ABD’nin Küresel Medya Ajansı’nın Geleceği Belirsizliğini Koruyor
The Excerpt podcast’inin özel bir bölümünde, 7 Mayıs 2025’te yayınlanan bir analizde, Çin ve Rusya’dan gelen propaganda ve yanlış bilgilendirme akışına karşı bir siper olarak ABD Küresel Medya Ajansı’nın (USAGM) Amerikan özgürlüğünün ve demokrasisinin küresel bir simgesi olduğu ve her gün yaklaşık 500 milyon dinleyiciye ulaştığı belirtiliyor. USAGM’nin altındaki altı kuruluştan ikisi Amerika’nın Sesi (VOA) ve Radio Free Europe/Radio Liberty (RFE/RL). Başkan Donald Trump tarafından Mart ayında bu kuruluşları dağıtma yönünde çıkarılan bir başkanlık emri mahkemeler tarafından iptal edilmiş olsa da, Cumhuriyetçiler başkanın gündemini yerine getirmeyi amaçlayan yeni bir bütçe üzerinde çalışırken, varlıklarının devamlılığı belirsizliğini koruyor. Peki Amerikalılar neden bu konuyla ilgilenmeli? Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde (CSIS) araştırmacı olan Japhet Quitzon, ajansın Amerikan kültürünü ve değerlerini yaymadaki tarihi rolünü tartışmak üzere The Excerpt’e katılıyor.
Dana Taylor, programın sunucusu, USAGM’nin geleceği belirsizken, Amerikalıların neden umursaması gerektiğini sorguluyor ve Japhet Quitzon’dan bu konuya ışık tutmasını istiyor. Quitzon, USAGM’nin önemli bir misyona sahip olduğunu ve bu misyonun özellikle günümüz dünyasında daha da önemli hale geldiğini vurguluyor.
Amerika’nın Sesi’nin (VOA) Kökenleri ve Amacı
Taylor, VOA’nın ilk yayınını 1942’de Almanya’ya yaptığını ve bu yayında "Size bugün ve her gün Amerika’dan sesler getiriyoruz. Bundan sonra size Amerika’yı ve savaşı anlatacağız. Haberler bizim için iyi olabilir, haberler kötü olabilir, ama size gerçeği söyleyeceğiz" ifadesinin yer aldığını hatırlatıyor. Quitzon, VOA’nın amacının, Amerikalılar için iyi veya kötü olup olmadığına bakılmaksızın, olgusal bilgileri aktarmak olduğunu belirtiyor. Nazi dezenformasyonunun Avrupa radyolarında yaygın olması nedeniyle, Amerika Birleşik Devletleri’nin olup bitenlerle ilgili güncel gelişmeler sağlaması gerekiyordu. Ayrıca, Avrupa halkına Amerikan yaşamından kesitler, Amerikan müziği ve Amerikan kültürü sunularak, bu ülkeye giren insanların değerlerinin neler olduğu gösterilmeye çalışılıyordu. Bu tür bir yumuşak güç, fikirler savaşı kavramı, VOA’nın ilk adımlarında başladı ve daha sonraki yayın organlarına da yayıldı.
Radio Free Europe/Radio Liberty’nin (RFE/RL) Doğuşu
Soğuk Savaş sırasında Amerika Birleşik Devletleri, savaşa girdiğinden çok daha fazla güce sahip bir konumdaydı. Avrupa savaşla harap olmuş, Asya yeniden inşa ediliyordu ve ABD dünyanın en büyük ekonomisi ve en büyük sanayi güçlerinden biriydi. Bu nedenle, etkisini genişletmesi gerektiğine karar verdi. Radio Free Europe, 1940’ların sonlarında Rus uydu devletlerini, Çekoslovakya, Polonya, Macaristan ve Doğu Almanya gibi yerleri hedef alarak ortaya çıktı ve VOA’nın benimsediği kültürel ve gerçeklik yönünü geliştirdi. Radio Liberty ise 1950’lerin başlarında, özellikle Sovyetler Birliği ve ona bağlı cumhuriyetlere karşı kuruldu. Başlangıçta, Bolşevizme Karşı Kurtuluş Radyosu gibi daha savaşçı bir tona sahipti, ancak daha sonra Radio Liberty olarak yumuşatıldı. Amacı, olgusal haberler sunmak ve Amerikan yaşamına ve Amerikan değerlerine bir pencere açmaktı.
