Michelle Monaghan, "The White Lotus" Dizisindeki Rolü ve Dizinin Büyüsü Hakkında Konuşuyor
Michelle Monaghan’ı 25 yıldır ekranlarda görüyoruz. "Mission: Impossible" serisinden "Patriots Day"e, "Boston Public"ten "True Detective"e kadar birçok yapımda yer aldı. Ancak hiçbir şey, Monaghan’ın hayatına HBO’nun "The White Lotus" dizisinin 3. sezonundaki rolü kadar bir beklenti ve ilgi getirmedi. 48 yaşındaki oyuncu, "Gerçekten de bir kültürel fenomen ve evrensel olarak sevilen bir yapım," diyor. "Son birkaç ayımı Avrupa’da çalışarak geçirdim ve insanlar, gösteri ve gösterinin temaları hakkında en azından buradaki kadar heyecanlıydılar."
Monaghan, bu röportaj sırasında Mark Wahlberg ile "The Family Plan 2"nin çekimlerini yapıyordu. Ancak zihni, "White Lotus"un 5. bölümündeki karakteri Jaclyn’in eylemlerini çözmekle meşguldü. Jaclyn, arkadaşı Laurie’yi (Carrie Coon) Valentin (Arnas Fedaravičius) ile tanıştırmaya çalıştı. Ancak alkol dolu bir partiden sonra, Jaclyn Valentin ile birlikte oldu. Bu durumun yansımaları, altıncı bölümde hissedilecek.
Monaghan, "Jaclyn’in bazı sorunları var. Belki de evde tam olarak tatmin olmuyor ve bunu henüz kız arkadaşlarıyla paylaşmadı," diyor. "Başka yerlerde uyarım ve onay arıyor. (Jaclyn) muhtemelen ertesi sabah kız arkadaşlarına anlatacak. (Jaclyn) bunun çok büyük bir mesele olacağını düşünmüyor. Bu yüzden bunun onu şaşırtacağını düşünüyorum."
Jaclyn’in gece kaçamağının yanı sıra, birçok hayran Ratliff kardeşler Lochlan (Sam Nivola) ve Saxon’un (Patrick Schwarzenegger) öpüşmesi hakkında da konuşuyor. İkili, Chloe ve Chelsea ile birlikte bir teknede parti veriyordu ve uyuşturucu etkisi altındayken, kızların ısrarıyla Lochlan ve Saxon onları taklit ederek öpüştüler. Monaghan, "Çok tatlıydı ve o iki çocuğu çok seviyorum," diyor. "Bu, (White Lotus yaratıcısı) Mike White’ın yaptığı şey. … Ton konusunda bir ustalık var. Dramatik, komik, acımasız ve zaman zaman şok edici ve çok, çok yüzleşmeci. Ve bence bu yüzden insanlar bundan çok keyif alıyor."
- sezon Tayland’da geçiyor ve Jaclyn ve Laurie, kız arkadaşları Kate (Leslie Bibb) ile birlikte tatil yapıyorlar. Ancak geçen haftaki bölümde, bir partideyken farklılıkları daha da belirginleşiyor. Jaclyn ve Laurie shot atıp Rus tostu yapmaya çalışırken (yanlışlıkla "Shia LaBeouf" diye bağırıyorlar), Kate villaya dönüp pijamalarını giymeyi öneriyor.
Üçü arasındaki gerilim zaten kaynıyordu. Teksaslı bir ev hanımı olan Leslie, 3. bölümde kiliseye gittiğini ve Başkan Trump’a oy veren bir Cumhuriyetçi ile evlendiğini açıklıyor (dizi 2022’de yazıldı ve geçen yıl çekildi). Bu açıklamalar garip bir akşam yemeği yaratıyor. Monaghan, "Gerçek zamanlı olarak, insanlar bu çok geçerli konuşmaları yapıyorlar ve sürekli birbirimizi öğreniyoruz," diyor. "Bu ilişkinin benzersiz yanı, ve bence (çoğumuzun) anladığı şey, bunun ömür boyu arkadaş olabileceğimiz ve ortak bir geçmişe sahip olabileceğimiz gerçeği. Sadece ortak bir geçmişe sahip olmamız, farklı yaşam deneyimlerine sahip olmayacağımız ve değerlerimizi değiştirebilecek farklı şekillerde etkilenmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Ve tüm bunların konuşmaları ve politik görüşleri nasıl etkilediği çok önemli."
Dizinin üç bölümü daha var (final bölümü 6 Nisan’da yayınlanacak). Monaghan, Sam Rockwell’in (Bibb’in gerçek hayattaki partneri) katılımını "fantastik" olarak nitelendiriyor. Monaghan, "Sona kadar drama var, bu yüzden bu sorunun nasıl çözüldüğü veya çözülüp çözülmediği konusunda hayal kırıklığına uğramayacağınızı düşünüyorum," diye fısıldıyor. "Mike White tarzına uygun olarak, sonu çok beklenmedik ve derinden duygusal. Çok tatmin edici bir son olacak."
Monaghan’ın "The White Lotus"daki performansı, eleştirmenler ve hayranlar tarafından büyük beğeni topluyor. Jaclyn karakterinin karmaşıklığı ve Monaghan’ın bu karmaşıklığı ustaca yansıtması, dizinin izleyicilerle kurduğu bağın önemli bir parçası. Monaghan, karakterinin içsel çatışmalarını ve dış dünyayla olan etkileşimlerini gerçekçi ve inandırıcı bir şekilde canlandırarak, izleyicilerin Jaclyn’e empati duymasını sağlıyor.
Dizinin başarısının sırrı, sadece oyuncu kadrosunun yeteneğiyle sınırlı değil. Mike White’ın senaryosu, günümüz toplumunun önemli sorunlarına değinerek, izleyicileri düşünmeye ve sorgulamaya teşvik ediyor. Cinsiyet rolleri, sınıf farklılıkları, politik kutuplaşma gibi temalar, "The White Lotus"un her bölümünde farklı karakterler aracılığıyla işleniyor.
Monaghan’ın da belirttiği gibi, dizinin tonu da başarısının önemli bir parçası. Dram ve komedinin ustaca harmanlanması, izleyicilere hem eğlenceli hem de düşündürücü bir deneyim sunuyor. Şok edici olaylar ve acımasız diyaloglar, dizinin izleyiciyi sürekli tetikte tutmasını sağlıyor.
"The White Lotus"un 3. sezonunun finali yaklaştıkça, izleyiciler karakterlerin kaderini ve dizinin hangi mesajlarla sonlanacağını merakla bekliyor. Monaghan’ın "tatmin edici" ve "duygusal" olarak tanımladığı finalin, beklentileri karşılayacağı ve dizinin mirasını daha da güçlendireceği tahmin ediliyor.
Michelle Monaghan’ın "The White Lotus"daki rolü, kariyerinde bir dönüm noktası olabilir. Dizinin başarısı ve Monaghan’ın performansı, ona yeni fırsatlar sunacak ve onu daha geniş bir kitleye tanıtacak. Oyuncunun gelecekteki projeleri merakla bekleniyor.