Sivil Toplumdan Yeni Hükümete Göç Politikası Çağrısı
Almanya’da yaklaşık 300 sivil toplum kuruluşu, yeni federal hükümete yönelik ortak bir çağrıda bulunarak, sorumluluk sahibi bir göç politikası izlenmesini talep etti. Kuruluşlar, göçmenlerin ve sığınmacıların Alman toplumunun ayrılmaz bir parçası olduğunu ve Almanya’ya ait olduklarını vurguladı. 293 kuruluş ve dernek tarafından yapılan açıklamada, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) ve Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) tüm Almanya’da yaşayan insanlar için sorumluluk alması gerektiği belirtildi.
Kuruluşlar, bazı toplumsal grupların dışlanmasının toplumsal uyumu baltaladığını ve buna son verilmesi gerektiğini vurguladı. Açıklamada, "Toplumumuzu bölen mülteciler ve göçmenler değil, ülkemizin yapısal ve sosyal sorunlarına uzun süre yeterince eğilmeyen bir politikadır" ifadelerine yer verildi.
Sivil toplum örgütleri, sığınmacı ve göçmenlik konularında yaşanan belirsizlik ve yetersizlik hissinin güçlendiğini, bunun yerine işleyen bir iltica, kabul ve entegrasyon politikasına ihtiyaç duyulduğunu dile getirdi. Açıklamada, "Şimdi ihtiyaç duyulan, açık ve çeşitli toplumumuzu tehlikeye atmak yerine, sorumlu davranan bir göç politikasıdır" denildi.
Çağrıda bulunan kuruluşlar, sorumluluk sahibi bir göç politikasının öncelikle bireysel iltica hakkının korunmasını içerdiğini vurguladı. Sınırda geri çevirmeler, kriz bölgelerine geri göndermeler ve iltica sürecinde sığınmacılar aleyhine delil yükümlülüğünün tersine çevrilmesi gibi uygulamaların kabul edilemez olduğu belirtildi. Yeni İçişleri Bakanı olarak atanması beklenen Alexander Dobrindt’in (CSU) sınır kontrollerini sıkılaştırma planları, Federal Polisin zaten personel sorunları yaşadığı uyarısına rağmen eleştirildi. Ayrıca, koalisyonun aile birleşimini kısmen askıya alma kararı da tepkiyle karşılandı.
Kuruluşlar, yeni hükümetin gelenlerin entegrasyonu ve kabulüyle de ilgilenmesi gerektiğini belirtti. Bu bağlamda, aile birleşimini askıya almak yerine, tüm insanların entegre edilmesi ve ailelerin güvende hissetmesi gerektiği vurgulandı. Örgütler, vatandaşlığa geçiş ve yurttaşlık haklarına erişimin adil bir şekilde düzenlenmesini, dil kursları ve gelenlerin bakımı gibi entegrasyon yapılarına yatırım yapılmasını talep etti.
Ayrıca, yeni hükümetin göçün tüm ekonomik potansiyelinden yararlanması, nitelik ve işe alım önündeki engelleri kaldırması ve "şanslı oturma izni" uygulamasının kalıcı hale getirilmesi gerektiği ifade edildi. Kuruluşlar, "Gerçek bir rota değişikliğine ve tüm mülteciler için çalışma yasaklarının tutarlı bir şekilde kaldırılmasına ihtiyaç vardır" şeklinde konuştu. Uzmanlar, Almanya’daki vasıflı iş gücü açığını gidermek için göçün kaçınılmaz olduğunu savunuyor.
Kuruluşlar, iltica süreçlerinin üçüncü ülkelere devredilmesini reddediyor. Bunun yerine, uluslararası mülteci korumasında dayanışmacı bir sorumluluk paylaşımı talep ediyorlar. Örgütler ve dernekler, açık bir toplum için sorumluluk almaya çağırıyor. Açıklamada, "Demokrasiyi savunmak isteyenler, sivil topluma ve özellikle göçmenlerin kendi örgütlenmelerine saygı duymalı ve onları güçlendirmelidir" denildi.
Çağrıyı imzalayan kuruluşlar arasında Pro Asyl, Amnesty International, Brot für die Welt (Dünya için Ekmek), Der Kinderschutzbund (Çocukları Koruma Derneği), Paritätische Gesamtverband (Paritätische Genel Birliği), Caritas, Diakonie, Reporter ohne Grenzen (Sınır Tanımayan Gazeteciler), Jesuiten-Flüchtlingsdienst (Cizvit Mülteci Servisi), Seebrücke (Deniz Köprüsü), Kindernothilfe (Çocuk Acil Yardım), SOS Kinderdorf (SOS Çocuk Köyü), Misereor ve Terre des Hommes gibi önemli isimler yer alıyor.
Haberde ayrıca, Almanya’daki iltica başvurusu sayısının geçen yıl önemli ölçüde azaldığına dikkat çekildi. 2025 yılının ilk aylarında da bir önceki yıla göre Almanya’da daha az sayıda insan koruma aradı. Ek olarak, kalıcı koruma statüsü alan kişilerin sayısı da giderek azalıyor. Uzmanlar, bu düşüşün nedeninin Suriye’deki değişen siyasi durum ve Avrupa’nın caydırıcı politikaları olduğunu belirtiyor.
Bu sivil toplum kuruluşlarının ortak çağrısı, Almanya’da göç politikalarının geleceği hakkında önemli bir tartışma başlattı. Kuruluşlar, yeni hükümetin insan haklarına saygılı, entegrasyonu teşvik eden ve göçmenlerin ekonomik potansiyelinden yararlanan bir göç politikası izlemesi gerektiğini vurguluyor. Çağrı, Almanya’nın göçmenlere karşı tutumunun sadece insani bir zorunluluk değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bir gereklilik olduğunu da ortaya koyuyor. Yeni hükümetin bu çağrıya nasıl yanıt vereceği ve izleyeceği göç politikası, Almanya’nın geleceği açısından büyük önem taşıyor.