Günümüz Dünyasında USAGM’ye Duyulan İhtiyaç
Taylor, VOA’nın ilk yayınından 80 yıldan fazla zaman geçtikten sonra, Soğuk Savaş’ın sona ermesi, internet ve sosyal medya gibi gelişmelerle birlikte, bu türden geleneksel medyaya olan ihtiyacın ortadan kalktığı yönünde argümanlar olduğunu belirtiyor. Quitzon ise özellikle günümüzde bağımsız yayın organlarına hala önemli bir ihtiyaç olduğunu savunuyor. Telefonlarımızda ve sosyal medyada dolaşan çok fazla dezenformasyon ve yanlış bilgilendirme olduğunu vurguluyor. TikTok, X veya diğer platformlarda gezinirken, sizi belirli bir düşünce tarzının yörüngesine sokmaya çalışan vahşi iddialarla karşılaşmamak mümkün değil. Bu türden fantastik iddialar, insanları aynı türden bilgi döngüsüne sokarak, saçma olsa bile inanmalarına yol açabilir. Amerika’nın Sesi ve Radio Free Europe/Radio Liberty gibi yayın organları, tarafsız ve olgusal haberler verme misyonuna sahipti ve özellikle sosyal medyadaki tüm bu gürültüyle birlikte, bundan ayrı bir sesin olması çok önemli.
USAGM’nin Kapatılmasının Rusya ve Çin’e Etkileri
Trump’ın Küresel Medya Ajansı’nı kapatma emri imzaladığında, Çin ve Rusya’nın bu durumu kutladığı belirtiliyor. Newsweek’e göre, Çin devlet medyası kuruluşu Global Times’ın editör kadrosu, "Sözde özgürlük feneri olan VOA, kendi hükümeti tarafından kirli bir bez gibi atıldı" açıklamasını yaptı. Rus propagandacıları da bağımsız gazetecileri "hendekte ölmek" üzere hainler olarak nitelendirerek kutlama yaptı. Quitzon, bu kuruluşların yokluğunun Çin ve Rusya’yı nasıl etkileyeceğini açıklıyor. Rus ve Çin dezenformasyon kanalları, deep sahte, astroturfing veya sosyal medyadaki sahte hesaplar aracılığıyla mesaj yayarak her yerde yaygın hale geliyor. Amerika’nın Sesi ve benzeri kuruluşların yokluğunda, kurallara dayalı uluslararası düzene karşı, demokrasiye ve basın özgürlüğüne karşı mesajlar yaymakta serbest kalabilirler. Bu durum, uluslararası toplum ve eşikteki ülkeler için büyük bir tehlike oluşturuyor. Günümüzde, dezenformasyonun artmasıyla birlikte, insanların hükümetlerine ve savaş sonrası kurulan uluslararası düzene olan inancı azalıyor.
USAGM’nin Finansmanının Geleceği
Quitzon, bu bütçe sürecinin bu ajansları tamamen ortadan kaldırmayacağından emin olunabileceğini, ancak Kongre tarafından feshedilmeleri için bir yasanın geçirilmesi gerektiğini belirtiyor. Ancak, her bir doları keserek ve iskelet kadro gibi çalışmaya devam etmelerine neden olarak "bin kesik" ile ölüme yol açabilirler. Binlerce insanın işten çıkarılması, belirsiz vize durumları ve bu kuruluşlardan destek alamaması gibi durumlar yaşanabilir. Temsilciler Meclisi Başkanı’nın bu konuda zorlu bir görevi olduğunu, çünkü herkesin bu konuya aynı şekilde yaklaşmadığını belirtiyor. Başkanla aynı fikirde olan ve Amerika’nın Sesi gibi kuruluşları liberal kurumlar olarak gören birçok kişi olsa da, gerçek bilgileri yayma ve insan hakları sicili kötü olan ülkelere karşı durma misyonuna inanan Cumhuriyetçiler de var.
