ABD Başkanı Trump’tan Avrupa’ya Şok Tarife Tehdidi: Ticaret Savaşları Kızışıyor mu?
ABD Başkanı Donald Trump, 26 Şubat Çarşamba günü Beyaz Saray’da düzenlenen kabine toplantısında, Avrupa ürünlerine "yakın zamanda" %25 oranında gümrük vergisi uygulayacağını duyurdu. Bu açıklama, halihazırda gergin olan ABD-Avrupa ticaret ilişkilerini daha da tehlikeli bir zemine taşıyarak, olası bir ticaret savaşının fitilini ateşleyebilir.
Trump, toplantıda yaptığı açıklamada, "Kararımızı verdik ve yakında duyuracağız. %25 olacak" diyerek, bu oranın Kanada ve Meksika’ya da Nisan başından itibaren uygulanması beklenen tarife seviyesiyle aynı olacağını belirtti. Bu hamle, Trump yönetiminin "Amerika Önce" politikası doğrultusunda, ABD ekonomisini koruma ve yerli üretimi teşvik etme amacıyla atılmış bir adım olarak değerlendiriliyor.
Trump, aynı toplantıda Avrupa Birliği’ne (AB) yönelik şikayetlerini de dile getirdi. AB’nin Amerikan otomobillerini ve tarım ürünlerini kabul etmediğini iddia eden Trump, "Onlar bizden farklı bir şekilde faydalanıyorlar" diyerek, AB’nin ABD’ye karşı adil olmayan bir ticaret politikası izlediğini savundu.
ABD Başkanı, Avrupa ile olan ticaret açığının 300 milyar dolar olduğunu iddia etti. Ancak Avrupa Komisyonu, bu rakamı tartışmalı buluyor ve sadece mal ticaretinde açığın 150 milyar euro (157 milyar dolar) olduğunu, hizmetler de dahil edildiğinde ise ABD’nin ticaret fazlasının 50 milyar dolar olduğunu belirtiyor. Bu farklı rakamlar, ABD ile AB arasındaki ticaret dengesi konusundaki görüş ayrılığını açıkça ortaya koyuyor.
Trump, sert bir üslupla, "AB, ABD’yi dolandırmak için tasarlandı. Amaç buydu ve başardılar. Ama artık başkan benim" ifadelerini kullandı. Avrupa ülkelerinin misilleme yapmaya çalışabileceğini ancak bunun işe yaramayacağını savunan Trump, "Deneyebilirler ama etkileri asla aynı olmayacak çünkü biz çekilebiliriz. Biz bereket boynuzuyuz, herkesin istediği şeyiz ve misilleme yapmaya çalışabilirler ama işe yaramayacak" şeklinde konuştu. "Sadece hiçbir şey satın almamalıyız ve eğer bu olursa, biz kazanırız" diyerek de rest çekti.
Bu sert açıklamalara karşılık olarak, Avrupa Komisyonu’ndan bir sözcü, "Avrupa Birliği dünyanın en büyük serbest ticaret pazarıdır ve ABD için bir nimettir" şeklinde bir açıklama yaptı. Sözcü, AB’nin yeni gümrük vergilerine "kararlı ve derhal" karşılık vereceğini de vurguladı. Bu karşılıklı restleşmeler, ticaret savaşının her iki tarafının da geri adım atmaya niyetli olmadığını gösteriyor.
Kanada ve Meksika’ya uygulanan gümrük vergileri konusuna da değinen Trump yönetimi, daha önce ilan edilen ancak 4 Mart’a kadar askıya alınan vergilerin 2 Nisan’dan itibaren yürürlüğe gireceğini belirtti. Ticaret Bakanı Howard Lutnick, fentanil konusundaki vergilerin ise otuz gün daha askıda kalacağını ve bu süre zarfında Kanada ve Meksika’nın fentanil kaçakçılığıyla mücadele konusunda yeterli çaba gösterdiğini kanıtlamaları halinde sürenin uzatılabileceğini söyledi. Ancak Lutnick, hangi ürünlerin hangi tarihte yürürlüğe gireceğine dair detay vermedi.
Trump, Kanada ve Meksika ürünlerine %25 oranında gümrük vergisi uygulanacağını ilk olarak 1 Şubat’ta duyurmuş ve bu vergilerin ertesi gün yürürlüğe girmesi beklenirken, iki ülkeyle yapılan müzakereler sonucunda otuz günlüğüne askıya alınmıştı.
Bu korumacı önlemleri, Kanada ve Meksika’nın fentanil kaçakçılığıyla yeterince mücadele etmemesine bağlayan Trump, daha önce bu vergilerin başka nedenlerle de uygulanabileceğine dair bir açıklama yapmamıştı. Bu durum, vergilerin sadece fentanil meselesiyle ilgili olmadığını, daha geniş bir ticaret stratejisinin parçası olduğunu gösteriyor.
Trump’ın bu son açıklamaları, dünya ticaret sisteminde belirsizliği artırıyor ve ABD ile Avrupa arasındaki ilişkileri daha da gerginleştiriyor. Avrupa Birliği’nin misilleme yapması halinde, küresel ticaretin olumsuz etkilenmesi ve ekonomik büyümenin yavaşlaması kaçınılmaz olabilir. Bu nedenle, tarafların bir araya gelerek müzakere yoluyla bir çözüm bulması, küresel ekonomi için hayati önem taşıyor. Ancak Trump’ın uzlaşmaz tavrı ve AB’nin kararlılığı göz önüne alındığında, kısa vadede bir çözüm bulunması pek olası görünmüyor. Bu durum, küresel ticaretin geleceğiyle ilgili endişeleri artırıyor ve ticaret savaşının tırmanma riskini yükseltiyor.