Trump’tan Medyaya Savaş İlanı: Kamu Fonlarının Kesilmesi ve "Halkın Düşmanı" İlanı
Donald Trump, göreve geldiği ilk günden bu yana gazetecilere karşı düşmanca bir tavır sergilemiş ve son olarak bazı Amerikan medya kuruluşlarını "hasta" ve "halkın düşmanı" olarak nitelendirmiştir. Bu sert çıkış, Trump’ın popülaritesinin düştüğünü gösteren anketlerin yayınlanmasının ardından gelmiştir. Trump, bu söylemlerinin ötesine geçerek, 1 Mayıs’ta yayınladığı bir kararnameyle "taraflı medya kuruluşlarına" yapılan "vergi mükellefi sübvansiyonlarını" durdurma emri vermiştir. Kararnameye göre, "medyaya kamu fonu sağlanması sadece modası geçmiş ve gereksiz değil, aynı zamanda gazeteciliğin bağımsızlığı imajına da zarar vermektedir."
Bu kararnameyle hedef alınan iki kuruluş, Amerika’nın en büyük televizyon ve radyo yayın ağları olan Public Broadcasting Service (PBS) ve National Public Radio (NPR)’dir. Kararname, "Bu iki kuruluşun da vergi mükelleflerine güncel olaylarla ilgili adil, doğru ve tarafsız bir tablo sunmadığını" iddia etmektedir. Bu doğrultuda, Corporation for Public Broadcasting (CPB)’den PBS ve NPR’ye yapılan finansmanı durdurması talep edilmektedir. CPB, 1967’deki kamu yayıncılığı reformundan bu yana federal hükümet sübvansiyonları aracılığıyla kamu görsel-işitsel içeriğini desteklemek ve teşvik etmekle görevli bir kurumdur.
PBS ve NPR ise Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en büyük kamu medya kuruluşlarıdır. Televizyon ve radyo programları, yüzlerce yerel bağlı istasyon aracılığıyla yayınlanmakta ve her hafta milyonlarca dinleyici ve izleyiciye ulaşmaktadır. Kamu sübvansiyonlarına ek olarak, bağışlarla da finanse edilmektedirler.
Kararname, bu kararı haklı çıkarmak için Corporation for Public Broadcasting’in "tarafsızlık ilkesini yansıtması ve herhangi bir siyasi partiyi desteklememesi veya katkıda bulunmaması" gerektiğini belirtmektedir. Trump yönetimi, PBS ve NPR’nin Demokrat Parti’nin bilgi taşıyıcıları olduğuna inanmaktadır.
Donald Trump, yeniden seçildiğinden beri Amerikan medyasını öncelikli hedeflerinden biri haline getirmiştir. Pazartesi günü, bazı medya kuruluşlarını "hasta" olarak nitelendirmiş ve politikalarına karşı olumsuz anketler yayınlamalarının ardından "seçim sahtekarlığı" nedeniyle soruşturulmaları gerektiğini iddia etmiştir. Trump, Truth Social adlı sosyal medya platformunda, "Hastalar, benim hakkımda neredeyse sadece olumsuz makaleler yazıyorlar, ne kadar iyi iş çıkardığımın önemi yok (…) ve gerçekten de halkın düşmanları," şeklinde bir paylaşımda bulunmuştur.
Amerikan başkanı, özellikle son günlerde onay oranlarında düşüş olduğunu gösteren anketler yayınlayan Washington Post, ABC News ve New York Times’ı hedef almaktadır. Trump, "Bunlar karamsar suçlular. Anketlerinin gösterdiğinden çok daha geniş bir farkla seçimleri kazandığımda abonelerinden ve okuyucularından özür diliyorlar, çok fazla güven kaybediyorlar ve sonra yeni bir döngü için hile yapmaya ve yalan söylemeye devam ediyorlar," diye eklemiştir.
Donald Trump ayrıca Çarşamba günü, hükümetinin New York Times’a karşı olası bir yasal işlem olasılığını "yakından incelediğini" ve gazetenin "seçimler de dahil olmak üzere müdahale" suçunu işlemiş olabileceğini iddia etmiştir. Trump, CBS özel kanalı da dahil olmak üzere diğer medya kuruluşlarına karşı açtığı davaları hatırlatarak, Truth Social platformunda "Times da potansiyel olarak yasa dışı davranışlarından dolayı hesap vermelidir," şeklinde bir mesaj yayınlamıştır.
Şubat ayında Beyaz Saray, Associated Press (AP)’in, Başkan Trump tarafından Meksika Körfezi yerine ilan edilen "Amerika Körfezi" adını benimsememesi üzerine, bu saygın Amerikan haber ajansına erişimini önemli ölçüde kısıtlamıştı. Bu karar, AP tarafından mahkemeye taşınmıştır. Trump yönetimi ayrıca, Voice of America, Radio Free Europe/Radio Liberty ve Radio Free Asia gibi Amerika’nın denizaşırı "seslerinin" dağıtılmasına da öncülük etmiş ve bu durum da mahkemelerde itirazlara yol açmıştır.