ABD hükümeti, Yüksek Mahkeme’ye 350.000 Venezuelalı göçmenin koruma statüsünü askıya alma çağrısında bulundu. Bu hamle, ABD Adalet Bakanlığı’nın, San Francisco’daki bir federal yargıcın Venezuelalılar için geçici koruma statüsünü sürdüren ve dolayısıyla hükümetin planlarını engelleyen kararını bozma girişimidir.
Bu acil talep, silahlı çatışmalar veya doğal afetler nedeniyle ABD’ye sığınan göçmenleri sınır dışı edilmekten koruyan Geçici Koruma Statüsü (TPS) ile ilgilidir. Bu koruma statüsüne sahip kişiler, statülerinin 18 ay sonra sona ermesi durumunda hükümetin statülerini yenilemesine bağımlıdır. Ancak eleştirmenler, geçmişte bu koruma statüsünün otomatik olarak uzatıldığına dikkat çekiyor.
ABD İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem, söz konusu Venezuelalılar için korumanın 7 Nisan’da sona ereceğini duyurmuştu. Ayrıca TPS’nin Eylül ayında yaklaşık 250.000 Venezuelalı için daha sona ermesi bekleniyor. Bunun yanı sıra, Ağustos ayında korumaları sona erecek olan 500.000 Haitili de bu durumdan etkileniyor.
Ancak Kaliforniya’daki bir federal yargıç, İç Güvenlik Bakanı’nın planlarını Mart ayında geçici olarak askıya aldı. Yargıç Edward Chen, hükümetin 7 Nisan’da Geçici Koruma Statüsü’nü (TPS) kaldırma planının "ırkçılık koktuğunu" ve Venezuelalıları hatalı bir şekilde suçlu olarak tasvir ettiğini belirtti.
Başsavcı John Sauer, hükümet adına yaptığı açıklamada, Chen’in kararının hükümetin yetkilerine uygunsuz bir şekilde müdahale ettiğini savundu. Sauer ayrıca, "TPS’yi sona erdirme kararının nihai bir sınır dışı etme emri ile eş anlamlı olmadığını" ifade etti.
Yüksek Mahkeme’ye yapılan acil talep, Teksas’taki bir federal yargıcın hükümetin 18. yüzyıldan kalma bir savaş yasası olan Alien Enemies Act’e dayanarak Venezuelalıları sınır dışı etmesini yasaklayan bir kararıyla neredeyse aynı zamana denk geldi. Ancak bu davalar birbiriyle bağlantılı değil.
Donald Trump’ın Ocak ayında göreve başlamasından kısa bir süre önce, selefi Joe Biden TPS’yi 18 ay daha uzatmıştı. Biden hükümetinin sonunda, Venezuela, Haiti, Honduras, Nikaragua, Afganistan, Sudan, Ukrayna ve Lübnan’dan insanlar da dahil olmak üzere 17 ülkeden yaklaşık bir milyon göçmen TPS ile korunuyordu.
Bu karmaşık yasal ve siyasi mücadele, ABD’nin göçmenlik politikalarının karmaşıklığını ve hassasiyetini vurguluyor. Özellikle insani krizlerden etkilenen ülkelerden gelen göçmenlerin korunması, ABD’de uzun süredir devam eden bir tartışma konusudur.
Hükümetin bu konudaki tutumu, ulusal güvenlik endişeleri ve ekonomik faktörler gibi çeşitli etkenlerden kaynaklanıyor. Ancak eleştirmenler, bu tür politikaların insani sonuçlarına dikkat çekerek, ABD’nin uluslararası insan hakları yükümlülüklerine uyması gerektiğini savunuyorlar.
Yüksek Mahkeme’nin bu konudaki kararı, 350.000 Venezuelalı göçmenin geleceği üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olacak. Ayrıca, diğer ülkelerden gelen ve benzer koruma statülerine sahip olan göçmenler için de emsal teşkil edebilir.
Bu davanın seyrini etkileyebilecek bir diğer faktör ise, ABD’deki siyasi iklimdir. Göçmenlik konusu, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında önemli bir ayrılık noktası olmaya devam ediyor. Bu nedenle, Yüksek Mahkeme’nin kararının siyasi motivasyonlardan ne kadar etkileneceği belirsizdir.
Sonuç olarak, ABD’nin Venezuelalı göçmenlere yönelik politikaları, hem insani hem de siyasi açıdan önemli sonuçlar doğurabilecek karmaşık bir konudur. Yüksek Mahkeme’nin kararı, bu konuda önemli bir dönüm noktası olabilir ve ABD’nin göçmenlik politikalarının geleceğini şekillendirebilir.
Bu olay, aynı zamanda uluslararası toplumun dikkatini Venezuela’daki insani krize çekiyor. Ülkedeki siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, milyonlarca insanın evlerini terk etmesine neden oldu. Bu durum, komşu ülkeler ve uluslararası kuruluşlar için önemli bir insani yardım yükü oluşturuyor.
ABD’nin Venezuelalı göçmenlere yönelik politikaları, bu krize nasıl yanıt verdiği ve uluslararası sorumluluklarını ne kadar yerine getirdiği konusunda önemli bir gösterge olacaktır. Yüksek Mahkeme’nin kararı, bu konuda ABD’nin nasıl bir yaklaşım sergileyeceğini ortaya koyacaktır.
