Rubio, Filistin İlişkileri Ofisi’nin Sorumluluklarını Kudüs’teki ABD Büyükelçiliği’ne Devretme Planı
Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Filistin İlişkileri Ofisi’nin (PAO) sorumluluklarını Kudüs’teki ABD Büyükelçiliği’ne devretmeyi planlıyor. Bu hamle, Başkan Donald Trump’ın ilk döneminde uygulamaya koyduğu, İsrail’in başkentindeki diplomatik misyonu sürdürme amacını taşıyor. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tammy Bruce, Rubio’nun kararını Salı günü düzenlediği basın toplantısında duyurdu.
Bruce, "Bakan Rubio, Filistin İlişkileri Ofisi’nin sorumluluklarını tamamen Kudüs’teki ABD Büyükelçiliği’nin diğer bölümlerine devretme kararı aldı," dedi. Bu kararın, İsrail’in başkentinde ABD’nin İsrail Büyükelçisi’ne rapor veren birleşik bir ABD diplomatik misyonu olan ilk Trump dönemi çerçevesini yeniden tesis edeceğini de sözlerine ekledi. Bruce ayrıca, ABD’nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee’nin önümüzdeki haftalarda birleşmeyi uygulamak için gerekli değişiklikleri yapmaya başlayacağını belirtti.
Biden Yönetimi, Trump’ın Filistin Politikalarını Geçersiz Kıldı
Bruce, "Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ile olan tarihi ilişkisine, İsrail’in güvenliğini güçlendirmeye ve tüm bölge için daha iyi bir yaşam yaratmak amacıyla barışı güvence altına almaya kararlıdır," dedi.
Biden yönetimi, Trump’ın ilk yönetiminde Kudüs’teki Filistinlilere yönelik konsolosluğu kapatmasını tersine çevirdikten sonra, 2022’de ABD Filistin İlişkileri Ofisi’ni kurmuştu.
Trump, Kudüs’ü Resmi Olarak İsrail’in Başkenti Olarak Tanıdı ve ABD Büyükelçiliği’nin Taşınması Talimatını Verdi
Biden’ın bu hamlesi, bazıları tarafından Mayıs 2022’de Elad kasabasında balta ve bıçak taşıyan iki Filistinlinin üç İsrailliyi öldürdüğü bir terör dalgasından sonra Filistin liderliğini ödüllendirmek olarak görüldü.
İlk Trump yönetimi, 2020’de İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Sudan ve Fas arasındaki diplomatik ilişkileri normalleştirmek için Abraham Anlaşmaları olarak adlandırılan çığır açan anlaşmaları müzakere etmeye yardımcı oldu.
ABD Askeri Personeli Kendini İsrail Büyükelçiliği Önünde Ateşe Verdi
İsrail hükümeti, Kudüs’ün bölünmemiş İsrail başkenti statüsünü baltalayacağı gerekçesiyle Kudüs’te Filistin konsolosluğunun yeniden açılmasına şiddetle karşı çıktı.
ABD Kudüs Büyükelçiliği Yasası 1995, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyor ve bölünmemiş bir şehir olarak kalması çağrısında bulunuyor.
Trump, 2017’de Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımış ve ertesi yıl ABD Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşımıştı.
Rubio’nun Hamlesinin Potansiyel Etkileri
Rubio’nun Filistin İlişkileri Ofisi’nin sorumluluklarını ABD Büyükelçiliği’ne devretme kararı, bölgedeki ABD diplomasisi ve İsrail-Filistin çatışması üzerinde önemli etkilere sahip olabilir.
Bu hamle, İsrail’in Kudüs üzerindeki egemenliğini daha da meşrulaştırma ve Filistinlilerle doğrudan diplomatik angajmanı azaltma olarak yorumlanabilir. Ayrıca, Biden yönetiminin İsrail-Filistin meselesine yönelik politikasında bir değişimi işaret edebilir ve Trump yönetiminin daha İsrail yanlısı duruşuna geri dönüşü temsil edebilir.
Karar, Filistinliler ve uluslararası toplumun bazı kesimleri tarafından eleştirilebilir. Filistinliler, bu hamleyi Kudüs üzerindeki haklarının daha da baltalanması ve gelecekteki bir devlet için umutlarının zayıflatılması olarak görebilirler. Uluslararası toplumun bazı kesimleri ise, bu kararın İsrail-Filistin barış sürecini daha da karmaşık hale getirebileceği ve bölgede gerilimi artırabileceği endişesini taşıyabilirler.
Öte yandan, İsrail ve destekçileri bu hamleyi memnuniyetle karşılayabilirler. İsrail, Kudüs’ün bölünmemiş başkenti olduğunu savunuyor ve ABD’nin bu yöndeki adımlarını İsrail’in egemenlik haklarının tanınması olarak görüyor.
Gelecek Beklentileri
Rubio’nun kararının uygulanmasının önümüzdeki haftalarda gerçekleşmesi bekleniyor. ABD Büyükelçisi Huckabee, birleşmeyi gerçekleştirmek için gerekli değişiklikleri yapmaya başlayacak. Bu sürecin nasıl yürütüleceği ve Filistin İlişkileri Ofisi personelinin geleceği belirsizliğini koruyor.
Bu hamlenin, İsrail-Filistin çatışması ve bölgedeki ABD diplomasisi üzerindeki uzun vadeli etkileri henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak, bu kararın bölgede önemli bir tartışma ve gerginlik kaynağı olacağı açıktır.