Monday, August 4, 2025
HomeSağlıkKüretaj Yasakları Bebek Ölümünü Artırıyor mu? | JAMA Çalışması

Küretaj Yasakları Bebek Ölümünü Artırıyor mu? | JAMA Çalışması

bebek ölüm oranı, kürtaj yasakları, doğum oranı, kadın sağlığı, JAMA araştırması, Suzanne Bell, Johns Hopkins Üniversitesi, The Excerpt podcast, Dana Taylor, Roe v Wade, hamilelik, fetal anormallikler, doğum kusurları, doğum hizmetleri, sağlık eşitsizliği, doğum sonrası bakım, bebek sağlığı, siyahi bebekler, gebelik komplikasyonları, obstetrik bakım

Düşük Yasaklarının Bebek Ölüm Oranları Üzerindeki Korkunç Etkisi: "The Excerpt" Podcast’inden Bir Analiz

"The Excerpt" podcast’inin 2 Mart 2025 tarihli bölümünde, ABD’deki kürtaj yasaklarının bebek ölüm oranları üzerindeki çarpıcı etkileri derinlemesine inceleniyor. Özellikle Roe v. Wade kararının 2022’de Yüksek Mahkeme tarafından bozulmasının ardından kürtajı kısıtlayan veya tamamen yasaklayan eyaletlerde bebek ölüm oranlarının beklenenden daha hızlı arttığına dair endişe verici bulgular ortaya konuluyor. JAMA adlı saygın tıp dergisinde yayınlanan iki yeni araştırma, kürtaja erişimin kısıtlanmasının özellikle siyahi kadınlar başta olmak üzere kadınlar arasında ölümlere nasıl yol açabileceğini gözler önüne seriyor.

Johns Hopkins Üniversitesi’nde görevli ve çalışmaların yazarlarından biri olan Doç. Dr. Suzanne Bell, podcast’e katılarak kürtaj yasakları ile bebek ölüm oranlarındaki artış arasındaki korelasyonu açıklıyor. NIH (Ulusal Sağlık Enstitüsü) tarafından finanse edilen bu önemli araştırmanın geleceği, son dönemde çıkarılan bazı başkanlık kararnameleri nedeniyle tehlikeye girmiş durumda.

Podcast’in sunucusu Dana Taylor, dinleyicileri bu önemli konuya davet ederken, kürtaj yasaklarının uygulanmasının ardından hangi eyaletlerde doğum oranlarının arttığını ve bu durumun arkasındaki nedenleri sorguluyor.

Araştırmanın Metodolojisi ve Bulguları:

Suzanne Bell, araştırmanın metodolojisi hakkında detaylı bilgiler veriyor. California Üniversitesi’ndeki araştırmacılarla işbirliği içinde yürütülen çalışmalarda, 2012-2023 yılları arasındaki doğum sertifikası, ölüm sertifikası ve nüfus sayımı verileri kullanılmış. Bu kapsamlı veri seti, 50 eyalet ve Columbia Bölgesi’ni kapsıyor.

Bu veriler kullanılarak, kürtaj yasaklarının hem doğum oranları hem de bebek ölüm oranları üzerindeki etkileri incelenmiş. Bayesian panel veri modeli kullanılarak, kürtajın tamamen yasak olduğu veya altı haftalık bir yasak uygulayan 14 eyalette bu kısıtlamaların olmaması durumunda doğum ve bebek ölüm oranlarının nasıl olacağı tahmin edilmiş ve mevcut durumla karşılaştırılmış.

Araştırmaların sonucunda, kürtaj yasakları uygulayan eyaletlerde doğum ve bebek ölüm oranlarının, bu politikaların uygulanmamış olması durumunda beklenenden daha yüksek olduğu yönünde güçlü ve ikna edici kanıtlar elde edilmiş. Özellikle, kürtaj yasaklarının uygulanmasının ardından, her 1000 üreme çağındaki kadın için beklenenden bir doğum daha fazla gerçekleştiği tahmin ediliyor. Bu, doğum oranlarında %1,7’lik bir artış anlamına geliyor ve 2023 sonuna kadar 22.000’den fazla ek doğum anlamına geliyor.

Çalışma, bu eyaletlerde beklenen kürtajların yaklaşık %10’unun canlı doğumla sonuçlandığını gösteriyor. Teksas’ın neredeyse bir yıl önce kürtaj yasağı getirdiği göz önüne alındığında, bu eyalet hariç tutulduğunda, yasağı uygulayan diğer 13 eyalette beklenenden 6.000 doğum daha fazla gerçekleştiği ve bu da %8’lik bir artışa denk geldiği görülüyor. Bu ek doğumların %73’ünün Teksas’ta gerçekleştiği gerçeği, eyaletin bu konudaki ağırlığını açıkça ortaya koyuyor.

