Friday, September 19, 2025
HomeSiyasetİran Nükleer Anlaşması: Khamenei'den ABD'ye Rest Meta keywords: İran, ABD, Nükleer Anlaşma, Khamenei,...

İran Nükleer Anlaşması: Khamenei’den ABD’ye Rest Meta keywords: İran, ABD, Nükleer Anlaşma, Khamenei, Trump, müzakere

İran, ABD, Nükleer Anlaşma, Ali Hamaney, Donald Trump, Müzakereler, Füze Programı, Yaptırımlar, Uranyum Zenginleştirme, Orta Doğu, Gerilim

İran ve ABD Arasında Gerilim Tırmanıyor: Nükleer Anlaşma ve Bölgesel Etki Tartışması

İran ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki gerilim, nükleer anlaşma müzakerelerinin çıkmaza girmesiyle yeniden alevlendi. İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney Cumartesi günü yaptığı açıklamada, ülkesinin müzakerelere zorbalıkla çekilemeyeceğini belirtirken, bu açıklama, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’ın nükleer silah edinmesini engellemek için Tahran’a bir anlaşma teklifinde bulunduğu mektubuna yanıt olarak geldi.

Fox Business ile yaptığı röportajda Trump, İran’ın ele alınması için iki yol olduğunu ifade etti: askeri müdahale veya Tahran’ın nükleer silah edinmesini engelleyecek bir anlaşma. Ancak bu yaklaşım, İran’da tepkiyle karşılandı. Hamaney, üst düzey İranlı yetkililerle yaptığı toplantıda, Washington’ın amacının "kendi beklentilerini dayatmak" olduğunu söyledi. İran devlet medyasına göre Hamaney, "Bazı zorba hükümetlerin müzakerelerde ısrarı, sorunları çözmek için değil… Onlar için görüşmeler, yeni taleplerde bulunmanın bir yoludur, sadece İran’ın nükleer sorunuyla ilgili değil… İran onların beklentilerini kesinlikle kabul etmeyecektir" dedi. Hamaney, doğrudan Trump’ın adını anmaktan kaçındı.

Hamaney’in açıklamalarına yanıt olarak Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü Brian Hughes, neredeyse kelimesi kelimesine Trump’ın İran’a sunduğu müzakere veya askeri eylem seçeneklerini yineledi. Hughes yaptığı açıklamada, "İran Rejimi’nin halkını ve en iyi çıkarlarını terörün önüne koymasını umuyoruz" dedi.

Trump, Tahran ile bir anlaşmaya açık olduğunu belirtirken, ilk başkanlık döneminde İran’ı küresel ekonomiden izole etmek ve petrol ihracatını sıfıra indirmek için uygulanan "maksimum baskı" kampanyasını yeniden başlattı. 2017-2021 yılları arasındaki görev süresi boyunca Trump, ABD’yi İran ile büyük güçler arasında imzalanan, Tahran’ın nükleer faaliyetlerine karşılık yaptırımların hafifletilmesini öngören tarihi anlaşmadan çekmişti. Trump’ın 2018’de anlaşmadan çekilmesi ve yaptırımları yeniden uygulamaya koymasının ardından İran, bu sınırlamaları ihlal etti ve çok aştı.

BM nükleer gözlemcisi başkanı Rafael Grossi, Tahran’ın uranyumu silahlara yakın derecede zenginleştirmeye devam etmesi nedeniyle, İran’ın faaliyetlerine yeni kısıtlamalar getirmek için diplomasinin tükenmekte olduğunu söyledi. Tahran ise nükleer çalışmalarının yalnızca barışçıl amaçlara yönelik olduğunu savunuyor.

İran’ın temel politikaları üzerinde son söz sahibi olan Hamaney, "Zorbalığa ve zorlamaya karşı durmanın başka yolu yok" dedi. "İran tarafından kesinlikle kabul edilmeyecek, savunma yeteneklerimiz, füze menzilimiz ve uluslararası etkimiz gibi yeni talepler getiriyorlar" şeklinde konuştu.

