Wednesday, May 7, 2025
HomeYaşam tarzıPierre Bénichou: Bir Mizah Figürünün Biyografisi ve Mirası

Pierre Bénichou: Bir Mizah Figürünün Biyografisi ve Mirası

Pierre Bénichou, Benjamin Puech, Figaro, biyografi, röportaj, medya, mizah, Frédéric Beigbeder, Les absents, levez le doigt!, Jean-Paul Enthoven, Grasset, gazetecilik, gazeteci, saltimbank, Jour de France, Le Nouvel Observateur, Albert Camus, Catherine Camus, Franz-Olivier Giesbert, Laurent Ruquier, Nicoletta, Clémentine Dabadie, François Hollande, Bibliothèque nationale de France, Brigitte Bardot, Roger Vadim, Robert Scipion, verbicruciste, De Gaulle, Pieds-noirs, Grosses têtes, On va s’gêner, Avrupa 1, RTL, Ruquier, Oran, Cezayir, Yahudi, edebiyat, yayıncılık, kitap

Pierre Bénichou: Bir Üslup Figürü – Benjamin Puech’ten Eşsiz Bir Biyografi

Benjamin Puech’ün "Pierre Bénichou, une figure de style" adlı kitabı, biyografi ile kişisel anlatının sınırlarını aşan, türler arası bir yapıt olarak öne çıkıyor. Le Figaro’da genç bir gazeteci olan Puech, medyanın ve mizahın önde gelen isimlerinden Pierre Bénichou’ya duyduğu tutkuyla bu eseri kaleme almış. Yazar, titiz bir araştırmanın, anekdotların ve samimi bir bakış açısının harmanlandığı bu lezzetli kitapta, Frédéric Beigbeder’in "Günümüzde onun kadar özgür, çılgın ve mizah dolu birini göremiyorum" sözleriyle tanımladığı, özgün bir figürün portresini çiziyor.

Pierre Bénichou’nun Yeniden Canlanan Ruhu: "Mizah Prensi" ve Medya Dünyası

Le Figaro’nun Benjamin Puech’e yönelttiği soru, günümüz gençliğinin Pierre Bénichou gibi bir "dinozor"a nasıl ilgi duyabileceği üzerine odaklanıyor. 1938’de Oran’da doğan ve 2020’de Paris’te 82 yaşında hayata veda eden Bénichou, Puech’in ilgisini çeken sıra dışı bir figür olarak beliriyor. Puech, Bénichou’nun ölüm haberini yazarken onun sesini duyduğunda adeta bir "aşk" yaşadığını belirtiyor. Radyo ve televizyonda duyduğu diğer isimlere benzemeyen, "farklı bir adam" olduğunu seziyor.

Bénichou’nun Jean-Paul Enthoven’ın Grasset yayınlarından 2017’de çıkan tek kitabı "Les absents, levez le doigt!" (Eksikler, parmak kaldırın!) Puech’i derinden etkiliyor. Puech, kitabın üslubundan, özgürlüğünden ve kalemin doğruluğundan etkileniyor. Daha sonra Bénichou’nun kişiliğinin diğer yönlerini, özellikle de bilerek veya bilmeyerek hayatına kattığı o görkemli havayı takdir etme fırsatı buluyor.

Puech, Bénichou’da en çok gazeteciyi mi yoksa biraz gece kuşu olan cambazı mı beğendiği sorusuna, her şeyden önce güçlü bir gazetecilik merakı duyduğunu ifade ediyor. Gazetelerin nasıl yapıldığını, okuyucuyu yakasından nasıl yakaladığını ve bırakmadığını öğrenmek istiyor. Bénichou’nun hem Jour de France’ta yazdığı küçük trajedilerde hem de Le Nouvel Observateur’de zamanın ruhunu nasıl yakalayacağını merak etmesinde bu merakı görüyor.

Puech’i Bénichou’nun kendine özgü gazetecilik pratiğine çeken şey ise, hikaye anlatma sanatına verdiği önem. Puech, somut, bakış açısı olan ve gerektiğinde farklı bir duruş sergileyen bir makale okumaktan daha çok zevk aldığını belirtiyor. Pierre Bénichou’nun "lafını esirgemeyen" biri olarak ünü, hiç de haksız bir üne sahip olmadığını vurguluyor. Ancak Puech, aynı zamanda Bénichou’nun bir bilgin, gazetecilik ve edebiyat aşığı olduğunu da ekliyor. Bénichou, basını ve edebiyatı mutlu bir şekilde harmanlayan bir nesle aitti. Puech’e göre, Bénichou, Oran’da manevi bir çevreden gelen özgür bir ruhtu. Albert Camus’nün kızı Catherine Camus bile ailesinin mizah anlayışını hala hatırlıyor.

Kitabın önemli bir anahtar kelimesi de "çeşitlilik". Puech, Bénichou’nun benimsediği her şeydeki çeşitliliğin, tanıklar aracılığıyla görüldüğünü belirtiyor: Franz-Olivier Giesbert, Frédéric Beigbeder, Laurent Ruquier, Nicoletta, Clémentine Dabadie, François Hollande… Bu, olağanüstü bir karşılaşmalar galerisi. Puech, bu durumun kendisini çok etkilediğini itiraf ediyor. Bu kitabın, klasik anlamda bir biyografi olmayabileceğini, ancak kişiliklerin ve ortamların çeşitliliğinin kendisini heyecanlandırdığı bir tanıklıklar bütünü olduğunu söylüyor.