Bebek ölüm oranlarına gelindiğinde ise, kürtajı yasaklayan eyaletlerde, yasakların olmaması durumunda beklenenden %6’lık bir artış tespit edilmiş. Bu, tahmini 478 ek bebek ölümü anlamına geliyor ve bu ölümlerin %80’i Teksas’ta gerçekleşmiş.

Eşitsizlikler ve Risk Faktörleri:

Suzanne Bell, araştırmanın en önemli bulgularından birinin, kürtaj yasaklarının eşitsiz etkileri olduğunu vurguluyor. Doğurganlık analizinde, yasakların etkilerinin en çok ırksal azınlık grupları, özellikle siyahi ve Latin kökenli kişiler, üniversite diploması olmayanlar, düşük gelirli ve Medicaid’e hak kazananlar, bekar bireyler, genç bireyler ve güney eyaletlerinde yaşayanlar arasında görüldüğü tespit edilmiş.

Bebek ölüm oranlarına ilişkin bulgularda ise, kürtaj yasaklarının siyahi bebekler üzerindeki etkisinde büyük bir fark görülmüş. Siyahi bebeklerin ölüm oranı, kürtaj yasaklarının olmaması durumunda beklenenden %11 daha yüksekken, beyaz bebekler arasında bu oran %5 olarak tespit edilmiş. Doğurganlık bulgularına benzer şekilde, bebek ölüm oranlarındaki artışın güney eyaletlerinde, güney olmayan eyaletlere göre daha yüksek olduğu görülmüş.

Araştırmada ayrıca, bebek ölüm nedenleri de incelenmiş ve konjenital malformasyonlar (doğuştan gelen anomaliler) nedeniyle meydana gelen ölümlerde daha büyük bir artış olduğu tespit edilmiş. Hayatla bağdaşmayan durumlar olan konjenital malformasyonlar nedeniyle ölüm oranında %11’lik bir artış görülürken, diğer tüm ölüm nedenlerinde %4’lük bir artış tespit edilmiş. Bu sonuçlar, fetal anomalilere dayalı yasal istisnaların, kürtaj yasaklarının bebek sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini tam olarak telafi etmeyeceğini gösteriyor.

Beklenmedik Sonuçlar ve Bölgesel Farklılıklar:

Suzanne Bell, kürtaja erişimi destekleyen grupların ve sağlayıcıların inanılmaz çabalarına rağmen bu sonuçlarla karşılaştıklarını belirtiyor. Binlerce insanın eyalet dışına seyahat ederek veya tele-sağlık hizmeti sunan çevrimiçi satıcılarla bağlantı kurarak bakıma erişebilmesi, araştırmacıların herhangi bir etki görüp görmeyecekleri konusunda şüphe duymalarına neden olmuş. Ancak, önemli etkilerin tespit edilmesi, özellikle siyahi bebeklerdeki bebek ölüm oranlarındaki artışın beklenenden iki kat daha fazla olması, derin bir üzüntüye yol açmış.

Teksas’ta altı haftalık kürtaj yasağının uygulanmasının ardından yapılan önceki çalışmalar, doğurganlık ve bebek ölüm oranlarında artış olduğunu göstermişti. Ancak, bu etkilerin diğer eyaletlerde de tekrarlanıp tekrarlanmayacağı konusunda belirsizlik vardı. Teksas’ın benzersiz koşullara sahip olduğu ve genel bulgular üzerinde büyük bir etkisi olduğu belirtiliyor. Teksas’ın büyük bir eyalet olması ve insanların eyalet dışına bakıma erişmek için uzun mesafeler katetmesi gerekiyor. Ayrıca, incelenen yasaklı eyaletler arasında, Teksas’ta sağlanan kürtaj sayısı diğerlerine kıyasla çok daha yüksek (2022’de 58.000’den fazla).

Eyaletler arasındaki farklılıklara gelince, en belirgin farkın güney eyaletleri ile güney olmayan eyaletler arasında olduğu görülmüş. Hem doğurganlık hem de bebek ölüm oranı analizlerinde, etkilerin güney eyaletlerinde, özellikle de Teksas ve Kentucky’de daha büyük olduğu tespit edilmiş.

Mevcut Durumun Kötüleşmesi:

Araştırma, kürtaj karşıtı olan eyaletlerin, Dobbs kararından önce bile maternal ve bebek sağlığı sonuçlarının zaten daha kötü olduğunu ve birçok ilçenin özellikle güneyde doğum hizmeti çölü olarak kabul edildiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle, kürtaj özgürlüğüne kısıtlamalar getirildiğinde, eyaletler arasındaki eşitsizliklerin daha da kötüleştiği sonucuna varılıyor.

Kürtaj olamamanın, doğum yapan kişiler, çocukları ve aileleri üzerinde olumsuz fiziksel, zihinsel ve ekonomik etkileri olduğu gösteren araştırmalar dikkate alındığında, bu ek doğumların sağlık eşitliğinin sağlanmasını baltalayabileceği belirtiliyor. Ayrıca, bu ek doğumların ve bebek ölümlerinin, sosyal hizmetlerin en zayıf olduğu ve sağlık sonuçlarının en kötü olduğu eyaletlerde meydana geldiği, mevcut eşitsizlikleri derinleştirebileceği ve zaten gergin olan kaynaklar üzerinde ek yük oluşturabileceği vurgulanıyor.

