Pennsylvania’da Transgender Atlet Tartışması: Lise Yarışında Tartışmalı Zafer
Pennsylvania’da bir lise atletizm yarışında yaşanan olay, transgender sporcuların katılımı konusundaki ulusal tartışmayı yeniden alevlendirdi. Plymouth-Whitemarsh Lisesi’nden kıdemli transgender öğrenci Luce Allen, SOL American yarışmasında 200 metrede birinciliği, birinci sınıf biyolojik kadın atleti sadece onda iki saniyeden daha az bir farkla geride bırakarak kazandı.
Allen’ın 25.20 saniyelik derecesi, kendi kişisel rekoruyken, bu sonuç, aynı zamanda erkek 200 metre koşucularının ön elemeler de dahil olmak üzere en yavaş dördüncü derecesi olacaktı. Erkekler kategorisindeki birincilik dereceleri ise sırasıyla 21.72 ve 21.96 saniye olarak kaydedildi.
Athletic.net’e göre Allen, 2023’ten beri kızlarla yarışıyor. Allen’ın ikinci sınıf öğrencisi olduğu bu tarihten önce, 2022’de, yani lise birinci sınıfta iken, ne erkek ne de kız takımlarında "Allen" soyadına sahip bir atlet yer almıyordu. Bu durum, Allen’ın geçiş sürecini ve atletizm kariyerindeki değişimini gözler önüne seriyor.
Mart ayında Pennsylvania Interscholastic Athletic Association (PIAA) yönetim kurulu toplantısında bir avukat tarafından okunan Allen’ın açıklamasında, transgender bireylerin biyolojik cinsiyetlerini paylaşanlarla rekabet etmeye zorlanmasının, onların gelişimini olumsuz etkileyeceği belirtildi. Allen, "Trans bireylerin kendi cinsiyetlerine karşılık gelen bir takımla yarışma yeteneğini ortadan kaldırırsanız, onların insan olarak gelişme fırsatını ellerinden almış olursunuz" dedi. "Trans atletler, diğer liseli atletler gibi, sadece yarışmak isteyen çocuklar."
Allen’ın annesi Sarah Hansen de aynı toplantıda, kendisinin ve ailesinin, Allen’ın "her zaman olmuş olduğu kız"a dönüşme yolculuğunda olduğunu ve Allen’ın erkeklerle yarışmasının "zalimce" olacağını ifade etti. Hansen, "Çocuğum kalbinde ve ruhunda bir kadın ve tıbbi test sonuçlarına göre de öyle" dedi.
Takım baş antrenörü Christopher Jackson ise Allen’ın takımdaki varlığının "birlik, sportmenlik ve kapsayıcılık ruhunu" geliştirdiğini vurguladı. Jackson, "Onlar cesaretleri, çalışma azimleri ve sevdikleri spora olan sarsılmaz bağlılıklarıyla hayranlık uyandırıyorlar" dedi. Hansen, Allen’ın "kızlara karşı oynamak isteyen bir erkek, kız soyunma odasına girmek için bir yol arayan bir avcı veya erkekler kadar iyi olmayan bir erkek olmadığını" belirtti ve "O bir kız" dedi.
Pennsylvania eyaleti, UPenn yüzücüsü Lia Thomas’ın 2022’de NCAA Division I ulusal şampiyonluğunu kazanmasıyla, biyolojik erkeklerin kızlara ve kadınlara karşı yarışması konusunu gündeme getiren ilk yerlerden biri oldu.
Donald Trump’ın başkanlığı döneminde, biyolojik erkeklerin kız ve kadın sporlarından uzak tutulması yönündeki kararnameye paralel olarak, yönetimi, Ivy League Okulu hakkında bir Title IX soruşturması başlattı. Bu kararname, kız ve kadın sporlarını biyolojik cinsiyete göre korumayı amaçlıyordu.
Ancak, Pennsylvania’daki okullar, Şubat ayında imzalanan bu kararı uygulamayı reddettiler. Kaliforniya, Maine ve diğer eyaletler de bu kararı görmezden geldi.
Bu olay, transgender sporcuların katılımı konusundaki karmaşık ve hassas tartışmayı bir kez daha ön plana çıkarıyor. Bir yandan, kapsayıcılık ve transgender bireylerin kendi kimlikleriyle uyumlu bir şekilde spor yapma hakları savunulurken, diğer yandan, biyolojik avantajların adil rekabeti zedeleyebileceği endişesi dile getiriliyor.
Tartışmanın odak noktası, transgender atletlerin, özellikle ergenlik dönemini erkek olarak geçirenlerin, kadın atletlere göre sahip olabileceği potansiyel fiziksel avantajlar üzerinde yoğunlaşıyor. Bu avantajlar, kemik yoğunluğu, kas kütlesi, akciğer kapasitesi ve diğer faktörleri içerebilir. Bu tür avantajların, kadın atletlerin yarışma şansını azaltabileceği ve sporun adaletini zedeleyebileceği savunuluyor.
Öte yandan, transgender hakları savunucuları, transgender bireylerin dışlanmasının ayrımcılık olduğunu ve sporun herkes için kapsayıcı olması gerektiğini vurguluyorlar. Ayrıca, hormon tedavisi ve diğer tıbbi müdahalelerin, transgender atletlerin biyolojik avantajlarını azalttığını ve onları diğer kadın atletlerle daha rekabetçi hale getirdiğini belirtiyorlar.
Bu tartışma, sadece spor dünyasını değil, aynı zamanda hukuk, etik ve sosyal adalet gibi alanları da kapsıyor. Transgender sporcuların katılımı konusundaki nihai çözümün, tüm paydaşların çıkarlarını dikkate alan, adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir yaklaşım gerektirdiği açıktır.
Bu olay, Pennsylvania’da ve ülke genelinde bu konudaki tartışmaların daha da yoğunlaşmasına neden olacak gibi görünüyor. Okullar, spor kuruluşları ve yasama organları, transgender sporcuların katılımını düzenleyen politikalar ve yasalar geliştirmeye çalışırken, bu karmaşık ve hassas konuyu dikkatle ele almak zorundalar.
Sonuç olarak, Luce Allen’ın zaferi, sadece bir atletizm yarışmasının sonucu değil, aynı zamanda transgender bireylerin spor dünyasındaki yerini sorgulayan ve tartışmaya açan bir dönüm noktası olarak tarihe geçecektir. Bu olay, kapsayıcılık, adalet ve rekabet gibi temel değerlerin nasıl dengeleneceği konusunda daha derinlemesine düşünmemizi sağlayacak ve gelecekteki politikaların ve uygulamaların şekillenmesinde önemli bir rol oynayacaktır.