Trump’ın Öğrenci Protestolarına Yönelik Tehditleri: Özgür İfadeye Bir Saldırı mı?
Cumhuriyetçiler kendilerini yıllardır özgür ifade partisinin temsilcisi olarak lanse etseler de, Donald Trump’ın son eylemleri bu iddiayı ciddi şekilde sorgulatıyor. Trump, kendisine katılmayan herkesi susturma niyetinde olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu durumdan nasibini alanlar arasında, Gazze’deki savaşı protesto eden üniversite öğrencileri de var.
Trump, Truth Social platformunda yaptığı paylaşımda, "yasadışı protestolara" izin veren üniversitelerden federal fonların çekileceğini ve "provokatörlerin" tutuklanacağını, okuldan atılacağını ve/veya sınır dışı edileceğini vadetti. Trump yönetiminden bir sözcü, hangi protestoların "yasadışı" olarak nitelendirildiği konusunda soruları yanıtlamadı, ancak bu durumun geçtiğimiz yıl gördüğümüz Filistin yanlısı protestolara bir tepki olduğunu görmek zor değil.
Öğrenci protestoları, Amerikan demokrasisi için hayati öneme sahiptir. Gençlerin, kampüslerinde ve kampüs dışında meydana gelen olaylar hakkındaki düşüncelerini dile getirme hakları vardır. Üniversitelerin Trump’ın taleplerine uyması durumunda, ülkemizin ifade özgürlüğü açısından ne anlama geleceğinden endişe duyuyorum.
Trump, bu adımı öğrencilerin "çok radikal" hale geldiğini iddia ederek savunuyor. Bu yılın başlarında, "anti-semitizmle mücadele" amacıyla çıkardığı bir başkanlık kararnamesi ile, "cihat yanlısı protestolara" katılan öğrencilerin vizelerini iptal etmekle tehdit etti.
İnsanların federal hükümetin işleyiş şekline katılmama hakları vardır. İstemediği savaşları protesto etme hakları olduğu gibi, Trump’ı, silah şiddetini veya ırkçılığı protesto etme hakları da vardır.
Cumhuriyetçiler yıllardır kendilerini özgür ifade partisinin temsilcisi olarak tanıtsalar da, artık kendilerine karşı çıkan herkes susturulana kadar mutlu olmayacaklar gibi görünüyor.
Associated Press’in, Trump’ın istediği gibi Meksika Körfezi’ni "Amerika Körfezi" olarak adlandırmayı reddetmesi üzerine Beyaz Saray’a erişimini kaybetmesi de bu durumun bir örneği. Trump yönetiminin şu anda Beyaz Saray basın havuzuna kimlerin alınacağını seçiyor olması da cabası. Cumhuriyetçilere seçmen toplantılarını iptal etmeleri ve soruları yanıtlamak, savundukları iddia edilen gündemi savunmak yerine kaçmaları söyleniyor.
Tüm bu eylemler, öğrenci protestosu duyurusuyla birlikte, şu mesajı veriyor: Konuşmanın sonuçları olacaktır. Trump, protestoların kendisine ulaşmasından açıkça korkuyor. Protestolar etkili olmasaydı, yönetim onları engellemeye çalışmazdı.
Öğrenci protestolarının nasıl değişime yol açabileceğine, bir grup gencin bir üniversiteyi, bir şehri, bir ülkeyi nasıl şekillendirebileceğine bizzat şahit oldum. 2017’de Virginia Üniversitesi kampüsünde düzenlenen "Sağı Birleştir" mitinginin ardından, Kuzey Carolina Üniversitesi Chapel Hill’in (UNC-CH) kampüsünün önünde bulunan Konfederasyon anıtı "Sessiz Sam"i kaldırması yönünde çağrılar yükseldi.
2018’de derslerin başlamasından bir gece önce, Sessiz Sam kaidesinden söküldü ve ait olduğu yerde, yüzü aşağı bakacak şekilde toprağa düştü, bir daha da dikilmedi. O zamandan beri, bu "katılım ödülünün" bulunduğu alan çimlerle doldu ve okulumuz bu durumdan memnun. Bu bir ilerleme ve öğrenci aktivistlerinin feryatları, kanı ve teri olmadan gerçekleşmezdi.
Öğrenci aktivistleri, 2021’de saygın New York Times gazetecisi Nikole Hannah-Jones’un görev süresinin reddedilmesinin ardından üniversitede değişime öncülük etti. Okulun Mütevelli Heyeti toplantısında yapılan şiddetli bir protestonun ardından, UNC Siyah Öğrenci Hareketi üniversite için bir dizi talepte bulundu. Tüm talepleri karşılanmamış olsa da, yine de değişiklikler yapıldı – bu, öğrencilerin aslında üniversitelerinin işleyişini şekillendirebileceğinin kanıtı.
UNC-CH mükemmel olmaktan uzak olsa da, bu öğrenci protestoları üniversitemizin tarihi ve mevcut hatalarıyla yüzleşmesine neden oldu. Şimdi ise, Cumhuriyetçiler bu konuşmaları yapmaktan korktuğu için gelecek nesillerin bu konuşmaları yapabileceğinden endişe ediyorum.
İfade özgürlüğü savunucuları, Trump’ın paylaşımı hakkında derhal endişelerini dile getirdi. "Bireysel Haklar ve İfade Özgürlüğü Vakfı (FIRE)" Salı günü yaptığı açıklamada, "Başkan Trump, geçmişte verdiği ifade özgürlüğü şampiyonu olma sözüne bağlı kalmalıdır," dedi. "Bu, yönetimin beğenmediği görüşler de dahil olmak üzere tüm görüşler için geçerli olmalıdır."
Gerçek şu ki, bir ülke olarak ifade özgürlüğünü savunmazsak, neyi savunuyoruz? Trump’ın protestoyu suç haline getirme hamlesi, istediğimizi söyleme özgürlüğümüzü suç haline getirme hamlesidir. Üniversite kampüslerinde sohbetleri engellemeye çalışmak, üniversiteler ve ülke üzerinde şüphesiz ki soğuk bir etki yaratacaktır.
Ancak hükümet eylemleri aracılığıyla düşünceyi ve sohbeti silmeye çalışmak, Cumhuriyetçi Parti’nin ifade özgürlüğünü koruma şekli haline geldi sanırım.
