Bir Ailenin Trajik Hikayesi: 24 Yıl Sonra İnfaz ve Kapanmayan Yaralar
Güney Carolina’nın küçük bir kasabasında, Larke ailesi sıradan bir hayat yaşıyordu. Gladys ve David Larke, beş çocukları ve büyüyen torun sayılarıyla, bu kasabanın adeta tutkalıydı. Gladys, özel günlerde dışarıda yemek yemek yerine, evde ziyafetler hazırlamayı tercih ederdi. Kızarmış tavuklar, rosto etleri ve mac and cheese, sofrayı donatırdı. Her zaman bir orduyu doyuracak kadar yemek olurdu. David ise, affetmeyi ve affedilmeyi bilen, güneş batmadan önce tartışmaları sonlandıran bir adamdı.
Ancak bu huzurlu hayat, 27 Nisan 2001’de, kızlarından birinin eski erkek arkadaşının akıl almaz şiddetiyle paramparça oldu. Brad Keith Sigmon, beyzbol sopasıyla Gladys ve David Larke’ı vahşice katletti. Şimdi, bu trajik olayın üzerinden 24 yıl geçti ve Sigmon’un, ABD’de 15 yıl sonra ilk kez uygulanacak olan idam mangası tarafından infaz edilmesi bekleniyor.
Rebecca Armstrong, Sigmon ile cinayetlerden önce ayrılmıştı. Yıllarca bu korkunç olay hakkında konuşmamış olan Armstrong, ilk kez USA TODAY’e konuştu: "Annemi ve babamı çok özlüyorum. Onların yaşlandığını göremedim. Onlara bakma fırsatım olmadı. Kardeşlerim ve ben, bu şansı kaybettik."
Armstrong, anne ve babasının cinayete kurban gitmesi nedeniyle, torunlarının doğumunu, düğünlerini, mezuniyetlerini ve diğer önemli aile olaylarını kaçırdıklarını dile getirdi: "O, her şeyi elimizden aldı. Çok şey kaçırdılar."
27 Nisan 2001’de, Sigmon uyuşturucu etkisindeyken bir plan yapmıştı. David ve Gladys Larke’ı bağlayıp, eski sevgilisi Armstrong’u kaçıracaktı. Ancak bunun yerine, çifti beyzbol sopasıyla defalarca vurarak öldürdü. Polis raporlarına ve otopsi sonuçlarına göre, her birine dokuz kez vurmuştu. Sigmon daha sonra Armstrong’u kaçırdı, ancak Armstrong hareket halindeki arabadan atlayarak kaçmayı başardı. Kaçarken Sigmon ona ateş etti, ancak silahı mermisi bitti.
Armstrong o anları şöyle anlattı: "Aileme geri dönmek, onlara yardım etmeye çalışmak için arabadan atladım. Yaralı olduklarını biliyordum, ama ne kadar kötü olduklarını bilmiyordum. Sigmon’un öldüklerine dair sözlerine inanmadım."
Sigmon, suçlarını her zaman kabul etti. 2002’deki duruşmasında, yaptıklarına bahanesi olmadığını, Armstrong’un kendisinden ayrılmasının kendisini "tetiklediğini" söyledi. Jüriye hitaben "Ölmeyi hak ediyor muyum? Muhtemelen ediyorum. Ölmek istemiyorum. Bu annemi, kardeşlerimi üzer… Sadece ailem için yaşamak istiyorum" dedi.
59 yaşındaki Gladys ve 62 yaşındaki David Larke, Güney Carolina’nın kırsalında beş çocuk büyütmüş ve "Tanrı’yı çok sevmişlerdi." Armstrong, "Biz köylü insanlardık. Zengin değildik. Çok paramız yoktu. Ama sevgi doluyduk" dedi. Anne babasının bir metal fabrikasında çalıştığını, babasının ilk vardiyada, annesinin ise ikinci vardiyada çalıştığını anlattı. Daha sonra annesi migren nedeniyle malulen emekli olmuş ve babası da kendi çamaşır makinesi/kurutucu işini kurmuştu. "Hayatları boyunca çok çalıştılar. Çocuklarını ve torunlarını seven sıradan insanlardı" dedi.
Armstrong, her akşam ailece sofraya oturduklarını, ne olursa olsun birlikte yemek yediklerini vurguladı: "Bize koşulsuz sevginin ne olduğunu gösterdiler. Sadece insanlara yardım etmeyi severlerdi. Onlar böyleydi."
Armstrong’un kardeşi Darrell Larke, Sigmon’un duruşmasında jüriye hitaben şöyle konuşmuştu: "Bugün olduğum kişi, annem ve babam sayesinde. (Babam) bana balık tutmayı, avlanmayı, hayattan zevk almayı, sorumlu olmayı öğretti."
Armstrong, Sigmon’un cuma günü gerçekleşecek infazına katılmamaya karar verdiğini, Tanrı’nın sevgisi ve bir Hristiyan psikiyatristin yardımıyla Sigmon’u affetmeyi başardığını söyledi. "İncil’de ‘Göze göz, dişe diş’ denir, ama okumaya devam ederseniz, ‘İntikam benim değil, Tanrı’nındır’ yazar. Birinin idam edilmesi bana kapanış getireceğini düşünmüyorum… İdam edilmesi beni rahatsız ediyor ve endişelendiriyor, özellikle de idam mangasını seçmesi. Ama Sigmon öldükten sonra bir rahatlama olacağını düşünüyorum. İnfaz ve yarattığı duygular, o sabahı yeniden yaşıyormuşum gibi hissettiriyor. Çok fazla endişe yarattı."
Armstrong’un oğlu Ricky Sims ise, infaza katılacağını ve büyükannesinin ve büyükbabasının kendisine son hediyesi olan botları giyeceğini söyledi: "Yaptıklarının bedelini ödeyecek. Aileleri için her şeyi yapabilecek iki insanı bizden aldı. Onlar ailemizin kayasıydı… Bunu hak etmediler."
Bu trajik hikaye, bir ailenin kaybettiği sevdiklerinin ardından duyduğu özlemi, affetmenin zorluğunu ve adaletin sağlanmasının ne anlama geldiğini sorgulatıyor. Bir yandan, katilin cezalandırılması gerektiği düşüncesi hakimken, diğer yandan, şiddetin şiddeti doğurduğu ve kapanmayan yaralar açtığı gerçeği göz ardı edilemez. Bu olay, sadece Larke ailesi için değil, tüm toplum için bir travma olarak hafızalarda yerini koruyacak.