Columbia Öğrencisi Mahmoud Khalil’in Deport Edilmesi Girişimi: Tartışmalar ve İddialar
Amerika Birleşik Devletleri hükümeti, Columbia Üniversitesi öğrencisi ve Filistin yanlısı aktivist Mahmoud Khalil’in vize başvurusunda Birleşmiş Milletler Filistin mülteci ajansında (UNRWA) çalıştığını gizlediği iddiasıyla deport edilmesini talep ediyor. Bu durum, hem ifade özgürlüğü açısından bir sınav niteliği taşıyor hem de İsrail-Filistin çatışmasının ABD’deki yansımaları bağlamında geniş yankı uyandırıyor.
UNRWA, Filistinli mültecilere gıda ve sağlık hizmetleri sağlayan bir BM kuruluşu. Ancak, İsrail’in Gazze’deki savaşı sırasında tartışmaların odağı haline geldi. İsrail, UNRWA çalışanlarından 12’sinin 7 Ekim 2023’teki Hamas saldırısına karıştığını iddia ediyor. Bu iddia, ABD’nin kuruluşa yönelik fonlamayı durdurmasına yol açtı.
Donald Trump yönetimi, geçtiğimiz yıl New York’taki kampüs protestolarında öne çıkan isimlerden biri olan Khalil’i 8 Mart’ta gözaltına aldı ve ülkeden çıkarmak amacıyla Louisiana’ya gönderdi. Khalil’in destekçileri, onun ABD’nin İsrail ve Gazze politikasına kamuoyu önünde karşı çıktığı için hedef alındığını savunuyor ve davayı ifade özgürlüğü hakkının ihlali olarak görüyorlar. Khalil ise kendisini "siyasi tutsak" olarak tanımlıyor.
ABD hükümeti, Khalil’in ülkedeki varlığı veya faaliyetlerinin ciddi dış politika sonuçları doğuracağını iddia ediyor. Demokrat senatörler ise Trump yönetiminin Khalil’in tutuklanmasıyla göçmenlik yasalarını kötüye kullandığını belirtiyor.
Bir hakim, Khalil’in tutukluluğuna karşı açtığı dava (habeas başvurusu) başka bir federal mahkemede görülene kadar deport edilmemesine karar verdi. Suriye doğumlu ve Cezayir vatandaşı olan Khalil, 2022’de öğrenci vizesiyle ABD’ye giriş yaptı ve 2024’te daimi ikamet için başvurdu.
ABD hükümeti, Pazar günkü bir mahkeme dilekçesinde, Khalil’in deport edilme sürecinin devamı sırasında gözaltında tutulması gerektiği yönündeki argümanlarını sıraladı. Öncelikle, habeas davasının görüldüğü New Jersey’deki ABD Bölge Mahkemesi’nin yetkisi olmadığını savundu.
Dilekçede ayrıca, Khalil’in "bazı kuruluşlardaki üyeliğini" gizlediği ve bunun da deport edilme nedeni olması gerektiği belirtiliyor. Dilekçede, Khalil’in UNRWA’da 2023’te siyasi memur olduğunu açıklamadığı gerekçesiyle deport edilebileceği bilgisinin yer aldığı 17 Mart tarihli deport edilme davasına atıfta bulunuluyor.
Birleşmiş Milletler, Ağustos ayında yaptığı açıklamada, bir soruşturma sonucunda ajansın 32.000 personelinden dokuzunun 7 Ekim saldırılarına karışmış olabileceğini belirtmişti.
ABD mahkeme bildirisi, Khalil’i ayrıca, Beyrut’taki İngiliz elçiliğinde Suriye ofisinde çalıştığını ve Columbia Üniversitesi Apartheid’ı Durdurma Grubu’nun üyesi olduğunu vize başvurusunda belirtmemekle suçluyor.
Khalil’in avukatları, yorum talebine hemen yanıt vermedi. Ancak, CLEAR hukuk kliniğinin eş direktörü olan avukat Ramie Kassem, New York Times’a yaptığı açıklamada, yeni deport gerekçelerinin "apaçık zayıf ve bahaneci" olduğunu söyledi. Kassem, "Hükümetin bunları son anda eklemek için acele etmesi, en başından beri motivasyonunun Sayın Khalil’e Filistin haklarını ve yaşamlarını destekleyen korunmuş konuşması nedeniyle misilleme yapmak olduğunu vurguluyor" dedi.
Bu dava, ifade özgürlüğü, göçmenlik hukuku ve uluslararası ilişkiler gibi çeşitli konularda önemli soruları gündeme getiriyor. ABD hükümetinin Khalil’in deport edilmesini istemesi, Filistin yanlısı aktivizme yönelik baskı olarak yorumlanabilirken, hükümetin ise bu durumu ulusal güvenlik ve dış politika çıkarlarını koruma çabası olarak savunduğu görülüyor.
Bu olay, ABD’de İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili tartışmaların ne kadar hassas ve kutuplaşmış olduğunu da gösteriyor. Khalil’in davası, siyasi görüşleri nedeniyle hedef alındığına inanan aktivistlerin ve göçmenlerin endişelerini artırırken, diğerleri ise hükümetin yasalara uyma ve ulusal çıkarlarını koruma hakkını savunuyor.
Davanın ilerleyen aşamalarında, mahkeme hem Khalil’in ifade özgürlüğü hakkını hem de hükümetin ulusal güvenliği koruma sorumluluğunu tartmak zorunda kalacak. Bu davanın sonucu, gelecekteki göçmenlik davaları ve siyasi aktivizmin sınırları açısından önemli emsaller oluşturabilir. Sonuç olarak, bu dava sadece Khalil’in geleceğini değil, aynı zamanda ABD’deki ifade özgürlüğü ve göçmen hakları konusundaki tartışmaları da derinden etkileyecek potansiyele sahip.