Puech, pratik bir bakış açısıyla, makalelerin hala bir yerlerde var olup olmadığını kontrol ettikten sonra, Fransa Ulusal Kütüphanesi’nde uzun saatler geçirdiğini ve ardından Bénichou’yu tanıyanları aramaya başladığını anlatıyor. Yaklaşımının biraz obsesif olduğunu kabul ediyor. Tüm bu tanıklıklar, karmaşık bir adamın portresini çizmeye yardımcı oldu. Puech, insanların anılarının farklı, hatta çelişkili olabileceğini fark ettiğini de belirtiyor. Ancak bundan rahatsızlık duymuyor. Bir karakteri anlamak için kesin cevaplar vermeye gerçekten gerek var mı? Belki de ipuçları ve izler yeterlidir.

Puech, Bénichou’nun izini gazetelerde bir yıl boyunca kaybettiği bir dönem olduğunu da anlatıyor. Onu nasıl bulduğunu ise şöyle açıklıyor: 1950’lerin sonunda Bénichou’yu kaybetti. Sahip olduğu tüm bilgileri toplamasına rağmen, onu bulmak imkansızdı. Belki makaleleri imzalamıyordu -ki bu o dönemde yaygın bir uygulamaydı- belki de bir takma ad kullanıyordu. Sonunda, 13 Haziran 1958’de, Brigitte Bardot sayesinde izine rastlıyor. Bénichou, Bardot’nun eski arkadaşı ve Pygmalion’u Roger Vadim’i tanıyordu. Dönemin büyük yıldızıyla röportaj yapıyor. Puech, bu küçük röportajı canlı ve etkili bulduğunu belirtiyor. Ancak Bénichou’nun en güzel makalelerinin, daha sonra Le Nouvel Observateur’de kaybettiği arkadaşlarına yazdığı ölüm ilanları olduğunu düşünüyor. Örneğin, haftalık derginin kelime oyunları uzmanı Robert Scipion’un ölüm ilanı: "Scipion, seksen yaşına gelmeyi bekleyen gençlik, bizi hiç yaşlı olduğunu söylemeden sessizce ölmek için." Puech, yazımında kolaylıklara kaçmayan bu sanatsal, hassas tarafı sevdiğini vurguluyor.

Puech, tıpkı arkadaşı Albert Camus gibi Pierre Bénichou’nun da Cezayir’deki parçalanmayı, iki ülkesi arasındaki ayrılığı nasıl yaşadığı sorusuna "Kötü!" cevabını veriyor. Bénichou’nun bu konuyu sürekli olarak gündeme getirdiğini, çoğu zaman Fransa ile Cezayirli Yahudiler arasındaki ilişkinin benzersizliğini vurguladığını belirtiyor. Cezayir’i savaştan önce terk eden Pierre Bénichou, bağımsızlık yanlısı söyleme duyarlıydı, ancak daha sonra fikrini değiştirdi. Puech, Bénichou’nun öfkesinin, birçok Pied-noirs gibi De Gaulle etrafında kristalleştiğini, çünkü kendilerini ihanete uğramış hissettiklerini düşünüyor. Generalin onlara söylediği "Sizi anlıyorum" sözünü aslında kimse tam olarak anlamadı. Cezayirli Yahudilerin bu ülkede 1830’dan beri değil, yüzyıllardır yaşadığı unutulmamalı. Puech, Bénichou’nun, 1960’ta Le Monde gazetesinde, bağımsızlık yanlıları iktidara geldiğinde Pied-noirs’in geleceği hakkında endişelerini dile getiren, aşırı pasifist olan babasının öfkesini de miras almış olabileceğini ekliyor.

Puech, "Grosses têtes" (Büyük Kafalar) dönemi hakkında ise şunları söylüyor: Pierre Bénichou, onlarca yıl boyunca mizahını kendisine, arkadaşlarına ve Castel’deki uzun gecelerine sakladı… Bu, somut bir mizah anlayışıydı, bir iş değil, daha çok bir yaşam biçimiydi. O kadar tembel ki, onu çalışkan biri olarak görmek mümkün değil. Puech’e göre, bu aynı zamanda hayatın saçmalığını mutlu bir şekilde benimsemenin bir yoluydu. Hafiflik, derinliğin zıttı değildi. Radyoda, özellikle de Europe 1’de "On va s’gêner" (Rahatsız Olacağız) ve ardından RTL’de "Les Grosses Têtes"te (Büyük Kafalar) bir "karakter" haline geldi. Her konuda fikri olan, aynı anda birçok rolde birden oynayabilen: kara mizah, Sapeur Camembert şakası, şiirsel taraf. Kışkırtmaktan asla korkmadan! Bu nedenle Franz-Olivier Giesbert’in şu tespiti: "Bazen gülmekten utandık, o kadar harikaydı ki." Puech, Ruquier’nin karakterin yeteneğini fark ettiğini ve doğaçlamalarını teşvik ettiğini, dolayısıyla Bénichou için çok şey yaptığını düşünüyor. Tersi de kesinlikle doğru: programın bir direğiydi. Yönetilemez ve fırtınalı tarafı -geç kalması, canlı yayında uyuyakalması, dinleyicileri azarlaması- dehasının bir yansımasıydı. Pierre Bénichou hiçbir şeyi diğerleri gibi yapmadı. Bu, büyük bir asalet unvanıdır.

*’Aux éditions du Rocher, 204 sayfa, 19,90 €.’

RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Most Popular