Radio Free Asia’nın (RFA) Güneydoğu Asya’daki Rolü
Taylor, Güneydoğu Asya’ya ve yayın ajansının bir diğer uluslararası kolu olan Radio Free Asia’ya (RFA) dönüyor. Myanmar’ın (eski Burma) çok fazla siyasi çalkantı ve insan hakları ihlallerine sahne olduğunu belirtiyor. Quitzon, RFA’nın Myanmar’daki sürekli değişen çatışmayı haberleştirmede önemli bir rol oynadığını belirtiyor. Sivil savaş, etnik silahlı gruplar ve iktidardaki cunta arasındaki devam eden çatışmalar çok değişken bir durumda ve savaş çizgileri her gün bulanıklaşıyor. Ateşkesler bir gün içinde yürürlüğe girebiliyor ve kalkabiliyor ve RFA, Myanmar halkını neler olup bittiği, hatların nasıl göründüğü ve işlerin nereye gittiği konusunda bilgilendirmede çok önemli. Myanmar’daki yaklaşan seçimleri kapsayacakları için bu özellikle önemli olacak. Cunta hükümeti, ülkenin önemli bölgeleri üzerinde resmi kontrolü olmamasına rağmen, Myanmar genelinde seçimler yaparak meşruiyet kazanmayı hedefliyor. RFA ve Amerika’nın Sesi, son zamanlarda meydana gelen ve büyük yıkıma yol açan depremde de önemli bir rol oynadı. Bu yayın organları, insanların neler olduğunu anlamaları ve fikirlerini oluşturmaları için hala çok önemli.
Ajanslara Yönelik Liberal Önyargı Eleştirileri
Quitzon, bu ajanslara yönelik en büyük eleştirilerden birinin, Trump yönetimi tarafından dile getirilen liberal önyargı olduğunu kabul ediyor. Trump yönetiminin birçok farklı yayın organını hedef aldığını, basına erişimi kısıtladığını ve insanları sahte haberler olarak nitelendirdiğini belirtiyor. Trump’ın kendi gündemine daha uygun bir dinleyici kitlesi aradığını ve liberal yayın organlarının başkanın gündemine eleştirel yaklaşmasının şaşırtıcı olmadığını ifade ediyor. Ülke için bunun ne anlama gelebileceğine dair endişeler olsa da, özgür bir basının ülkenin çıkarına olduğuna inanıyor.
Corporation for Public Broadcasting’in (CPB) Finansmanının Kesilmesi
Taylor, Trump’ın ayrıca 1,1 milyar dolarlık yıllık bütçesi olan ve NPR ve PBS gibi kamu medya kuruluşlarını kısmen finanse eden Corporation for Public Broadcasting’in (CPB) finansmanını kesme niyetini açıkladığını belirtiyor. Quitzon, bunun gerçekleşmesi durumunda en çok yerel medya kuruluşlarının etkileneceğinden endişe ediyor. Belirli bir topluma hizmet eden yerel radyo ve televizyon programları, doğru ve güncel bilgi sağlamada topluluklarının dayanak noktasıdır. Özgür söylem ve doğru bilgi olmadan, düzgün bir şekilde işlev görmeye devam etmek zorlaşıyor. İnsanların tarafsız bilgilerle kendi seçimlerini yapmalarına izin vermek önemli. Yerel bölgelerde giderek daha az kaynakla, bunlar yerel sorunlara karşı hassas olmayabilecek ve konuları bugünkü yerel medya kuruluşları kadar derinlemesine ele almayabilecek büyük medya holdingleri tarafından ele geçirilecek. NPR için de ciddi tehlike söz konusu ve bu da doğru bilgi sağlamada ve zamanın önemli sorunlarını vurgulayan programlar yayınlamada önemli bir rol oynadı.
Sonuç
Japhet Quitzon, USAGM ve benzeri kuruluşların önemli bir role sahip olduğunu ve finansmanlarının kesilmesi durumunda, uluslararası toplum ve Amerika Birleşik Devletleri için olumsuz sonuçlar doğabileceğini vurguluyor. Programın sonunda, Kari Lake’in, VOA’nın muhafazakar One America Network ile işbirliği yapacağını ve ücretsiz programlama sağlayacağını duyurduğu bir son dakika bilgisi paylaşılıyor.