WASHINGTON — Savunma Bakanı Pete Hegseth, Başkan Donald Trump yönetimi altında devam eden askeri üst düzey kadro tasfiyesinin bir parçası olarak, ordunun en kıdemli generallerinin ve amirallerinin yüzde 20’sinin görevden alınmasını öngören bir planı duyurdu.
Hegseth, 5 Mayıs tarihli bir notunda, üst düzey subay pozisyonlarının ortadan kaldırılmasının, "büyümelerini ve etkinliklerini engelleyen gereksiz bürokratik katmanlardan arındırılmış, yenilik ve operasyonel mükemmelliği yönlendiren olağanüstü üst düzey liderler yetiştirmek" için gerekli olduğunu belirtti.
Hegseth, Pentagon’un aktif görevdeki dört yıldızlı generallerinin ve amirallerinin en az yüzde 20 oranında azaltılmasını talep etti. Dört yıldızlı subaylar, Genelkurmay Başkanı ve yardımcısı ile silahlı kuvvetler de dahil olmak üzere ordudaki en üst görevleri işgal ediyor.
Yaklaşık 1,3 milyon askerden oluşan aktif görev gücünde 37 dört yıldızlı general ve amiral bulunmaktadır.
Hegseth, göreve geldiğinden beri üst kademelerde büyük değişiklikler yaptı. O ve Trump, daha önce Genelkurmay Başkanı olan Hava Kuvvetleri Generali CQ Brown gibi askeri yetkililerin en kıdemlisini zaten görevden aldı. Deniz Kuvvetleri’ne liderlik eden Amiral Lisa Franchetti de görevden alınanlar arasında.
Hegseth, çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık çabaları gibi sözde "uyanık" politikaları destekleyen subaylara karşı duyduğu antipatiyi açıkça dile getirdi.
Hegseth’in bu yaklaşımı, ordunun geleneksel liderlik anlayışına meydan okurken, aynı zamanda muhafazakar kesimden de destek görüyor. Savunma Bakanı, ordunun daha verimli ve odaklanmış bir yapıya sahip olması gerektiğine inanıyor. Bu nedenle, gereksiz bürokratik katmanların ortadan kaldırılması ve yenilikçi liderlerin önünün açılması gerektiğini savunuyor.
Ancak Hegseth’in bu adımları, ordunun içinde de tartışmalara yol açıyor. Görevden alınan subayların yerine kimlerin atanacağı ve bu değişikliklerin ordunun etkinliği üzerindeki potansiyel etkileri merak konusu. Bazı askeri uzmanlar, bu tür büyük çaplı tasfiyelerin, ordunun tecrübe ve bilgi birikimini kaybetmesine neden olabileceği konusunda endişelerini dile getiriyor.
Öte yandan, Trump’ın da askeri liderlerle geçmişte yaşadığı anlaşmazlıklar göz önüne alındığında, Hegseth’in bu adımları Trump’ın ideolojisini yansıttığı şeklinde yorumlanıyor. Trump, ilk döneminde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley ile kamuoyu önünde tartışmıştı. Bu anlaşmazlık, Milley’nin 2020 yazında Beyaz Saray yakınlarındaki bir parktan protestocuların zorla çıkarıldığı sırada Trump ile birlikte üniformayla görünerek hata yaptığını kabul etmesinin ardından başlamıştı.
Hegseth’in notu ayrıca, Ulusal Muhafızlardaki general sayısında da yüzde 20’lik bir azalma çağrısında bulunuyor. Bu, Savunma Bakanı’nın sadece aktif görevdeki askerleri değil, aynı zamanda Ulusal Muhafızlar’daki liderlik yapısını da yeniden şekillendirme arzusunu gösteriyor.
Bu planın uygulanması, ordunun yapısında ve kültüründe önemli değişikliklere yol açabilir. Daha genç ve daha yenilikçi liderlerin önünü açarken, aynı zamanda deneyimli subayların kaybına ve ordunun geleneksel değerlerinin sorgulanmasına neden olabilir.
Hegseth’in bu adımları, Amerikan ordusunun geleceği için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Bu değişikliklerin, ordunun etkinliği, moral durumu ve uluslararası arenadaki itibarı üzerindeki uzun vadeli etkileri ise zamanla görülecek.
Hegseth’in yaklaşımı, aynı zamanda Amerikan toplumunda da tartışmalara yol açıyor. Bazıları, ordunun daha kapsayıcı ve çeşitliliği destekleyen bir yapıya sahip olması gerektiğini savunurken, diğerleri ordunun geleneksel değerlerini koruması ve siyasi tartışmalardan uzak durması gerektiğini düşünüyor.
Bu tartışmalar, Amerikan ordusunun kimliği ve rolü hakkındaki temel soruları gündeme getiriyor. Hegseth’in adımları, bu soruların daha da derinleşmesine ve Amerikan toplumunun bu konularda daha fazla düşünmesine neden olabilir.
Sonuç olarak, Savunma Bakanı Pete Hegseth’in ordudaki üst düzey kadrolarda yaptığı bu büyük değişiklikler, Amerikan ordusunun geleceğini şekillendirecek önemli bir adım olarak tarihe geçiyor. Bu değişikliklerin uzun vadeli etkileri, Amerikan ordusunun etkinliği, moral durumu ve uluslararası arenadaki itibarı üzerinde belirleyici olacaktır.