Gelecek İçin Umut Var mı?:

Onlarca yıldır bebek sağlığı sonuçlarını iyileştirmek ve bebek ölüm oranlarını azaltmak için gösterilen çabaların başarılı olduğu belirtiliyor. Ancak, bu araştırmanın sonuçları, bu ilerlemenin durabileceği veya hatta tersine dönebileceği konusunda bir uyarı işareti olarak değerlendiriliyor.

Politika yapıcıların, bu politikaların maternal ve bebek sağlığı sonuçları üzerindeki etkilerini ve ırksal ve etnik farklılıklarla ilgili eşitsizliklerin kötüleşme potansiyelini dikkate almaları gerektiği vurgulanıyor. Bebek sağlığı, gelecekteki nüfus sağlığının bir göstergesi olarak kabul ediliyor ve bebek ölüm oranlarında görülen bu çarpıcı değişimlerin, gelecekteki nüfus sağlığı için olumsuz bir işaret olduğu düşünülüyor.

Suzanne Bell, bebek ölümünün sadece buzdağının görünen kısmı olduğunu ve daha birçok birey, bebek ve ailenin bu deneyimin ardından ciddi durumlarla etkilendiğini ve hala hayatta kalarak mücadele eden bebeği desteklemeye çalıştığını ifade ediyor. Bu nedenle, bu ailelere gerekli kaynakların ve desteğin sağlanması gerektiği ve bebek kaybı yaşayan kişilerin de unutulmaması gerektiği vurgulanıyor.

Çözüm Önerileri ve Gelecek Adımlar:

Araştırma, kürtaj erişimi konusundaki tartışmalardan bağımsız olarak, kaliteli doğum ve çocuk bakımının sağlanması ve özellikle fatal fetal teşhisler veya diğer komplikasyonlarla sonuçlanan gebeliklerin artması durumunda bu bakıma erişimin kolaylaştırılması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu bakımın, insanların yaşadıkları yer veya posta kodundan bağımsız olarak erişilebilir olması gerektiği vurgulanıyor.

Ne yazık ki, bu durum kırsal alanlarda devam eden doğumhane ve hastane kapanışlarıyla birleştiğinde, kürtaj yasaklarının etkilerinin bu mevcut eğilimlerle etkileşime girmesi ve hamile bireylerin kaliteli doğum bakımına erişimini zorlaştırması riski ortaya çıkıyor.

Araştırma ayrıca, birçok hamile insanın kürtaj hizmetlerine erişimdeki engelleri aşamadığını ve bunun yerine istenmeyen veya güvenli olmayan gebelikleri sürdürmeye zorlandığını gösteriyor. Bu durum, fetal anomalilerle teşhis edilen ve yasakların olmadığı durumlarda kürtajın bir seçenek olabileceği "mahvolmuş gebelikler" için de geçerli.

Sonuç olarak, bu yasakların özellikle yapısal dezavantajları en çok yaşayan popülasyonlar ve maternal ve çocuk sağlığı sonuçlarının zaten en kötü olduğu eyaletler üzerindeki etkisi daha büyük. Bu nedenle, kürtaj yasaklarını yürürlükten kaldırmak ve hamile insanların ve ailelerinin doktorlarına ve genetik danışmanlarına danışarak doğru eylemi belirlemelerine izin vermek, bu yasakların nüfus sağlığı üzerindeki etkilerini azaltmanın en bariz yolu olarak öne çıkıyor.

Birçok milletvekili ve grup, yasakların izin verdiği istisnalar listesine ek fetal anomaliler eklemeye çalışıyor ve bunun yardımcı olabileceği düşünülüyor. Ancak, bebek ölüm oranlarına ilişkin bulgular, konjenital olmayan malformasyonlar nedeniyle meydana gelen bebek ölümlerinin bile son yasakların bir sonucu olarak arttığını gösteriyor. Bu nedenle, sadece fetal anomalilere dayalı yasal istisnaların, kürtaj yasaklarının bebek sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini tam olarak telafi etmeyeceği vurgulanıyor.

Hamileliğin doğası gereği riskli ve karmaşık bir durum olduğu ve hiçbir istisna listesinin hamile bir kişinin karşılaşabileceği tüm potansiyel riskleri tam olarak kapsayamayacağı belirtiliyor.

Son olarak, podcast, kürtaj yasaklarının bebek ölüm oranları üzerindeki korkunç etkisini gözler önüne sererken, bu konunun karmaşıklığına ve çözüm önerilerine ışık tutuyor. Araştırmanın sonuçları, politika yapıcıları ve toplumu bu önemli konuda daha bilinçli ve duyarlı olmaya çağırıyor.

RELATED ARTICLES

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Most Popular