Google, İsrail ve Tartışmalı Nimbus Projesi: ADL’nin Girişimleri ve Artan Eleştiriler
Google’ın ana şirketi Alphabet, İsrail hükümetiyle olan Project Nimbus adlı bulut hizmetleri anlaşmasının, çatışma bölgelerinde insan hakları ihlallerine katkıda bulunup bulunmadığının araştırılmasını talep eden bir hissedar önerisiyle karşı karşıya. Bu öneri, 6 Haziran’daki hissedar toplantısında oylanacak.
Anti-Defamation League (ADL), Alphabet’e bir mektup göndererek bu öneriyi, Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar (BDS) hareketinin bir "hile"si olarak nitelendirdi. BDS hareketi uzun zamandır İsrail’e yönelik Amerikan yardımını kısıtlamaya çalışıyor. ADL CEO’su Jonathan Greenblatt, "9 numaralı öneri, aslında İsrail’in ulusal güvenliğini zayıflatmaya yönelik, ince örtülü bir hile. Alphabet’i, ülkenin öz savunma yeteneklerini destekleyen hayati teknolojiyi esirgemeye zorlayarak, İsrail’in kendini savunma hakkını baltalamayı amaçlıyor" dedi.
Google, Nimbus’u "İsrail Devleti’ni dijital olarak dönüştürmek için bulut hizmetleri" olarak tanımlıyor. Nimbus’un gerçekte ne için kullanıldığı ise hala belirsizliğini koruyor. Bir bulut ve yapay zeka sistemi olduğu için, çeşitli amaçlarla kullanılabileceği düşünülüyor. İnsan hakları grupları, proje hakkında daha fazla bilgi talep etmesine rağmen, bu talepleri karşılıksız kaldı. Google, projede yer alan tek büyük ABD şirketi değil. Amazon da önemli bir paydaş olarak bulut altyapısı sağlıyor.
Şirket içinde, İsrail’in Filistinlilere karşı giderek artan "soykırım" politikalarının, Google’a karşı, bu katliama suç ortaklığı nedeniyle yasal işlemlere yol açabileceği endişeleri dolaşıyor. Aralık ayında New York Times, şirket avukatlarının, "Google Cloud hizmetlerinin, İsrail’in Batı Şeria’daki faaliyetleri de dahil olmak üzere, insan hakları ihlallerinin kolaylaştırılması için kullanılabileceği veya bunlarla bağlantılı olabileceği" konusunda endişeli olduğunu bildirdi.
Geçtiğimiz yıl boyunca İsrail, Gazze’deki Filistin nüfusunu büyük ölçüde azalttı. Bu durum, "soykırım" yönünde geniş çaplı kınamalara ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından ülke lideri Benjamin Netanyahu aleyhine savaş suçları suçlamalarının yapılmasına yol açtı. Birleşmiş Milletler’in tahminine göre, İsrail’in saldırısı sonucu yaklaşık 50.000 Filistinli öldürüldü ve bunların çoğunluğunu kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. İsrail, bölgedeki "Blitzkrieg"i sırasında, gazetecileri ve sağlık çalışanlarını cezasız bir şekilde hedef aldı ve hastaneleri ve diğer kritik altyapıyı açıkça hedef aldı. Hükümet yakın zamanda, Gazze’yi kalıcı olarak işgal etme ve "düzleştirme" planlarını açıkladı.
Google’ın Nimbus ile ilgili hissedar önerisi konusundaki kurumsal karmaşası, aynı zamanda The Intercept’in, şirketin Nimbus’un İsrail hükümetine hizmet vermeden önce sorunlu olabileceğini ne derece önsezdiğini ortaya çıkardığı bir zamana denk geliyor. Bilgiler, yöneticilerin teknoloji şirketinin kontrolünden çıkma potansiyeli konusundaki endişelerini gösteren 2021 tarihli gizli bir iç rapora dayanıyor. Google, "Google Cloud Hizmetleri, İsrail’in Batı Şeria’daki faaliyetleri de dahil olmak üzere, insan hakları ihlallerinin kolaylaştırılması için kullanılabileceği veya bunlarla bağlantılı olabileceği" ve bunun da "itibar kaybına" neden olabileceği konusunda endişeliydi.
Daha da sorunlu olanı, Google’ın İsrail’in Nimbus’u ne yapacağını kontrol etme konusunda sınırlı bir yeteneğe sahip olacağından endişe duymasıydı. Anlaşmanın yapısı nedeniyle, proje, İsrail’in eline geçtiğinde büyük ölçüde Google’ın kontrolünün ötesinde olacaktı. Raporda, şirketin "müşterilerin, müşteriye uygulanan yasanın ihlali dışında herhangi bir nedenle hizmetleri kullanma hakkına sahip olduğu için, ihale şartları tarafından kısıtlanacağı" belirtiliyor.
The Intercept makalesi ayrıca, Nimbus anlaşmasının Google’ı İsrail ulusal güvenlik devletine ne derece bağladığını da açıkça ortaya koyuyor. Makalede, sözleşmenin, çabanın gizli doğasını ele alabilen, Google içinde gizli bir İsrail ekibinin oluşturulmasını zorunlu kıldığı belirtiliyor:
Google, İsrail hükümetiyle olan bağları konusundaki eleştirileri (hem kendi saflarından hem de dış gruplardan) bastırmaya çalışarak yıllarını geçirdi. Endişeli Google çalışanları, teknoloji devinin Project Nimbus ile bağlarını kesmesi için sık sık lobi faaliyetlerinde bulundu. Bu arada, No Tech for Apartheid gibi gruplar, projeyi ve İsrail hükümeti tarafından işlenen devam eden vahşetteki potansiyel rolünü sürekli olarak kınamaya çalıştı. Google, kamuoyunda hiçbir zaman endişeye yakın bir şey ifade etmedi ve Nimbus’un Orta Doğu’daki önemli bir müttefik için kritik bir program olduğunu savunmaya devam etti.
Nimbus projesi etrafındaki bu tartışmalar, sadece Google’ın itibarını değil, aynı zamanda teknoloji şirketlerinin çatışma bölgelerindeki rolü ve insan hakları sorumlulukları konusundaki küresel tartışmayı da alevlendiriyor. Hissedar önerisi, Google’ın bu konudaki duruşunu netleştirmesi ve projenin etik sonuçlarını derinlemesine araştırması için bir fırsat sunuyor. Ancak ADL’nin müdahalesi ve Google’ın geçmişteki tutumu, bu konuda şeffaf ve tarafsız bir değerlendirme yapılıp yapılmayacağı konusunda soru işaretleri yaratıyor. Sonuç olarak, 6 Haziran’daki hissedar toplantısı, bu tartışmanın geleceği açısından kritik bir dönüm noktası olacak.