Trump Yönetiminin Ukrayna Politikası: Bir Propaganda Oyunu mu?
Anastasiia Marushevska’nın kaleme aldığı bu makale, Trump yönetiminin Ukrayna politikasına yönelik sert eleştiriler içeriyor. Özellikle Trump’ın seçim kampanyasındaki "24 saatte Ukrayna’daki savaşı bitirme" vaadinin gerçek dışılığına ve bu vaadin yarattığı sis perdesinin, gerçek bir dış politika yerine söz oyunlarına zemin hazırladığına dikkat çekiliyor. Yazar, Trump yönetiminin Ukrayna’ya yaklaşımını, otoriter rejimlerin propaganda taktiklerine benzeterek, kafa karışıklığı yaratma ve gerçekleri manipüle etme amacı taşıdığını savunuyor.
Makalede, Trump ve Başkan Yardımcısı JD Vance’in Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodymyr Zelenskyy’ye yönelik tutumu sert bir dille eleştiriliyor. Her iki ismin de Ukrayna’yı ziyaret etmemiş veya savaşın gerçek yüzünü görmemiş olmalarına rağmen, Zelenskyy’yi "politik tiyatroda bir figüran" gibi kullanmaları eleştiriliyor. Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun bu durumu savunmaya çalışması da yazar tarafından kabul edilemez bulunuyor. Rubio’nun Trump’ın "dünya çapında bir müzakereci" olduğu yönündeki söylemlerini tekrarlamasına rağmen, Rusya ile somut bir barış anlaşmasının masada olmadığını itiraf etmesi, Trump yönetiminin tutarsızlığını gözler önüne seriyor.
Yazar, Trump yönetiminin sürekli olarak "anlaşma" kelimesini kullanmasını, özellikle de nadir toprak mineralleri, Rusya ve Ukrayna arasındaki hayali anlaşmalar bağlamında tekrarlamasını bilinçli bir taktik olarak değerlendiriyor. Bu tekrarların, kafa karışıklığı yaratma ve gerçekleri anlamsızlaştırma amacı taşıdığı, böylece insanların çelişkili ifadeleri sorgulamadan kabul etmeye alıştırıldığı iddia ediliyor. Bu durum, yazar tarafından "klasik bir otoriter taktik" ve "Rus propaganda oyun kitabı" olarak nitelendiriliyor.
Makalede, Rus liderlerle anlaşma yapmanın imkansızlığı da vurgulanıyor. Anlaşmaların her zaman bozulacağı, ateşkes durumunda bile Rusya’nın yeniden toparlanıp saldıracağı, yabancı barış güçlerinin varlığının dahi bu durumu değiştirmeyeceği belirtiliyor. Amerikan şirketlerinin nadir toprak mineralleri çıkarma girişimlerinin de Rusya’yı durduramayacağı ifade ediliyor.
Yazar, Trump’ın Putin üzerinde hiçbir etkisinin olmadığını ve yalnızca kendisini, Amerikalıları, NATO’yu ve ABD’nin imajını küçük düşürebileceğini savunuyor. Trump yönetiminin nadir toprak anlaşmasını barışa yönelik bir adım olarak sunması da eleştiriliyor. Bu anlaşmanın aktif bir savaş sırasında hiçbir ekonomik anlamı olmadığı ve Rusya’nın Ukrayna’ya veya diğer komşu ülkelere yönelik savaşını durdurmayacağı belirtiliyor.
Yazar, Beyaz Saray yetkililerinin Rusya’nın savaşını bir kaynak mücadelesi olarak yeniden çerçevelendirmeye çalıştığını, ancak bunun ya gerçeği bilip görmezden gelmek ya da basitçe cehaletten kaynaklandığını iddia ediyor. Ona göre, bu savaş bir mineral savaşı değil, emperyal bir genişleme ve hakimiyet savaşıdır. Rusya’nın şehirleri yerle bir etmeye, ülkeleri yok etmeye ve altyapıyı yok etmeye hazır olduğu vurgulanıyor. Ukrayna’nın küresel ekonomik önemini sağlayan tarlaların dahi Rusya tarafından mayınlandığı ve bu tarlaların kimse tarafından kullanılamayacağı belirtiliyor.
Makalede, Trump’ın ABD’nin Ukrayna’ya silah sevkiyatını durdurması da eleştiriliyor. Yazar, Trump yönetiminin nihai amacının suçu Ukrayna Cumhurbaşkanı’na atmak ve onu sözde bir barış anlaşmasını reddetmekle suçlamak olduğunu savunuyor. Ancak, Zelenskyy’nin ülkesinin kalıcı barışa olan bağlılığını yinelediği ve müzakere masasına oturmaya hazır olduğunu belirttiği hatırlatılıyor.
Yazarın en dikkat çekici eleştirilerinden biri de Trump ve yönetiminin Ukrayna halkına doğrudan hitap etmekten kaçınması. Savaşı bizzat yaşayan ve ölen insanlarla konuşmamaları eleştiriliyor ve gerçek bir demokraside, bir ulusun kaderini belirleyenlerin politikacılar değil, halk olduğu vurgulanıyor. Yazar, Trump’ın çevresindeki herhangi birinin cesareti olsaydı, Ukraynalıların gözlerinin içine bakıp gerçekleri itiraf edeceğini ve tek önemsedikleri şeyin Rusya gibi kendilerini yargılamayacak rejimlerle yakınlaşmak olduğunu savunuyor.
Sonuç olarak, makale Trump yönetiminin Ukrayna politikasına yönelik derin bir güvensizlik ve hayal kırıklığını yansıtıyor. Bu politikanın, gerçek bir barış arayışından ziyade, propaganda amaçlı bir oyun olduğu ve ABD’nin uluslararası itibarını zedelediği iddia ediliyor. Yazar, Trump yönetiminin Ukrayna halkının çektiği acılara ve uluslararası hukuka saygı göstermediğini, bunun yerine otoriter rejimlerle işbirliği yapmayı tercih ettiğini savunuyor. Bu durum, ABD’nin demokratik değerlerine ve dünya üzerindeki rolüne yönelik ciddi bir tehdit olarak görülüyor.