Barcelona’nın Kader Haftası: Şampiyonlar Ligi ve El Clasico Arasında Bir Rüyaya Tutunmak
Barcelona için bir hafta, bir sezona bedel olabilir. Hansi Flick’in yönetimindeki Katalan devi, hem Avrupa’da hem de İspanya’da zirveye tırmanma hedefiyle kritik bir dönemece giriyor. Tarihi bir dörtleme potansiyeliyle dolu bu hafta, takımın kaderini belirleyecek zorlu maçlara sahne olacak.
Sezonun yoğun temposu Barcelona’yı yormuş olsa da, takım 55 maçlık bir maratonun ardından uzun süredir hayalini kurduğu başarıya her zamankinden daha yakın. Son altı yıldır süren karanlık dönemi, utanç verici mağlubiyetleri ve yanlış seçimleri geride bırakma fırsatı Barcelona’nın önünde.
Önlerinde altı maçlık bir yolculuk var. Bu yolculuğun en önemli durakları ise Şampiyonlar Ligi yarı final rövanşında Inter ile oynayacakları mücadele ve La Liga’da ezeli rakipleri Real Madrid ile yapacakları El Clasico. Inter’i eleyerek 10 yıl sonra Şampiyonlar Ligi finaline yükselmek ve Real Madrid’i yenerek 28. La Liga şampiyonluğuna bir adım daha yaklaşmak Barcelona’nın temel hedefleri arasında.
La Liga’da bitime dört hafta kala en yakın rakibi Real Madrid’in dört puan önünde lider durumda bulunan Barcelona, İspanya Süper Kupası ve Copa del Rey’i de müzesine götürmeyi başardı. 2019’dan bu yana ilk kez Şampiyonlar Ligi’nde yarı finale yükselen Katalan devi, tarihi bir dörtleme yapmaya çok yakın. Ancak futbolun acımasızlığı, her şeyi kazanma ihtimaliyle birlikte her şeyi kaybetme riskini de beraberinde getiriyor.
Bu durum, Barcelona’nın altyapısından yetişen birçok oyuncu için Avrupa futbolunun zirvesinde yaşanacak yeni bir deneyim olacak. Özellikle Inter’e karşı deplasmanda oynayacakları maç, takımın dayanıklılığını test edecek. İlk maçta alınan 3-3’lük beraberlik, İtalyan ekibinin Barcelona’ya ne kadar zor anlar yaşatabileceğini gösterdi.
Bu nedenle Barcelona’nın, salı akşamı San Siro’nun büyülü atmosferinde, tıpkı 2019’da Anfield’da yaşadığı gibi (ilk maçı 3-0 kazanmasına rağmen 4-0 yenilerek elenmişti) bir çöküş yaşamaması gerekiyor. Rüyaların yıkılmaması için sahada büyük bir mücadele sergilemeleri şart.
Katalan ekibi, Şampiyonlar Ligi’nde maç başına ortalama 3 golün üzerinde bir skor üretiyor. Bu hücum gücünü korumaları, hedefe ulaşmada önemli bir rol oynayacak. Ancak savunmada da çok daha iyi bir performans sergilemeleri gerekiyor.
Jules Koundé ve Alejandro Balde’nin sakatlıkları, bu zorlu görevde teknik direktör Hansi Flick’in işini zorlaştırıyor. Bu iki oyuncunun fiziksel özellikleri ve hücuma yaptıkları katkılar, takımın oyun planında önemli bir yer tutuyordu.
Ancak Barcelona’nın hücum hattında, tek başına bir maçın hatta bir sezonun kaderini değiştirebilecek bir yetenek bulunuyor. 17 yaşındaki Lamine Yamal, ilk maçta attığı gol ve Lionel Messi’yi andıran performansıyla adından sıkça söz ettirmişti. Maç sonrası yaptığı açıklamada "Milan’da her şeyimizi vereceğiz, berabere kalmamıza rağmen üstündük, turu geçeceğimizden eminim" diyerek ne kadar iddialı olduğunu göstermişti. Instagram hesabından yaptığı "Super Saiyen" paylaşımıyla da motivasyonunu ve kararlılığını ortaya koydu.
İspanyol oyuncu, eğer her şey yolunda giderse Şampiyonlar Ligi finalinde forma giyen en genç oyuncu unvanını elde edebilir. Ayrıca Robert Lewandowski’nin de sakatlığı geçmesiyle takıma dönmesi, Barcelona’nın hücum gücünü artıracak. Tecrübeli golcü, maça yedek kulübesinde başlayabilir.
Bayern Münih ile 2020 yılında Şampiyonlar Ligi’ni kazanan Lewandowski ve 2015’te Messi, Neymar ve Suarez ile aynı kupayı kaldıran Alman kaleci Marc-André ter Stegen, Barcelona kadrosunda Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşamış iki isim. Bu iki oyuncunun tecrübesi, takımın final yolculuğunda önemli bir rol oynayabilir. 31 Mayıs’ta Münih’te oynanacak finale giden yolu bilen bu iki oyuncu, diğer takım arkadaşlarına da yol göstereceklerdir. Bu, Barcelona taraftarları için bir asır gibi uzun bir süre.