ABD Yüksek Mahkemesi, Trump’ın Trans Bireyleri Ordudan Dışlama Kararını Onayladı
ABD Yüksek Mahkemesi, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın trans bireyleri ordudan dışlama yönündeki tartışmalı kararının uygulanmasına izin verdi. Mahkeme, davanın yargı sürecinin devam ettiği müddetçe Pentagon’un emrinin yürürlükte kalabileceğine hükmetti. Bu karar, Trump yönetiminin trans bireylere yönelik politikalarına ilişkin uzun süredir devam eden hukuki mücadelenin önemli bir aşamasını temsil ediyor.
Yüksek Mahkeme’nin kararı, üç liberal yargıcın muhalefetiyle alındı. Muhalif yargıçlar, kararın trans bireylerin haklarına zarar verebileceği ve ayrımcılığa yol açabileceği endişelerini dile getirdiler. Karar, davanın nihai sonucu olmamasına rağmen, Trump için önemli bir hukuki zafer olarak değerlendiriliyor. Trump, görev süresi boyunca Yüksek Mahkeme’ye yaptığı atamalarla mahkemenin yapısını önemli ölçüde sağa kaydırmıştı.
Alt Mahkeme Kararı ve Trump Yönetiminin Başvurusu
Kararın arka planında, alt mahkemenin trans bireylerin ordudan dışlanmasının Anayasa’nın eşitlik ilkesini ihlal ettiği yönündeki kararı yer alıyor. Trump yönetimi, bu karara itiraz ederek Yüksek Mahkeme’ye başvurdu ve tedbir kararının kaldırılmasını talep etti. Yönetim, kararın derhal uygulanmasına izin verilmesini istedi. Yüksek Mahkeme, bu talebi kabul ederek Trump yönetimine destek vermiş oldu.
Ancak, bu karar davanın nihai sonucu değil. Dava, tüm yasal süreçlerden geçtikten sonra tekrar Yüksek Mahkeme’nin önüne gelebilir. Bu durum, trans bireylerin ordudaki geleceğiyle ilgili belirsizliğin devam ettiğini gösteriyor.
Pentagon’un Yönergesi ve "Cinsiyet Disforisi" Tanımı
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), birkaç hafta önce trans bireylerin büyük ölçüde askerlik hizmetinden dışlanmasına yönelik bir yönerge yayınladı. Yönerge, aktif görevdeki askerler de dahil olmak üzere trans bireyleri kapsıyordu. Pentagon, askeri birliklerin sorumlularına 30 gün içinde "cinsiyet disforisi" tanısı veya öyküsü olan tüm personeli belirleme talimatı verdi. Bu kişilerin, "dosyaları kalmalarını haklı çıkarmadığı" sürece, ordudan çıkarılması ve onurlu bir şekilde terhis edilmesi öngörülüyordu.
"Cinsiyet disforisi," bireyin doğumda atanan cinsiyeti ile kendini hissettiği cinsiyet arasındaki uyumsuzluk durumunu ifade eder. Ancak, bu durumun kendisi, birçok uzman ve kuruluş tarafından askerlik hizmetine engel olarak görülmemektedir.
Trump’ın Ayrımcı Politikaları ve Trans Bireylerin Kimliği
Trump, göreve başlamasından bu yana trans bireylere karşı bir dizi ayrımcı önlem aldı. Bu önlemler, trans bireylerin temel haklarını kısıtlamayı ve onları toplumda ayrımcılığa maruz bırakmayı amaçlıyordu.
Trans bireyler, doğumda kendilerine atanan cinsiyetle özdeşleşmeyen kişilerdir. Bu, onların kendilerini farklı bir cinsiyette hissettikleri veya her iki cinsiyetle de özdeşleşmedikleri anlamına gelebilir. Trans bireylerin kimlikleri ve deneyimleri, çeşitlilik gösterir ve tek bir tanıma sığmaz.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Güncel Yaklaşımı
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 2019’dan beri trans ve cinsiyet çeşitliliğine sahip kimlikleri akıl hastalığı olarak sınıflandırmamaktadır. Bu değişiklik, cinsiyet kimliğine ilişkin modern bir anlayışı yansıtmakta ve trans bireylerin damgalanmasını azaltmayı amaçlamaktadır. WHO’nun bu kararı, trans bireylerin sağlık ve refahını desteklemeye yönelik küresel bir çabanın parçasıdır.
Pentagon’un Önceki Ayrımcılık Yasağı
Pentagon’un daha önceki bir yönergesi, cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığı yasaklamıştı. Bu yönerge, trans bireylerin askeri hizmette bulunabilmeleri ve diğer askerlerle eşit muamele görmeleri için bir zemin oluşturmuştu. Ancak, Trump yönetiminin kararıyla bu yönerge yürürlükten kaldırılmış ve trans bireylerin ordudaki varlığı yeniden tartışmalı hale gelmiştir.
Kararın Olası Sonuçları ve Toplumsal Etkileri
Yüksek Mahkeme’nin kararı, trans bireylerin askeri hizmete erişimi ve toplumdaki genel kabulü üzerinde önemli etkilere sahip olabilir. Karar, trans bireylerin kendilerini güvende ve kabul görmüş hissetmelerini zorlaştırabilir ve ayrımcılığı teşvik edebilir. Ayrıca, kararın diğer alanlarda da benzer ayrımcı politikaların uygulanmasına yol açabileceği endişesi bulunmaktadır.
Karar, aynı zamanda ABD’deki insan hakları savunucuları ve LGBTQ+ topluluğu tarafından büyük tepkiyle karşılandı. Bu gruplar, kararın trans bireylerin haklarına yönelik bir saldırı olduğunu ve ayrımcılığın kabul edilemez olduğunu vurguladılar. Karara karşı protestolar ve hukuki mücadelelerin devam etmesi bekleniyor.
Sonuç olarak, ABD Yüksek Mahkemesi’nin kararı, trans bireylerin hakları ve eşitliği konusunda süregelen tartışmanın önemli bir dönüm noktasını temsil ediyor. Kararın uzun vadeli etkileri henüz net olmamakla birlikte, trans bireylerin ve destekçilerinin haklarını savunmaya ve ayrımcılığa karşı mücadeleye devam etmeleri bekleniyor. Bu durum, trans bireylerin toplumdaki yerinin ve haklarının daha da tartışılmasına ve farkındalık yaratılmasına katkıda bulunacaktır.