Tahran, balistik füze programının tamamen savunma amaçlı olduğunu söylese de, Batı’da istikrarsızlaştırıcı bir faktör olarak görülüyor. Tahran, son aylarda ABD ve İsrail ile artan gerilimler arasında ilk insansız hava aracı gemisi ve yer altı deniz üssü gibi konvansiyonel silahlarına yeni eklemeler duyurdu.

Anlaşmazlığın Temel Nedenleri ve Olası Sonuçları

İran ile ABD arasındaki anlaşmazlığın temelinde, nükleer program, bölgesel nüfuz ve iki ülke arasındaki ideolojik farklılıklar yer alıyor. Trump yönetiminin nükleer anlaşmadan çekilmesi ve yaptırımları yeniden uygulaması, İran’ın nükleer faaliyetlerini hızlandırmasına ve bölgedeki gerilimi artırmasına neden oldu.

İran, bölgesel nüfuzunu artırmak için Suriye, Lübnan, Irak ve Yemen gibi ülkelerde vekil güçler kullanıyor. Bu durum, ABD ve müttefikleri tarafından İran’ın istikrarsızlaştırıcı bir rol oynadığı şeklinde değerlendiriliyor.

İki ülke arasındaki ideolojik farklılıklar da anlaşmazlığın derinleşmesine katkıda bulunuyor. İran, anti-emperyalist bir söylem kullanarak ABD’nin bölgedeki hegemonyasına karşı çıkarken, ABD ise İran’ı terörizmi desteklemekle ve insan haklarını ihlal etmekle suçluyor.

Bu durum, diplomatik çözüm yollarının tıkanmasına ve gerilimin tırmanmasına neden oluyor. Taraflar arasında bir anlaşmaya varılmaması durumunda, askeri bir çatışma olasılığı her zaman mevcut. Bölgedeki diğer aktörlerin de dahil olmasıyla, böyle bir çatışma geniş çaplı bir savaşa dönüşebilir.

Diplomasi ve Çözüm Arayışları

Gerilimi azaltmak ve bir çözüme ulaşmak için diplomasi önemli bir araç olmaya devam ediyor. ABD ve İran arasında doğrudan veya dolaylı görüşmeler yoluyla bir anlaşmaya varılması, bölgedeki istikrarın sağlanmasına katkıda bulunabilir. Ancak, tarafların uzlaşmaya yanaşmaması ve birbirlerine karşı güvensizlik duyması, müzakereleri zorlaştırıyor.

Avrupa Birliği (AB) ve diğer uluslararası aktörler, arabuluculuk rolü üstlenerek tarafları bir araya getirmeye çalışıyor. Ancak, bu çabaların başarılı olup olmayacağı belirsizliğini koruyor.

Türkiye’nin Rolü ve Beklentileri

Türkiye, bölgedeki önemli bir aktör olarak, İran ve ABD arasındaki gerilimi azaltmak için diplomatik çabalara katkıda bulunabilir. Türkiye’nin, iki ülke arasındaki diyalog kanallarını açık tutarak ve arabuluculuk rolü üstlenerek çözüm sürecine destek vermesi önemli.

Türkiye’nin, bölgedeki istikrarın sağlanması ve barışın tesis edilmesi için aktif bir rol oynaması bekleniyor. Ancak, Türkiye’nin de kendi ulusal çıkarlarını gözeterek dengeli bir politika izlemesi gerekiyor.

Sonuç olarak, İran ve ABD arasındaki gerilim, bölgedeki istikrarı tehdit eden önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Diplomasi ve çözüm arayışları devam ederken, askeri bir çatışma olasılığı da göz ardı edilmemeli. Bölgedeki tüm aktörlerin, gerilimi azaltmak ve barışı tesis etmek için sorumluluk üstlenmesi gerekiyor.

RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Most Popular