısrar ettiklerini ve kültürlerini kendileriyle paylaşmak istediklerini, o yemeği hala düşündüğünü söylüyor.
Hudson’ın favori mutfakları ise Vietnam ve Tayland’da bulunuyor. Kötü Vietnam veya Tayland yemekleri bulmanın "gerçekten zor" olduğunu belirtiyor.
Ne yazık ki, Emily Pakistan’da bir İslam bayramı yemeğine davet edildikten sonra "korkunç" bir gıda zehirlenmesi geçirmiş. Hudson, seyahat ederken birçok yeni şey yediğinizi ve bazen bunun işe yaramadığını belirtiyor. Emily ise, tamamıyla yabancı insanların bile kendilerini en büyük tatillerinin bir parçası yapmak istediklerini hatırlıyor. Diller ve diğer şeyler farklı olsa bile, ne kadar benzer olduklarını görmenin çok özel ve çok tatlı olduğunu ekliyor.
Gezginler, Kenya’yı en iyi vahşi yaşama sahip destinasyon olarak nitelendirerek, birden fazla safari ve hayvanlarla karşılaşma deneyimi yaşamış. Emily, Kenya ve Tanzanya sınırında, antilopların nehri geçtiği Büyük Göç’ü gördüklerini ve bunun tam anlamıyla gözlerinin önünde bir film gibi olduğunu anlatıyor.
Bazı ülkeler kolayca erişilebilirken, diğerlerine ulaşmak biraz daha zor olmuş. Batı Afrika’da Criders çifti, bölgede toplu taşıma araçlarını kullanırken, aracı "olabildiğince çok insanı" ve hatta birkaç keçiyi bile sıkıştırdıkları bir station wagon olarak tanımlıyor.
Emily ayrıca Tonga’da kambur balinalarla yüzme deneyimini paylaşıyor ve yanlarında kendini "çok küçük" hissettiğini belirtiyor. Hudson, Fransız Polinezyası’nın kambur balinalarla yüzmek için muhtemelen en erişilebilir yerlerden biri olduğunu söylüyor. O kadar büyük bir hayvanla o kadar küçük olduğunuz bir ortamda bulunmanın gerçeküstü olduğunu ekliyor.
Uluslararası seyahat etmek isteyenler için Criders çiftinin bazı tavsiyeleri var: Düşük beklentilerle başlayın. Hudson, bilindik rotaların dışındaki bir ülkeye gidiyorsanız, orada bir deneyim için bulunduğunuzu bilin diye tavsiye ediyor. Düşük beklentiler belirleyin, böylece her zaman harika bir deneyimle ayrılacaksınız çünkü iyi ya da kötü bir zaman geçirseniz de, bu yeni bir deneyim olacak. Emily, Hudson’ın "Bir gün anlatmak istediğin hikayeleri düşün ve sonra git ve onları yaşa" sözünü gerçekten sevdiğini, çünkü hikayelerin farklı insanlar için farklı göründüğünü düşündüğünü söylüyor. Ne kadar çok seyahat ederlerse, kendilerini o kadar çok olmak istedikleri insanlara dönüştürdüklerini ve bunu seyahat eden diğer insanlardan da defalarca duyduklarını belirtiyor.