Gündelik Olanı Yeni Bir Işıkta Görebilmek: Fenomenolojinin Özü
Güneşin aşağıdaki sokağı dönüştüren ışıkları, bir yakının yüzünü hiç olmadığı kadar yoğun bir şekilde algılamak… Muhtemelen daha önce hiç adını koymamış olsanız da fenomenolojik eylemi deneyimlemişsinizdir: Sıradan bir nesneyi yeni bir bakış açısıyla yeniden keşfetmek.
Fenomenoloji, bir felsefi doktrinden ziyade, bir yöntemdir. Alışkanlıklarımızın ve kavramlarımızın tazeliğini bozmasına izin vermeden önce bize verilen şeylere geri dönmek için bir çabadır.
Husserl’in İdeaları: Niyetlilik ve Husserl’in Époché’si
Her şey Edmund Husserl’le başlar. Matematikçi olup daha sonra filozof olan Husserl için tüm bilinçler her zaman "bir şeyin bilincidir". Bu düşünceyi "niyetlilik" kelimesiyle özetler: Bilinç pasif bir kap değil, her zaman bir nesneye yönelmiştir.
Örneğin, sıradan bir bardağı gözlemlediğinizi düşünün. Bu bardağı basit bir fiziksel veri olarak değil, her zaman bir anlam ufku içinde algılarsınız: Örneğin, bir teras kafede içtiğiniz kahvenin anısı. Husserl’e göre filozofun rolü, fenomenlerin bilincimize nasıl göründüğünü tanımlamak ve algımızdan bağımsız olduğu varsayılan bir gerçeklik üzerinde spekülasyon yapmak değil.
Bu kahve bardağını ele alalım. Genelde tanıdık bir nesne, günlük yaşamın basit bir aksesuarı olarak algılanır. Fenomenolojik bir tutum benimsersek, bize nasıl sunulduğuna dikkat ederiz: koyu kahverengi rengi, yaydığı sıcaklık, yükselen koku, elimizde ağırlığı, dilimizde acı tadın beklentisi. Fenomenoloji, saf deneyime geri dönmek için Husserl’in "époché" dediği önyargılı yargılarımızı askıya almaya davet ediyor. Amacı soyut kelimeler aracılığıyla değil, ortaya çıktıkları bilinç eylemlerini tanımlayarak "şeylerin kendilerine" geri dönmektir.
Heidegger’in Varoluşsal Fenomenolojisi: Dasein
Husserl’in en etkili öğrencilerinden biri olan Martin Heidegger, fenomenolojiyi sadece nesnelerle değil, varlığın kendisiyle de ilgilenerek daha da ileri götürdü. Heidegger’e göre biz dünyanın basit izleyicileri değiliz: Dünyanın içine dalmış, ona dahil olmuş durumdayız.
Bir çekiç örneğini ele alalım. Bir nesne olarak gözlemlersek, tam olarak ne olduğunu anlamamız mümkün değil. Ancak onu kullandığımızda, neredeyse bilincimizden kaybolur – elimizin bir uzantısı haline gelir. Sadece kırıldığında onu ayrı bir nesne olarak fark ederiz. Heidegger bu örnek aracılığıyla statik nesnelerden oluşan bir dünyada değil, ilişkiler ve kullanımlar dokusunda yaşadığımızı gösterir.
Heidegger’e göre insan varlığı bir Dasein, dünyaya atılmış, varoluşuna anlam vermek zorunda olan bir varlıktır. Fenomenolojinin varoluşsal hale geldiği nokta tam da burasıdır: Artık sadece görünüşleri tanımlamakla kalmaz, var olma biçimimizi sorgular.
Merleau-Ponty’nin Bedenlendirilmiş Deneyimi: Algımızın Yardımcısı Olarak Beden
Fenomenoloji, Fransa’da, algımızın temel aracı olarak bedene odaklanan Maurice Merleau-Ponty ile yeni bir yönelim kazandı. Merleau-Ponty’ye göre, salt bir zihinle değil, her zaman uzay ve zamana demir atmış yaşayan bir beden aracılığıyla algılarız.
Piyano çalan birini düşünün. Her notayı bilinçli olarak düşünmez, ellerini neredeyse içgüdüsel olarak klavye üzerinde gezdirir. Bedeni ondan önce bilir. Merleau-Ponty, "Beden nesneler arasındaki nesnelerden biri değil, bir dünyamız olmasının yoludur," diye yazıyor Algının Fenomenolojisi (1945) adlı eserinde. Bu, dünyayla ilişkimizin yalnızca entelektüel değil, aynı zamanda duyusal, bedensel olduğu anlamına gelir.
Sonuç olarak, fenomenoloji farklı bir şekilde bakmaya davet eden bir felsefedir. Dünyayı cansız nesneler yığını olarak değil, dinamik deneyimler, ilişkiler ve anlamlar bütünü olarak görmemize yardımcı olur. Husserl bilincin kesin bir bilimini kurmak isterken, Heidegger varoluşun kendisini sorguladı. Merleau-Ponty, bizlerin her şeyden önce duyusal bir dünyaya dalmış bedenler olduğumuzu hatırlattı.
Fenomenolojiyi günlük hayatımıza uygulamak, sıradan şeyleri bile yeni ve daha zengin bir ışıkta görmemizi sağlayabilir. Algılarımızı keskinleştirir, dünyanın sunduğu imkanlara daha açık olmamıza yardımcı olur ve varoluşumuzla ilgili daha derin soruları keşfetmemizi sağlar.