Wednesday, May 7, 2025
HomeTeknolojiBlanche Gardin Robotlarla Çuvalladı: "Harika Bir Dünya" Fiyaskosu

Blanche Gardin Robotlarla Çuvalladı: “Harika Bir Dünya” Fiyaskosu

Blanche Gardin, Un monde merveilleux, robotlar, distopya, Giulio Callegari, film eleştirisi, komedi, bilim kurgu, sinema, Laly Mercier, Tout le monde aime Jeanne, Laurent Lafitte, Robot and Frank, I Robot, Real Steel, Bicentennial Man, Chappie, teknoloji, toplum, eleştiri, road-movie, Fransız sineması

Blanche Gardin’in Robotik Çıkmazı: "Harika Bir Dünya" Eleştirisi

Blanche Gardin’in bu robotik maceraya atılması gerçekten de merak uyandırıyor. Üç yıl önce Laurent Lafitte ile birlikte rol aldığı romantik komedi "Tout le monde aime Jeanne"de, yenilikçi bir startup’ı canlandırırken doğallığı ve çekiciliği ile parlamıştı. Ancak "Harika Bir Dünya"da, aktrisin distopik bir öyküyü heyecan verici kılmakta zorlandığı açıkça görülüyor. Hikaye, bayatlamış bir yemeği andırıyor.

Yakın gelecekte, ev robotları gezegeni istila etmiş durumda. Herkesin bir tane var. Birkaç toplu çekim, "Star Wars"tan kaçmış Stormtrooper’lara benzeyen beyaz teneke kutuların, kayıtsız bir kalabalığın ortasında yavaşça yürüdüğünü gösteriyor. İnsanlar onları akıllı telefon gibi, her şey ve hiçbir şey için kullanıyor. Blanche Gardin’in canlandırdığı eski bir Fransızca öğretmeni olan Max, bu robot karşıtı aktivistlerden biri.

Kahramanımız, görevden alındığından beri kızı Paula (Laly Mercier) ile birlikte Paris’te küçük dolandırıcılıklar ve hırsızlıklar yaparak geçiniyor. Bu durum, filmin başında bir huzurevinde yaşam asistanı olarak programlanmış bir T-0 robotunu kaçırmalarına yol açıyor. Max, karaborsada satmaya çalışırken bu robotun eski, modası geçmiş bir model olduğunu ve artık hiçbir değeri olmadığını fark ediyor. Daha da kötüsü, kızının velayeti elinden alınıyor ve çocuk Bretonya’daki bir yurda yerleştiriliyor. Max ve onun sinir bozucu robotu, Paula’yı geri almak için bir yolculuğa çıkıyor…

Başlangıçta komik ve toplumsal bir bilim kurgu komedisi olarak başlayan film, Loire-Atlantique yollarında sallanan ve fırtınalı ve yağmurlu bir plajın kumlarında sona eren üzücü bir yol filmine dönüşüyor. Giulio Callegari’nin bu ilk filminin fikri, süpermarkette, hastanelerde, polis karakollarında veya Le Croisic veya Guérande tuz bataklıkları yakınlarındaki kırsal yollarda tertemiz robotları göstererek işe yarayabilirdi.

Ne yazık ki, tuzu eksik olan film, kahramanın neşeli ve savaşçı yönünden ziyade depresif tarafını ortaya çıkaran üzücü skeçlere dönüşmekte gecikmiyor. Peki, toplumumuzun yeni teknolojilere tabi kılındığında artan insanlık dışılığını vurgulamak için robotları kullanan önceki filmleri nasıl görmezden gelebiliriz? Frank Langella’nın (2012) oynadığı Jake Schreier’in (Thunderbolts*) mükemmel "Robot and Frank" filminden, Will Smith’in oynadığı Alex Proyas’ın "I, Robot" filmine (2004), Hugh Jackman’ın oynadığı Shawn Levy’nin "Real Steel" filmine (2011), Chris Columbus’un "Bicentennial Man" filmine (1999) veya Neill Blomkamp’ın "Chappie" (2015) filmine kadar… Bu yıpranmış temayı zaten başarıyla keşfeden çok sayıda film var.

Giulio Callegari, Aldous Huxley’nin başyapıtı "Cesur Yeni Dünya"yı çağrıştıran "Harika Bir Dünya" ile ne yazık ki yaratığının elektrik tellerine takılıyor ve bu arada kesinlikle ihtiyacı olmayan Blanche Gardin’i de beraberinde sürüklüyor.

Filmdeki ana sorun, senaryonun yetersizliği ve karakterlerin derinlemesine işlenmemesi. Max karakteri, potansiyeli olmasına rağmen, bir türlü izleyiciyle bağ kurmayı başaramıyor. Onun motivasyonları ve duygusal çalkantıları yeterince aktarılamadığı için karakteri anlamakta ve onunla empati kurmakta zorlanıyoruz. Robot karakteri ise, ilk başta komik bir unsur olarak düşünülse de, zamanla sinir bozucu ve tekrarlayan bir karaktere dönüşüyor.

Filmin görsel açıdan da tatmin edici olmadığı söylenebilir. Distopik dünya yeterince inandırıcı ve etkileyici bir şekilde yansıtılamamış. Robotların tasarımı da özgünlükten uzak ve daha önce gördüğümüz diğer robot filmlerini hatırlatıyor. Mekanlar ise, Loire-Atlantique bölgesinin güzelliğini yansıtmasına rağmen, film için özel olarak seçilmiş gibi görünmüyor ve hikayeye katkıda bulunmuyor.

"Harika Bir Dünya", potansiyeli olan bir fikri hayata geçirmekte başarısız olan bir film olarak değerlendirilebilir. Blanche Gardin’in yeteneği harcanmış ve film, izleyicide kalıcı bir iz bırakmaktan uzak. Robot temalı filmlerin çokluğuna rağmen, bu film, türün ortalama örneklerinden biri olarak kalıyor.

Sonuç olarak, "Harika Bir Dünya", Blanche Gardin’in kariyerinde bir dönüm noktası olmaktan çok, unutulmaya mahkum bir film olarak kalacak gibi görünüyor. Filme verilen 1/4’lük puan, bu durumu açıkça ortaya koyuyor. Film, ne komedi ne de drama türünde beklentileri karşılayamıyor ve izleyiciye tatmin edici bir deneyim sunamıyor. Bu nedenle, bu filmi izlemek için zaman ayırmak pek de akıllıca bir seçim olmayacaktır.

RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Most Popular