ABD Ordusu’nun Çin’e Karşı Pasifik’teki Yeni Silahı: FLRAA
ABD Ordusu, Pasifik’te Çin’e karşı koymak için geleceğin uzun menzilli hava saldırısı görevlerinde kullanılacak yeni bir tiltrotor uçağı olan FLRAA’yı tanıttı. Bu uçak, hem helikopter hem de uçak özelliklerini bir araya getirerek orduya eşsiz bir yetenek kazandırıyor. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in elinde benzer bir teknoloji bulunmaması, ABD’nin bu alandaki üstünlüğünü vurguluyor.
Ordu, FLRAA ile sadece 40 generali görevden almakla ve yapay zekanın kullanımına kapı açmakla kalmıyor, aynı zamanda geleceğini bu radikal hava aracı üzerine inşa ediyor. FLRAA’nın motorları, dikey kalkış ve iniş için helikopter gibi dönebiliyor, uzun mesafelerde ise uçak gibi yüksek hızda uçabiliyor.
Uçağın ilk olarak 2030’ların başlarında ordu envanterine girmesi bekleniyordu. Ancak, Savunma Bakanı Pete Hegseth’in 1 Mayıs’ta orduya Indo-Pasifik bölgesine daha fazla odaklanması talimatını vermesiyle birlikte planlar değişti. Bu bölgedeki uzun mesafeler ve Çin’in füze tehdidi, mevcut helikopterlerin kullanımını zorlaştırıyor.
Hava saldırısı görevleri, yani birliklerin döner kanatlı uçaklarla düşmanca bölgelere taşınması, ordunun karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan biri. 101. Hava İndirme Tümeni Komutanı Tümgeneral Brett Sylvia’nın belirttiği gibi, ordu modern savaşın gerektirdiği hız ve mesafeye sahip büyük ölçekli, uzun menzilli hava saldırılarını gerçekleştiremiyor. Xi Jinping’in askeri çatışmaya olan ilgisi göz önüne alındığında, bu durum kabul edilemez bir hal alıyor.
Bu nedenle ordu, devrim niteliğindeki uçağı mümkün olan en kısa sürede envanterine katmak istiyor. Genelkurmay Başkanı General Randy George, 7 Mayıs’ta Kongre’ye uçağın teslimatının birkaç yıl öne çekilerek 2028’e alınmasını istediğini söyledi. Kara Kuvvetleri Bakanı Dan Driscoll ise ana yüklenici Bell Textron ile görüşerek acil sipariş konusunu ele aldığını belirtti.
FLRAA’nın neden bu kadar önemli olduğu açıkça görülüyor. Ordu jargonunda kullanılan kısaltmasıyla FLRAA, yakıt ikmaline ihtiyaç duymadan 1.700 deniz mili uçabilecek ve 12 yolcuyu saatte 300 mil hıza yakın bir şekilde taşıyabilecek. Bu, yerini alacağı Black Hawk helikopterinin 183 mil hızına kıyasla önemli bir gelişme.
Pilotlar için tiltrotorun sunduğu ekstra menzil, hız ve beka kabiliyeti, helikoptere kıyasla büyük bir avantaj. Tiltrotor ile savaş alanında istedikleri gibi hareket edebilir, istedikleri zaman ve yerde, her türlü koşulda iniş yapabilirler.
Daha önce Marine Corps, Navy ve ABD Hava Kuvvetleri özel operasyon güçleri tarafından kullanılan V-22 Osprey, tiltrotor teknolojisinin ilk örneklerinden biriydi. İlk operasyonel tiltrotor olarak V-22, inişli çıkışlı bir geçmişe sahip olsa da, Afganistan’daki çatışmalarda kendini kanıtladı. 2013 yılında, hasar görmüş üç adet Air Force MV-22’nin Güney Sudan’dan Uganda’ya 500 mil uçarak yaralı Deniz Kuvvetleri SEAL’lerinin hayatını kurtarması da bu teknolojinin başarısını gösteren bir örnek.
Bu gelişmeler, ordunun tiltrotor konseptine yönelmesinde etkili oldu. Ancak, ordunun FLRAA’sı, ilk uçuşunu 2017’de yapan V-280 Valor prototipine dayanan tamamen yeni bir tasarım. V-22’den biraz daha küçük olan bu uçağın 47 metrelik gövdesi alüminyum bir yapıya ve karbon fiber kompozit bir kaplamaya sahip.
FLRAA’nın en önemli özelliği, tilt mekanizmasında yapılan geliştirmeler. Eski V-22’de tüm motor yuvası dönerken, ordunun uçağında bu sorun ortadan kalkıyor. İki motor yuvası kanatta sabit kalıyor ve yalnızca pervaneler, helikopter ve uçak modları arasında geçiş yapmak için dönüyor. Bu, hem daha güvenli hem de geliştirilmiş rotor tasarımı sayesinde helikopter modunda düşük hızda uçuşta çeviklik ve manevra kabiliyeti artıyor.
Bir diğer önemli fark ise ordunun tiltrotorunun çok görevli bir uçak olarak tasarlanmış olması. Her iki taraftaki kapı silahları, uçağın özel bir hava saldırı platformu olduğunu gösteriyor. V-22’de sadece kuyruk silahı bulunurken, yeni ordu tiltrotoru çeşitli dronelar da taşıyabiliyor. "Fırlatılan efektler" olarak adlandırılan bu dronelar, düşman ateşini saptırmak için kullanılan kendini koruma amaçlı tuzaklar, hedef arayan sensör dronları, elektronik harp karıştırma dronları ve tabii ki saldırı amaçlı silah dronlarını içeriyor.
Menzili sayesinde ordu tiltrotoru, bu droneları savaş alanının derinliklerine gönderebiliyor. Dron operasyonları göz önünde bulundurularak, uçağın yazılımı da önem taşıyor. Bu nedenle, uçakta yeni sistemlerin her zaman takılabileceği açık sistemli bir dijital omurga bulunuyor.
Daha da ilgi çekici olan ise FLRAA’nın kendi kendine uçabilme potansiyeli. 240 knot hızla Hawaii’den Filipinler’e 20 saatte gidebiliyor. Gelecekte FLRAA, insansız hava aracı olarak otonom bir şekilde uçarak ve ileri bir konumda mürettebatla yeniden bir araya gelerek kendi kendine konuşlanabilecek.
Ordu, Pasifik adalarını bir satranç tahtası gibi görüyor. Çin bir tehdit oluşturursa, tiltrotor FLRAA askerleri hızla ihtilaflı bölgelere taşıyarak Çin güçlerinin kontrolü ele geçirmesini engelleyebilir.
Şimdi ordu, radikal yeni uçağına uygun bir isim vermeye ihtiyaç duyuyor.