Anneler Günü’nde Zihinsel Yükün Ağırlığı: "Hiçbir Şey İstemiyorum" Diyen Anneler Yalnız Değil
Birçok anne için Anneler Günü, kutlama ve sevinçten ziyade, aslında varoluşsal bir yorgunluğun ve tükenmişliğin sembolü haline gelebiliyor. “Kocam Anneler Günü için ne istediğimi sordu. Hiçbir şey dedim." Bu basit cümle, aslında pek çok annenin zihninde yankılanan karmaşık duyguları yansıtıyor. Bu, hediye istememekten öte, bir mola, bir duraklama, her şeyden uzaklaşma arzusunu ifade ediyor. Hava durumunu, çocuğun kıyafetini, beslenmesini, televizyon izleme süresini, park için uygun ayakkabıları düşünmeden geçirecek bir gün, belki de bir ömür…
TikTok’ta 670.000’den fazla izlenen bir video, bu hissin yalnız olmadığını gösteriyor. Birçok anne, "Hiçbir şeyle ilgilenmek istemiyorum. İstediğim zaman uyanmak, koltukta pineklemek istiyorum. Bir başkası her şeyi halletsin" şeklinde yorumlar yaparak, zihinsel yükün ağırlığı altında ezildiklerini dile getiriyor.
Atlanta, Georgia’da lisanslı bir evlilik ve aile terapisti olan Shay Thomas’a göre, bu durumun adı "zihinsel yük". Bu sadece kendi ihtiyaçlarımızla, işimizle ve ev işleriyle ilgilenmek değil, aynı zamanda başkalarının da sorumluluğunu taşımak anlamına geliyor.
Ekonomi zor durumda olsa da, Anneler Günü harcamalarında bir düşüş gözlemlenmiyor. Ancak bu durum, annelerin gerçek ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak. Zihinsel yük sadece yorucu olmakla kalmıyor, aynı zamanda ciddi sağlık sorunlarına da yol açabiliyor.
Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden araştırmacıların 322 anne üzerinde yaptığı 2024 tarihli bir araştırmaya göre, anneler zihinsel iş yükünün büyük bir kısmını üstleniyor ve bu durum depresyon, stres ve tükenmişlik düzeylerinin artmasına neden oluyor. Çalışmaya dahil olmayan Thomas, "Stresi vücudumuzda taşırız ve bu durum hastalıklara dönüşebilir. Doktora gidip kontrol yaptırmaya bile zamanımız kalmaz. Bu bir döngü haline gelir" diyor. Araştırmada belirtilen zihinsel iş yükü, tıbbi randevuları takip etmeyi, çocukların ruh sağlığını gözetmeyi, evi düzenlemeyi, okul dışı etkinlikleri organize etmeyi, öğle yemeklerini hazırlamayı, ödevlere yardımcı olmayı, çocuk bakımıyla ilgilenmeyi, banyo ve kişisel bakımı üstlenmeyi içeriyor.
Araştırmaya göre anneler, zihinsel olarak yorucu işlerin yaklaşık %73’ünden sorumluyken, partnerleri %27’sini üstleniyor. Fiziksel işlerde ise anneler %64, partnerler %36 oranında sorumluluk alıyor. Bu kadar fazla zihinsel yük taşımak, kızgınlığa ve partnerler ile çocuklar da dahil olmak üzere sevdiklerimizle olan önemli ilişkilere zarar verebiliyor.
Ancak Thomas, bu durumun tamamen partnerlerin suçu olmadığını belirtiyor. Zihinsel yükün, büyükanne ve annelerden kızlarına aktarılan nesiller arası ve sistemik faktörlerin bir sonucu olduğunu söylüyor. "Neredeyse kendini feda eden bir kadın olmak bir onur madalyası gibi görülüyor. Başkalarının bu şekilde takdir edildiğini gördüğünüzde, bir yanınızın da bunu yapmanız gerektiğini düşünüyorsunuz, bazen kendi sağlığınız pahasına bile."
Bir diğer önemli bakış açısı ise, "Annem öldü, ama Anneler Günü pazarlama e-postalarında boğuluyorum. Bunun nazik bir çözümü olmalı" şeklinde ifade ediliyor.
Thomas, zor olmasına rağmen bu döngüyü kırmanın mümkün olduğunu söylüyor. Partnerinizle zihinsel yükü eşit olarak paylaşmak hakkında başarılı bir konuşma yapmanın anahtarı, "bunun bir savaş olmadığını anlamak" ve konuşmaya "takım ruhu" ile girmek.
Thomas, kimin ne kadar yaptığını saymak yerine, partnerlerin birbirlerine sağlık, mutluluk ve huzura götüren bir hedef belirlemelerine yardımcı olmaları gerektiğini belirtiyor. Ve annelerin bu önemli konuşmayı yapmak için Anneler Günü’nü beklemelerine gerek yok.
Adrianna Rodriguez’e [email protected] adresinden ulaşılabilir.